"Doldur kızım doldur bu gece de biz dağıtalım, felekten bir gece geçirelim."
"Sen yine de fazla dağıtma Karaca seni toplaması zor oluyor."
Kenan'a seni kerhaneye satarım sürtük bakışımı attıktan sonra masum bakışlarımı Anıtkabir'i sessizce izleyen Şafak'a çevirdim. Her zaman ki gibi sessiz ve yalnız duruyordu. O bize hep birileri olmuştu ama biz ona bir türlü kimse olamıyorduk.
Bir insan ne kadar kimsesiz durursa o kadar kimsesizdi Şafak. Bizi içine alır ama içi bizi almazdı. Öyle bir alışmıştı ki yalnızlığa kendinden fazlası çok geliyordu artık ona. Lakin hep yanımızda olduğunu bilirdik.
Bakılarımı Hande'ye çevirdim. Taze bir edebiyat öğretmeni adayıydı. Kızıl kestane saçları kavruk teni badem gözleriyle gerçekten çok güzel bir kızdı.
"Handeciğim bir söyler misin lütfen bu keresteyi nasıl sevebiliyordun."
Yüzünü buruşturup bana sinsi bir bakış attığında bende ona sinsi bir bakış attım. Küllükteki sigaranın külünü çırpıp dudağımın sol köşesine sıkıştırdım.
"Sen kendine bak Karaca ve benim sevgilimle uğraşma."
Bana dilimi çıkardı o. Ayağa kalkıp kollarımı geriye attım ve vücudumu ilerletmeye çalıştım. Sanki bir kollarımdan tutuyormuş gibi yapıyordum. Ama dur eden Şafak'a tutturmuyorum kendimi.
"Tutma beni Şafak. Bırak yolayım şu yellozu şurada. Kaçma gel buraya. Yiyorsa çıkışa gel."
"Aaa babam gelmiş."
Hande'nin çığlığı üzerine hemen hazır ola geçtim ve Ali komutanın gelmesini beklemeye başladığımda elime geçen tek şey bana yarılarak gülen Kenan ve hande ek olarak dudaklarındaki gülümseme ile bana bakan Şafak'tı.
Tamam bu gülümseme için kandırılmamı sineye çekebilirim. Lakin unutmayın ki intikam mikrodalga fırınında ısıtılabilen bir yemektir.
"Otur iç hadi iki gün sonra hepimiz farklı bir köşeye dağılacağız. Kim bilir bir daha ne zaman yan yana gelebileceğiz."
"Haklısın be Şafakışkom, kaç yıl oldu mezun olalı farklı yerlere savrulalı. Dört senede ilk defa bir araya gelebiliyoruz."
"Sen sus kız südüklü ilk görev yerin bizimle dalga geçer gibi İzmir'di."
"Öyleydi Kenancığım ama sor bir ben orada neler yaptım."
"Sordum hadi neler yaptın Karaca."
"Bir yüzme öğrenmişim mııımh Jentsikylerle yarışırım o derece."
"Oh bizde Ankara'nın ayazında götü sıcak tutmaya çalışalım."
Dudaklarımı büzdüm ve yanındaki Handesine bir bakış attım. Şerefsiz her zamanki gibi dört ayaküstüne düşüp Ankara'da Handesinin yanında kalmıştı ama daha hala laf ediyordu.
"Ben gene İstanbul'dayım. Doğuya atanma vaktimiz geldi artık bence."
Rakımdan kocaman bir yudum alıp Şafak'ın söylediklerini başımı sallayarak onayladım. İki gün sonra doğu görevine gideceğimi söylememe gerek yoktu. Nasıl olsa bir şekilde öğrenecekti.
Kenan'ın da benimle aynı göreve çıkacağını biliyordum. Farklı kamplarda olacaktık. Ben kadın olduğum için daha zor olacaktı belki ama yapabileceğimi biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güçlü Kadınlar Serisi 3; KARACA (Ara Verildi)
General Fiction"Elif dedim, be dedim Amman, Kiz ben sana ne dedim. Elif dedim, be dedim Amman, Kız ben sana ne dedim." Sazın sesi içerime işlerken babam ile söylediğimiz bu parçada sanki yeniden babamla söylüyormuş gibi benim nakaratım da Ali'nin sesini bastırdı s...