Bir fırtına tuttu bizi deryaya kardı
O bizim kavuşmalarımız A yarim
Mahşere kaldı....Sevmenin en tatlı tonuyla geçti çocukluğum, babamın anneme olan aşkı, eniştemin teyzeme olan aşkı, Hakan abimin Eylüle olan aşkı.
Aşk çok zorluklar çekip birbirinden vazgeçmemekti. Aşk elini tutup iyi günde kötü günde bırakmamaktı. Oysaki sanırdım ki bizim evin bireyleri aşkta hep şanslı oysa bir istisna ben varmışım bu ailede.
Sevmenin tatlı tonuna varamadan acı tadıyla tanıştım. Bir serüvene başlamadan nokta koydum. Ali benim için her zaman yarım kalacak bir hikaye olacaktı. Sevmez miydim? Yine severdim amma olmayacağını bilerek severdim. Bakamayacağımı bilerek severdim. Ali diye ateşlerde yansam bir yudum suyuna tamah etmeyecek gibi severdim.
Lakin hepsinden çok da kendimi severdim. Acıyı alışkanlık edinip de kanayan yaralarımın kabuklarını tırnaklarımla sökmez kimseye ihtiyaç duymadan sarardım kendi yaramı. Çünkü ben en çok kendimi severdim.
Kişi kendini sevmeden başkasını sevemez. Kişi kendinden başkasını fazla da sevmemeli. En çok kendini sevmeli ki her zaman bir dönüş yolu olsun.
Aşk deliliktir. Eğer kendinden fazla sever de kaybedersen işte o zaman gerçek deli olursun. İşte o zaman gerçek deli olursun.
"Kızım..."
Koluma dokunan elden önce hissetmiştim annemin varlığını. Selanik türküsüyle hazırlamıştı kahvaltıyı. Selanik Türküsüyle uyandırmıştı bugün beni.
Gözlerimi araladım ve annemin yeşil gözlerine baktım. Benim gözlerimden bir tık daha açıktı ama çok güzel gözleri vardı.
"Annem burada uyumuşsun üstünde de bir şal var sadece."
Üstümdeki şala baktım. Sonra dün gece canlandı gözümde. Uyku ile uyanıklık arasında gördüğüm o kuzguni saçlar. Yanağımda gezinen kalın nasırlı parmak ve sigaraya karışmış çam kokusu.
Üzerimdeki şalın düşmesine izin vermeden sımsıkı sarındım. Annemin vücudumdaki izleri görüp de daha fazla kahrolmasını istemiyordum. Zaten yeterince üzgündü. Daha fazla üzmeye ne gönlüm dayanırdı ne de takatim.
"Uyuyakalmışım annecim."
"Uykunu alamadıysan içeri gir yatağında uyu yavrum."
"Yok anne kahvaltıyı yapıp çıkacağım karargaha gitmem lazım bugün."
"Kızım biraz dinlenseydin daha dün döndün."
Yanağıma koyduğu eline başımı yasladım ve bir elimle de eline tutundum. Anne sıcaklığı bir başkaydı. Ne yarda vardı ne dostta.
"Dinlendim yeterince zaten anne. Artık görevime dönmek istiyorum."
"Peki annem sen nasıl istersen öyle yap."
Önce banyoya girip kısa bir duş aldım ardından odama gidip kamuflajlarımı giyindim. O kadar özlemiştim ki bunları giyinmeyi. Son kez aynadan bakıp odadan çıktım ve son güneşli günleri değerlendiren annemin bahçeye kurduğu masaya oturdum.
Babam baş köşede yerini almış eline aldığı gazeteden günlük haberlere bakıyordu. Berrak ise hala gelmemişti sofraya.
"Berrak nerede anne?"
"Tuvaletteydi kızım gelir birazdan başla sen hadi geç kalma."
Başımı sallayıp kahvaltıya başladım. Babamla arada ülke gündemi hakkında konuşuyorduk bana geçtiğimiz yıllarda ki birkaç olaydan bahsediyor bende biliyormuş gibi davranıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 3; KARACA (Ara Verildi)
Aktuelle Literatur"Elif dedim, be dedim Amman, Kiz ben sana ne dedim. Elif dedim, be dedim Amman, Kız ben sana ne dedim." Sazın sesi içerime işlerken babam ile söylediğimiz bu parçada sanki yeniden babamla söylüyormuş gibi benim nakaratım da Ali'nin sesini bastırdı s...