Bölüm 4

6.2K 757 112
                                    

Sezin koşuşturmalı geçen haftanın sonuna yaklaşırken hafta sonu Sevin ile yapacaklarını planlamaya başlamıştı bile fakat hayat oyun oynamaktan zevk alıyordu. Perşembe öğleden sonra gelen telefon ile ofisinden fırladı.

"Tanem görüşmelerimi açığa al. Babamı hastaneye kaldırmışlar"

"Önemli bir şey mi?"

"Bilmiyorum, gidince öğreneceğim. Erkut Bey'i bilgilendirirsin"

Tanem koşarak giden kadının ardından endişe ile baktı. Kötü bir şey olmaması için dua etti. İlk iş olarak da Erkut Bey'e bilgi verdi.

Sezin hastaneye giderken daha içinde kötü bir his vardı. Atmak istiyor, kendini rahatlatmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Babası onun en önemli güçlerinden biriydi. Hastalığında olduğu destek, konuşmaları, akıl vermeleri sayesinde bugüne gelebilmişti. O zamandan beri yaşadığı tansiyon problemi kontrollerle düzene girmiş olmasına rağmen belli ki hala içten devam ediyordu.

Hızlı adımlarla acil servise girip annesini buldu. Bekleme salonunda bir köşeye sinmiş kadın gözleri yerde sabit duruyordu. Yanına oturup "Anne" dedi.

"Yavrum..."

"Ne oldu babama?"

"Bir anda fenalaştı. Yakasını çekiştirip iyi değilim dedi. Geldiğimizden beri içeride, haber de vermiyorlar"

Yılların hayat arkadaşını görememenin üzüntüsünü yaşıyordu. Ne olduğunu bilmek, yanında olmak, elini tutup destek vermek istese de izin vermemişlerdi. Sezin izin isteyip içeri girdi. Birkaç doktor ile görüştükten sonra babasının tansiyonunun çok yüksek olduğu ve düşürülemediğini öğrendi. Böyle giderse kalbi dayanamayacaktı.

Annesinin yanına gitmeden önce kızının öğretmenini aradı. Durumu anlatıp onu hastaneye getirip getiremeyeceğini sordu. Anlayışlı bir kadındı, Sevin'in babası ile ilgili durumunu biliyordu. İlgileneceğini ve okul çıkışı yanlarında olacaklarını söyledi.

Kötü haber akşam saatlerinde geldi. Yaşlı kalp o güçlü atımlara dayanamamış yenik düşmüştü. Üç kuşak kadın birbirlerine sarılarak ağladılar. Temel direkleri artık yoktu. Candan hanım can yoldaşını kaybetmenin hüznünü taşıyor, Sezin atasını kaybetmenin ağırlığı altında eziliyordu. Küçük Sevin ise kendince ne hissetmesi gerektiğini kendine ifade edemiyordu. Dedesi onun oyun arkadaşı, bilge adamı, tok sesli öğreticisiydi.

Yanlarında kimse olmadığı için tüm işler Sezin'e kaldı. Önce imzalanan ölüm raporunu aldı. Babasını son defa görmek için ziyaretini yaptı. Ertesi gün öğle namazına yetiştirebilmek için tüm işlemleri tamamladı.

Akşam evleri komşularla doldu. Gelen taziyeleri kabul ederken ayakta durmak için harcadıkları çaba inanılmazdı. Her kafadan çıkan sesler, anılar beyninde dönmeye başladı. Midesi sürekli ağzına yol alıyor, zorlukla geri itiyordu. Kızını ortamdan uzaklaştırmak için elinden tutup odasına götürdü. Sevdi, öptü, kokladı. Ölümünde doğum ve yaşam gibi doğal bir süreç olduğunu anlatmaya çalıştı. Kelimeler ne kadar zor çıksa da anlatmalıydı.

Caminin avlusunda bir yanında kızı bir yanında annesi oturuyordu. Konuşulanları sadece başları ile onaylıyorlardı. Erkut Bey ve Ali avluya girdiklerinde siyahlar içindeki kadınların yanına yanaştılar. Erkut Bey elini omzuna koyarak "Başınız sağ olsun" dedi. Sezin ayağa kalktığında yanında duran Ali'yi fark etti.

"Dostlar sağ olsun"

"Yapabileceğimiz bir şey var mı?"

"Sona gelinince insanın eli kolu bağlanıyor"

BONİTA (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin