Selamlar benim sevdiğim okurlarım. Uzun bir ardan sonra yeniden sizlerleyim. Biraz kısa bir bölüm oldu ama bununla şimdilik idare etmenizi rica edeceğim.
Hafta içi çalıştığım için bundan sonra bölümleri her pazar atacağım. Beni beklediğiniz ve desteklediğiniz için teşekkür ederim. Kucak dolu sevgilerimle...
...
... Yazarın bakış açısından...
Lapa lapa yağan kar semayı beyaza boyarken beyaza bürünmüş adamlar kara ve fırtınaya inat ilerliyorlardı. Soğuğun iliklerine işledikleri o anlarda vatan aşkı ile adım adım sona varmak için çabalıyorlardı.
"Komutanım üç saat içerisinde hava kararacak varabilecek miyiz?"
Uzun ve kıvrımlı kirpikleri ağırca kırpıştı adamın. Bakışlarında evrenler oluşuyor kainatlar yok oluyordu. Koyu kahve gözlerinde yiğitler doğuyor kimisi şehit düşüyordu. İfadesiz suratı ile geriye dönüp baktı. Daha yirmilerin başlarında olan ve saatlerdir yürümekten ağlayacak duruma gelen çocuklara.
Lapa lapa yağan karın durmaması için dualar etti Yaratana. Burası Allahuekber dağlarıydı. Burada kar demek ölüm demekti lakin karın durması demek daha çok ölüm demekti. Bundandı acelesi.
Şayet olurda kar durursa hava sertleşir sert ayaz yüzünden hipodermi tehlikesi ile karşı karşıya gelirdi bu deneyimsiz çocuklar.
"Burada durmak, dinlenmek ölmek demek asteğmen!"
Sert ve bariton sesi sessizliği bile yutan karın altında güçlü çıkıyordu. Bir kurt kadar güçlü ve asil, bir kurt kadar atik ve sağlam! Korkusuz bir adamın yüreğinde şuan tek bir korku vardı. Bu askerleri sağ salim karakola götürmek. Ah birde son zamanlarda asla aklından çıkaramadığı ve son iki gündür ortalarda olmayan kadın.
Adam aklına düşen kadının görüntüsünden kurtulmak için başını iki yana salladı ve sadece şuana odaklandı. Bu anı bırakırsa bu arkasındakileri de bırakmak demekti.
Yüzünü sıvazladı kar maskesine aldırmadan. Büyük bedeni ile attığı büyük adımlarını bir yenisini daha ekleyecekken arkadan gelen çığlık sesi ile hemen ardını döndü.
Gördüğü görüntü bir an duraksamasına sebep oldu. Kar maskesini çıkartıp yere atmış bir asker ağlayarak bacağını kayaya vuruyordu ve bir yandan sayıklayarak konuşuyordu.
"Bacağım kırılırsa bırakırsınız beni değil mi? DAHA FALA YÜRÜMEK İSTEMİYORUM. ÖLDÜRÜN BENİ. YALVARIRIM DAHA FAZLA YÜRÜMEK İSTEMİYORUM."
Asaf büyük adımlarla askerin yanına gitti. Gözlerinde bir gram duygu yoktu ama kalbi sızlıyordu mert adamın. Askeri omuzlarından tuttuğu gibi yere fırlattı. Sıktığı çenesinden maskeye rağmen görünüyordu gerilen kasları.
Büyük gövdesi ile dikildi askerin başına. Soğuktan hafif morarmış burnunun ucu ve ağlamaktan kıpkırmızı kesilmiş gözleri ile yalvararak bakıyordu asker.
Sadece yürüyorlardı belki ama sırtlarında elli kilo ağırlık ile hiç durmadan dokuz saattir yürüyorlardı soğuk kış şartlarına rağmen.
Oysaki bilmiyordu ki burada donarak ölen 60 bin atasının onu koruduğunu. Asaf biliyordu. Bundan mütevellit dudaklarından şükrü eksik etmiyordu. Karanlık gözlerinden kar gözlüklerini çıkartıp ağlayarak kendisine bakan askerin başında dizlerini kırarak oturdu. Tam dudaklarını açıp konuşacağı sıra korktuğu ilk felaket gerçekleşti ve lapa lapa yağan kar sanki hiç var olmamış gibi durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 3; KARACA (Ara Verildi)
Fiksi Umum"Elif dedim, be dedim Amman, Kiz ben sana ne dedim. Elif dedim, be dedim Amman, Kız ben sana ne dedim." Sazın sesi içerime işlerken babam ile söylediğimiz bu parçada sanki yeniden babamla söylüyormuş gibi benim nakaratım da Ali'nin sesini bastırdı s...