Emrah da Mithat da bana mutluluğu çok gören iki adam. Hayatıma sevgi tomurcuklarını serptikten sonra acının saf halini bırakıp gittiler. Basitçe anlatmam gerekirse, hani ağzınıza bir çikolata parçası uzatırlar. Siz onun kokusu ve tadının hayali ile gülümseyerek ağzınızı kocaman açarsınız ama tam kavuşma anınızda dudaklarınıza temas etmeden geri çekerler ya işte öyle. Bu iki adamın da bana yaptığı bu. Çikolata parçasını uzatıp hunharca geri çektiler. Mutluluğumu elimden aldılar. Hak mıydı? Hayır... Kesinlikle değil... Kimseye bu hakkı vermeyeceğim artık. Mutluluk herkesin olduğu kadar benim de hakkım ve bundan sonra kendi mutluluğumu kendim yaratacağım. Hayatıma giren insanları ben seçeceğim. Onlarla mutlu olmak istiyorsam olacağım. O çikolata parçası artık benim elimde olacak.
Her düşüş insana yeni şeyler öğrettiği gibi yeni kararlar almasını da sağlıyor. Tabii bu kararların ne kadarını uygulayabiliyoruz tartışılır. İlk yıkılmamdan sonra zor da olsa daha güçlü kalkmayı bildim. Babam bana büyük destek olmuştu. Şimdi de Ali var. Babamın yerini alan güç. Anneme olanları anlatmak istemedim çünkü daha Mithat'ın hayatımdaki yerinin ne olduğunu bilmeden terk edilmiş olmamı anlamayacak. Ben anlatmak istemedikçe o soracak. Belki de hiç akıllanmadın mı diyerek kızacak ama sonrasında sevgi ile kucaklayacağını çok iyi biliyorum. Yine de bunu kendim atlatmalıyım. Malum aldatılma ve terk edilme konusunda tecrübeliyim. Ne yapacağımı biliyorum.
O gece içtiğim ilaç tedavi edici eğildi. Doktorumun acil durumlarda o anlık rahatlamam için verdiği bir kurtarıcıydı sadece. İlaçlardan medet uman biri değilim fakat bedenimi sağlıklı tutabilmek için bazen ilaca baş vurmak gerekiyor. O an beni rahatlattı fakat daha sonrası için ilaçlara sığınmak istemiyorum.
Mithat'ın durumunu düşününce haklı veya haksız denebilecek konumda değil. Sadece acıma duygusu doluyor içimi. Kendi kararlarını veremeyen, ailesinin kuklası olmuş aciz bir adam artık o benim gözümde. Ben ebeveynlerin çocukları kendi ayakları üzerinde durabilsin diye yetiştirdiklerini bilirim. Mithat'ın ailesi ise kendilerine köle yetiştirmişler. Bunu kendi kızıma asla yapamam. Özellikle kadın olarak bu dünyada sağlam durmak zorunda. Aşk acısı tabii çekecek. Onu üzen belki aldatanlar olacak ama önemli olan sonrası. Düştüğü yerden ayağa kalkmasını bilecek benim kızım. Annesi olarak her zaman yanında olacağım.
Peki ya ben... Bende bu koca lafların üzerine ayakta durabilecek miyim? Tabii duracağım. Mithat hayatıma kısa bir kesit olarak girdi ve çıktı. Onu sevdim... Sevgi ve nefret arasında ki ince çizgiden yine nefret tarafına düştüm. Nefret ağır oldu aslında. Emrah'a hissettiğim nefretti. Mithat'a karşı hislerim daha çok boşluk gibi. Duygularıma isim takmakta zorlanıyorum.
Ali ile kahvaltı yaparken doğal davranmaya çalışıyordu ama gözleri sürekli bendeydi. Ne kadar hırpaladı kendini, kıyamam ona. Adamın feleği şaştı. Düşününce gülmek geliyor içimden.
"Mithat konuşmak isterse karşı gelmeyeceğim. Eminim söyleyeceği bir çok şey vardır. Bende gerçekleri öğrenirim ama sonrası olmayacak. Ben bu saatten sonra savaş istemiyorum. Sakin bir hayat istiyorum Ali. Bana yardım edersin dimi?"
"Bir daha dün akşamki gibi olma bana yeter. Ömrümden ömür gitti Sezin"
Bir ara yine ağlayacak diye çok korktum ama neyse ki ağlamadı. Kahvaltının ardından Sevin'i almaya gittik. Pandispanyamı aptal davet yüzünden göremedim. İyi ki onu Mithat ile tanıştırmamışım. Hani anlamlandıramadığı bir his vardı içimde... Bir ip boynumdan çekiyor, Mithat'a yaklaşmama izin vermiyordu. Demek ki hislerime güvenmem gerekiyor. Olacakları biliyormuş gibi önlemler almıştım. Bundan sonra iç sesimi daha çok dinleyeceğim. O bana yabancı değil, o benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BONİTA (Tamamlandı)
RomanceBir insan kaç defa düşer ve kaç defa kalkar? Her düştüğünde parçalanan dizlerine inat tekrar ayağa kalkmak için savaş verdi. Her kalkış onu başka bir kadın yaptı. Bir kadının yaşadıklarının içinde yaşattığı vurgunları, sorgulamaları, saf duygularını...