Mithat ile geçirdiğimiz günler tam anlamı ile flört gibiydi. Haftanın bazen iki bazen üç günü beraber kalmaya başladık. Çok fazla dışarıda buluşmuyorduk. Sevin ile hala tanışmadılar. Bazen geldiğinde "Sevin yok mu?" diye soruyordu. Ben özellikle kızımın olmadığı günlerde onunla buluşmaya dikkat ediyordum. Ali ile de tanıştılar. Ali'ye olan kıskançlığını saklamayarak dile getirmişti ama ne kadar yakın olduğumuzun o da farkındaydı. Bunu yarı şaka yarı ciddi söylediği için hiç birimiz dikkate almadık. Gerçek bir kıskançlık olmadığını hepimiz biliyoruz. Sadece seven adamın sevgisini paylaşmak istememesiydi. Arada Ali onu kızdırmasa sorun da olmayacaktı da Ali durmuyordu yerinde. Bazen Mithat da ona uyuyor "Şimdi kafa göz dalacağım" sana diyerek gülüşüyorlardı. İki koca adamın çocuk gibi atışmaları eğlenceliydi.
Bir kaç defa Feryal aradı. Konuşması her zaman olduğu gibi samimiydi fakat sanki ilişkimizin gidişatını öğrenmek ister sorular soruyordu. Neden bilmiyorum ama hala içimde beni frenleyen o ip duruyor. Feryal'in aramalarından sonra daha da hissedilir oluyor.
Bir gece Mithat geç ve sıkıntılı geldi. Gülüyordu ama ben bu gülüşün gerçekleri benden saklamak için taktığı maske olduğunu anladım. Göz bebeklerinin derinliklerinde sıkıntı vardı. Neyi olduğunu sorduğumda önce "Hiç" dedi fakat biraz deşince "Ev ve işteki gerginlikler bazen sıkıcı oluyor" dedi. Otoriter bir aile ile yaşamak hatta çalışmak zor olmalı. Benim ailem ile kıyaslanamayacak ilişkileri var. Doğduğundan beri attığı her adımda ailesinin etkisi, kontrolü var.
Yine sıkıntılı olduğu bir gün bana "Seninle geleceğimizin olmasını istiyorum" dedi. Bu duymak istediğim cümle olması gerekirken cümlenin tam olarak nokta ile bitmemesi ve devamının gelecek olması rahatsız etti.
"Henüz Sevin ile tanışmadım. Tanışmak istemediğimden değil. Eminim ki doğru zamanı sen biliyorsun. Annesin, kızın için en iyisini istersin. Bende sana ayak uydururum. İkimizin de ağır sorumlulukları var ve gelecek planlamamız kolay değil. En azından benim açımdan biraz çetrefilli ama her ne olursa olsun seni seviyorum ve hayatımı seninle geçirmek istiyorum. Karşına geçip tam bir evlenme teklifi yapmak istiyorum fakat önce sorunsuz bir ortam sağlamalıyım"
Karşısında kocaman bir gerçek vardı ve bu gerçeği benden gizliyordu. Ben ailesi olduğunu düşünüyorum. Sonuçta ben başından evlilik geçmiş, çocuklu bir kadınım. O ise hiç evlenmemiş. Ailesinin benim gibi birini isteyeceğini sanmıyorum. Eskiler derler ya, çöpsüz üzüm... O çöpsüz üzüm ama ben değilim. Ne kadar aşağılayıcı bir tabir öğle değil mi? Maalesef toplumumuzda derin yarıklar açan sözlerden biri de bu.
Her ne olursa olsun Mithat'ın dürüstçe duygularını açtığına inanıyorum. O da farkında yaşanabilecek zorlukların, hatta benden çok daha farkında. Ben tahminler üzerine düşünüyorum, o gerçekler üzerine yaşıyor. Beklemekten ve yaşayarak görmekten başka çare yok. Onunla olmayı istiyorum, seviyorum onu. Galiba Sevin ile tanışma zamanı geldi. Eğer Sevin'i görüp tanırsa ne kadar kolay iletişim kurulan bir çocuk olduğunu anlayacak. Kafasındaki soru işaretleri azalacak diye ümit ediyorum.
Onun uzun cümlesine karşı benimde söylemem gerekenler vardı. Benim tarafımın sorun olmayacağını bilirse belki daha cesur hareket edebilirdi. Kadınların erkeklerin arkasında destek olmasının bir nedeni de bu değil mi? Cesaretlerini körüklemek.
"Seninle geçirdiği zamanları seviyorum. Beni mutlu ediyorsun. Sevin ile tanışınca onu da seveceğini biliyorum. Zorlanmadan ona bir ağabey ya da arkadaş olacaksın. Sana evlenelim gibi bir baskı yapmam ama bana teklifle gelirsen de pek süründüreceğim sanmıyorum"
Gülerek sıkıca sarıldı "Ne şanslı adamım, naz yapmayan harika bir sevgilim var" dedi. Hemen keyfi yerine geldi. Tabii benimde...
**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BONİTA (Tamamlandı)
RomansaBir insan kaç defa düşer ve kaç defa kalkar? Her düştüğünde parçalanan dizlerine inat tekrar ayağa kalkmak için savaş verdi. Her kalkış onu başka bir kadın yaptı. Bir kadının yaşadıklarının içinde yaşattığı vurgunları, sorgulamaları, saf duygularını...