Karanlık göğün yıldızları yeryüzünü cılız bir ışık ile aydınlatmaya çalışırken yorgun bir adamın yara bere içerisindeki yüzünü ay ışığı aydınlatıyordu.
Topallayarak attığı her adımda kendisine bunu yapana en nadide küfürlerini sıralıyor ardından bir tövbe çekiyor ve acı yürüyüşüne devam ediyordu.
Tayinin çıkışı, Ankara'dan Hakkari'ye gelişi o kadar hızlı gerçekleşmişti ki hangi ara teröristlerin eline geçtiğini bile anlamamıştı genç adam. Aklına düşen yeşil gözler ile yüzünün yara olan her bir kıvrımı sızım sızım sızladı.
Kadın çok fena benzetmişti adamı. Adam dişlerinin arasından dağ havasını içine çektiğinde ve kadının yeşil gözlerini çıkardı hemen aklından.
Soluklanmak için birkaç dakika durdu ardından topal ayağı ile yürümeye devam etti. Bir yarım saatlik yürüyüşün ardından karakola geldiğinde kaşları havaya kalktı. Aslında kadının dediği yöne gitmek saçma gelmişti ilk başta ama tam olarak nerede olduğunu bilmediği için Rojbin denen kadının dediği yöne gitmeye karar vermişti.
Doğru söylediğini görmek de adamı fazlası ile şaşırtmıştı ve nihayet havanın aydınlanmasına dakikalar kala gelebilmişti karakola.
"Olduğun yerde dur yoksa ateş ederim."
"Ben Yüzbaşı Ali Demirhan!"
"Bir saniye bekleyin Yüzbaşım Üsteğmeni çağırıp gelelim hemen."
Başımı olumlu anlamda sallayıp beklemeye başladım. Genç adamı fazla bekletmeden koşarak gelen Üsteğmen elindeki feneri geç adamın yüzüne tuttuğunda adam içinden birkaç küfür daha savurarak dişlerini sıktı içinden de bol bol sabır dilendi.
Yüzünden çekilen ışık ile üsteğmene doğru yaklaştığında üsteğmen hazır ola geçip selam durdu ve kendini tanıttı.
"Üsteğmen Umut Tanrıverdi Aksaray hoş geldiniz komutanım."
"Rahat üsteğmen içeri girelim bir temizleneyim sende askerleri ictimaya topla."
"Emredersiniz komutanım."
Ali içeri girdiğinde omuzlarından büyük bir yük kalkmış gibi rahatlamıştı ama bir yandan da farklı bir huzursuzluk vardı içinde.
Yanındaki askerin ona gösterdiği odasına girdi önce, ardından banyoya girip üzerindeki tüm kan ve kirden arındı. Yüzündeki kan temizlendiği zaman ne kadar harap bir durumda olduğunu anlamıştı aynaya bakınca.
Odasına geçip ayak bileğini sardı ve kamuflajlarını giyindi üzerine. Postallarının bağcıklarını bağlarken aklında hep son üç gün dolanıp duruyordu.
İctima alanına geldiğinde askerlerinin onu beklediğini gördü. Yorgun gözler ile tekmil veren Üsteğmene baktı ve selamlarına karşılık verdi.
"Üsteğmen Umut Tanrıverdi, Beşikağaç karakolu bir üsteğmen, bir teğmen iki asteğmen ve yirmi er ile emir ve görüşlerinize hazırız komutanım."
"Ben Yüzbaşı Ali DEMİRHAN, üç gündür teröristler tarafından tutuluyordum. Kaçmayı başardım ve kamplarının yerlerini öğrendim yarın şafakla baskın yapacağım şimdi herkes yerlerine!"
Daha fazla konuşmasına gerek yoktu yüzbaşının, zaten şuan konuşacak ne hali ne de dermanı vardı. Telsiz odasına gidip Karargâhı öncelikle.
"6213 merkez, ben Beşikağaç komutanı Yüzbaşı Ali Demirhan."
"6213 dinlemede ben Teğmen Cenk TEKİN."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 3; KARACA (Ara Verildi)
Ficção Geral"Elif dedim, be dedim Amman, Kiz ben sana ne dedim. Elif dedim, be dedim Amman, Kız ben sana ne dedim." Sazın sesi içerime işlerken babam ile söylediğimiz bu parçada sanki yeniden babamla söylüyormuş gibi benim nakaratım da Ali'nin sesini bastırdı s...