🍒
"Sen içini güzelleştirmeye bak; eğer içine özen gösterirsen, Allah da dışına, ömrüne, nasibine güzellik verir."
🍒
Kendimi güzel diye adlandıramazdım belki. Ne boyum uzundu, ne nefes kesen güzelliğim vardı; ne gözlerim renkliydi ne de ince belim, güzel bir fiziğim, kadife gibi sesim, bembeyaz tenim. Hikayelerden fırlamış bir kız değildim anlayacağınız. Zaten benimki de hikaye değildi. Hayattı. Yalnızca okuduğum öykülerdeki o güzel ve saf kızların, yakışıklı ve mükemmel erkeklerle olan aşk hikayeleri yoktur hayatta. Yolda yürürken güzel diye adlandırmayacağınız insanların da bir evlilikleri, sevdaları, hayatları olduğunu görürsünüz. Ben o sıradan insanlardan biriydim. Ne tesadüflere, planlara, çekişmelere; ne de eli silahlı adamlara, mafyalara, belalara dair bir iz vardı hayatımda. Aşkı güçlü kılan kalpteki zincirlerdir, yaşanan çekişmeli ve kaçırılmalı olaylar değil. Her aşkta ortak tek bir şey vardır, o da kaybetme korkusudur. Çünkü bir yerde sevgi varsa korku da baş gösterir. Sevileni kaybetme korkusu. İşte bu korkuyu herkes yaşar.
Uzun süre kalbim boş kaldı. Kimseye evliliğe birlikte adım atacak gözle bakamadım. Ama bir adam tarafından çok sevildim. Önce habersiz, sonra ulu orta sevildim. Böyle sevilmeye de uzaktım, kaçtım. Kaçtım ama adımlarımız ille ortak bir noktada birbirine değdi. Çünkü o benim hayatıma hiç de uzak değildi. Her kadın gibi bana da evlilikle ve eş seçimiyle ilgili bir sürü öğüt veren oldu. Hiçbirini anlayamadım. Sonunda Allah'a dayanarak bir seçim yaptım. Güzelliği O'ndan istedim, o adama gittim. Ürkerek gittim. Kim olsa ürkerek gidecektim elbet, buna hazır hissetmiyordum çünkü. Lâkin sonradan anladım ki bu ürkekliğe yalnız o böyle vakurla müsamaha gösterirmiş. Korkmuş bir küçük kız çocuğunu teselli eder gibi ılık bir sesle ürkmüşlüğümü, yabancılığımı en iyi o misafir edebilirmiş.
İşte böyle, ben sonu ona çıkan yola girdim. O yolda yürüdüm. O da fener tuttu, yardım etti gönül kapısına varmama. Kapıyı çaldığımda kader bir oyun oynadı. Kapısına gittiğim adam artık evde yoktu. Kapının önünde dönmesini bekledim, çok bekledim. Penceresinin önüne bir serçe gibi tüneyip yine bekledim. Kış geldi, adam hâlâ dönmemişti. Donmaktan korktum. Ağladım, acılı acılı öttüm. Penceresi aralandı, avuçladı o serçeyi. Neden böyle çok beklediğimi öğrenince içeride olsam dahi yine dondum. Sonunda buzları eritebilecek olan Rabbe sığındım. O'na sığınınca buzlar da erir, tohumlar da yeşerir. İncirler filiz verir görkemli bir ağaçta. Yeşerir, büyür, olgunlaşır. İncir mevsimi gelmiştir. İncir mevsimi, yani gönül kırıklığı bırakmayan mevsim...
🍒
Not : hikâye gerçeklerden alınmıştır. Senden, benden, bizden...
Olaylar gerçeklere dayanmaktadır. Eğer etrafımızdaki insanları dinlersek daha ne hikayeler var hayatta...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekleyiş
General FictionKendimi güzel diye adlandıramazdım belki. Ne boyum uzundu, ne nefes kesen güzelliğim vardı; ne gözlerim renkliydi ne de ince belim, güzel bir fiziğim, kadife gibi sesim, bembeyaz tenim. Hikayelerden fırlamış bir kız değildim anlayacağınız. Zaten ben...