Tüm hazırlıklar tamamlandı. Sezin'in son bir defa Emrah ile konuşması gerekiyordu. Bu defa en ehil kişi olarak avukatını devreye sokmuştu. Emrah beklemediği bir tavırla ılımlı davranıp ne gerekiyorsa yapmıştı. Sonra Emrah'ı idare edenin annesi Arzu hanım olduğunu öğrendi. Demek ki bazı insanların yola gelmesi için acılarla yoğrulup pişmanlıklar yaşaması gerekiyordu.
Telefonunu eline alıp derin bir nefes verdi. Karşıdan çalma sesi gelirken gözünü odanın içinde kapatılmış olan bavullarda gezdirdi. İşte bir devir kapanıyor ve bir devir açılıyordu. Önünde duran bavullarda geçekliğin kanıtı gibi diziliydi.
Sakin bir ses "Efendim Sezin" dedi. İlk defa Emrah'ın ses tonunda kabullenilmişlik vardı.
"Merhaba Emrah, gitmeden önce seninle konuşmak istedim"
Sezin de bu sükunetli konuşmaya ayak uydurdu.
"Eksik kalan bir şey mi var?"
"Hayır... Yok... Sadece Sevin ile ilgili verdiğin izin için teşekkür etmek istedim. Senin için zor olduğunu biliyorum..."
"Bilemezsin Sezin... Sen hiç kızından ayrılmadın, bu nedenle ne hissettiğimi bilemezsin. Kızımı kaybetmediğimi biliyorum, buna izin vermeyeceğine de eminim ama yine de kaybetmiş gibi hissediyorum. Sen yolunu çizmişsin bu beni artık ilgilendirmiyor. Sevin için en doğru kararı vermek için kendimle çok mücadele etim. Çevremdeki herkes senin yanında dururken yalnızlaştım. Ailem bile senin yanında oldu. Bana başka seçenek bırakmadınız aslında ama kızım için iyi bir hayat dilemekten başka yapacak bir şeyim yok"
"Sevin adına teşekkür ederim. Okulu tatile girdiğinde ve yazları senin yanında olacak, buna emin olabilirsin"
"Tamam..."
"Kendine iyi bak"
"Sende..."
Bazen insan yalnızlaşabiliyordu. Sezin bunu pek çok defa yaşamış biri olarak Emrah'ın ne hissettiğini anlıyordu. O da Sevin için en iyisine karar vermek adına günlerce uykusuz kalmıştı. Büyük bir gerçek de vardı ki evlatlar için kendimizden vazgeçmememiz gerektiği. Kendimizden vazgeçtiğimiz gün aslında her şeyden vazgeçmiş oluyorduk. Sezin hayatının bu en büyük adımında etrafında mutlu insanları olduğunu biliyordu. Bu nedenle sorgulamıyordu artık.
Odadan çıkıp salona geldiğinde Ricardo ve Sevin her zaman olduğu gibi yan yana hatta iç içe girmiş, ellerindeki masal kitabı ile ilgileniyorlardı. Bu görüntü için bile dünyayı tersine çevirebilirdi. Bir adam çıkıyor kendi kanından, canından olmayan hatta aynı dili bile konuşmadığı küçük kız çocuğunu sahiplenip kızım diyebiliyordu. Lafla değil bakışları, mimikleri, ses tonu, başını okşaması, saçlarını gözlerini kapatarak kokusunu içine çekerek öpmesiyle.
Sezin onları dikkatle dinlemeye başlayınca Sevin'n Türkçe olan kitabı Ricardo'ya okutmaya çalıştığını gördü. Bu hangisinin isteği olduğuna emin olamadı. Biri İspanyolca öğrenmeyi isterken diğeri Türkçe öğrenme konusunda kararlı iki insandan çıkabilecek görünüydü.
"Ricardo ne yapıyorsun?"
"Şu prensin ne halt yediğini anlamaya çalışıyorum"
"Prens prensesi öper ve sonsuza kadar mutlu yaşarlar. Her masalın sonunda olduğu gibi"
Ricardo gözlerine ulaşan gülümsemesi ile "Bizim masalımız gibi" dedi. Sezin de yanlarına oturup bu eğlenceli anlara ortak oldular. Akşam Ali, annesini, Gökhan'ı ve Sevilay'ı alıp geldi. Ertesi gün sabah erkenden uçakları vardı ve vedalaşmak için başka zamanları olmayacaktı.
Masanın etrafındaki herkes içindeki burukluğu saklamak için çaba harcıyor olsa da arada düşen bakışlar gerçeği ayna gibi hissettiriyordu. Şule hanım arkadaşının elini sıkıca tutunca Candan'ın gözünden yaşlar boşalmaya başladı. Artık kendini tutacak gücü kalmamıştı. Sezin "Aaa..." diyerek yerinden kalkıp annesinin yanına giderek boynuna sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BONİTA (Tamamlandı)
Roman d'amourBir insan kaç defa düşer ve kaç defa kalkar? Her düştüğünde parçalanan dizlerine inat tekrar ayağa kalkmak için savaş verdi. Her kalkış onu başka bir kadın yaptı. Bir kadının yaşadıklarının içinde yaşattığı vurgunları, sorgulamaları, saf duygularını...