22.07.2000 – New York
"Bak lütfen, nolur, yemin ederim başımı belaya sokmayacağım."
"Hayır dedim Karaca!"
"Bak Allah belamı versin ki hiçbir şeye karışmayacağım."
"Bu konuda sana hiç güvenmediğimi biliyorsun."
"Yaaa, ama ben ne yaptım ki?"
"Açtırma benim bayramlık ağzımı otur oturduğun yerde!"
"Şafak ya kaç kere geleceğiz şuraya bir kez gideyim valla sadece bir kere dövüşeceğim."
Saatlerdir Şafak'ı bu gece yapılacak olan turnuvaya gitmeye ikna etmeye çalışıyordum ama Nuh diyor Peygamber demiyordu. Peki, ben ne yapacaktım? Eh tabii ki gidecektim. Yılda bir kez yapılan turnuvaya denk gelmişim katılmamak ayıp hatta günah bile olabilirdi.
Dudaklarımı büzüp Şafak'a biraz daha ajitasyon yapmaya çalıştım ama onun kesinlikle umurunda bile değildim. Abi adam dönüp yüzüme bile bakmıyor ki bu acıklı yüz ifademi görsün.
"Peki, mavi lolipopum ona da peki sen nasıl istiyorsan öyle olsun"
"Karaca oraya gideceğinin pek tabii farkındayım ama bu sefer arkanı toplamak için gelmeyeceğim!"
Hah! Benim ne zaman arkamı topladıysa sanki demek istesem de diyemiyorum çünkü bela mıknatısı gibiyim, nerde bela orada ben. Ama bu sefer inanıyorum ki başıma bir bela açmayacağım.
...
23 saat sonra...
Kimin içine doğmuştu lan başıma bir bela gelmeyeceği? Kesinlikle benim değildi. Lanet olsun, lanet girsin, lanetler yağsın... Allah'ım ne günah işledim de başıma bu belaları getiriyorsun sen.
Bağlandığım sandalye karanlık deponun ortasındaydı. Çevrede dizili olan kırk küsür adamı göz ardı edersek neredeyse boş bir depoydu. İki tarafa doğru gürültü ile açılan kapı ile yerde olan mağrur bakışlarımı kapıya çevirdim.
İçeri giren orta yaşlı bastonlu bir adam ve dün ağzını yüzünü yer değiştirmem sebebi ile bugün burada olmamı sağlayan piç kurusu girdi. Ama nasılda göt etmiştim. Benim sırtımı kimse yere getiremez edası ile ringin ortasında salınırken maçlarının şikeli olduğunu bir ben fark etmiştim ve o şikeyi onun götüne güzelce sokmuştum.
Hey yavrum hey baba parası ile olmuyordu bunlar delikanlı. Bileğinin ve yüreğinin gücü gerekiyordu şampiyon olmak için ve bir yerde Türk varsa hele ki Türk askeri varsa kimsenin haddi değildi orada şampiyonluğunu ilan etmek.
"Gecenin kraliçesi de buradaymış!"
İngiliz asil zadeleri gibi bir İngilizce ile konuşan bastonlu adama baktım. Keskin gözleri benim üzerimdeydi. Tün benzettiğim oğlanın babası olduğunu yüz tiplerinden anlıyordum ama karakter olarak ne kadar benziyorlardı orası tartışılır işte.
"Misafir perverliğinizi hiç beğenmedim. Bir kraliçe böyle ağırlanmaz."
"Merak etme mezarının konforlu olması için elimden gelen her şeyi yapacağım."
"Bir makgöz ve kuaför getirtebilir miyiz? Cesedimin çirkin olmasına asla dayanamam. Maazallah üzüntüden ölürüm sonra."
"Sence dalga geçebileceğin bir yerde misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 3; KARACA (Ara Verildi)
Fiksi Umum"Elif dedim, be dedim Amman, Kiz ben sana ne dedim. Elif dedim, be dedim Amman, Kız ben sana ne dedim." Sazın sesi içerime işlerken babam ile söylediğimiz bu parçada sanki yeniden babamla söylüyormuş gibi benim nakaratım da Ali'nin sesini bastırdı s...