Saniye abla konuşmasını yarıda bırakıp hafif arkama doğru baktı ve sonra tekrar bana döndü. Kime baktığını, kimi gördüğünü ve ne düşündüğünü anlamıştım."Yazık çocuğa kızım, sana bakacak diye boynu koptu çocuğun kaç dakikadır! Kimsenin yüzüne uzun uzun bakamayan Sefa sen kaç kere kapıma gelsen ve seni görse bakışlarını çekip almayı başaramıyor doğru dürüst vallahi. Seviyor seni işte, belli. Biraz sen de yüzüne gülsen ne olur?"
"Olmaz Saniye abla. Bakarsa baksın." dediğimde bir an kendimi çok gaddar hissetsem de yapacak bir şeyim yoktu. İlk konuyu açışından üç ay sonra yeniden Ramazan amcayla konuşmuş, yeniden bana sormalarını istemişti. Sonuçsa bir kez daha onu reddetmemdi. Ve ikinci kez soruşundan, Saniye ablanın da dediği gibi artık gözlerini benden kaçırmakta zorlanışından anlamıştım ki mantığı değildi, yüreğiydi ona bunu yaptıran. Fakat ben içimi yokladığımda bir boşlukla karşılaşıyordum. O her zamanki Sefa'ydı benim için. Seviyordum onu, hep sevmiştim ve değer veriyordum ama onun bana verdiği gibi değil... Onu üzmek de istemiyordum ayrıca. Reddetmeme rağmen yüzüne gülersem umut vermiş olurdum. Bense ondan yalnızca kaçıyordum. Kaçıyordum evet! Ondan tarafa bakmıyor, görünce başka şeyle meşgul oluyor, yolum üstündeyse hızlıca yanından geçip gidiyordum yüzüne bakmadan. Bu ne kadar doğruydu bilmiyorum ama yapacak başka neyim vardı ki? Hem beni sevdiğini bilip, hem onu reddedip hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım ki. Asıl kötülük bu olurdu ona.
"Çok fenasın Hülya. Hem öğretmenleri avukatları reddettin, hem Sefa'yı istemiyorsun. Kimseyi beğenmiyorsun. Ne istiyorsun anlamadım ki? Sefa'dan iyisini mi bulacaksın?"
Önümde soğuyan çayı dudaklarıma götürüp bir kaç saniye düşündükten sonra bardakla oynamaya başladım. Elimde evirip çeviriyordum. Saniye abla yan tarafındaki çaydanlığa uzanıp bir bardak daha çay doldururken "Sefa'nın iyiliğinden şüphem yok." dedim önce. "Eee?" dercesine bana baktı. Devam ettim. "Evlenmek bana çok ciddi geliyor Saniye abla. Bunu konuşmuştuk. Hayatı değişiyor insanın. Bu yüzden kalbimin ısınması lazım. Kalbimde o sıcaklığı hissetmeden evet demeyeceğim kimseye. Kim olduğu ne yaptığı hiç önemli değil."
Anladığını belirtircesine başını salladı. Gülümsedi, gülümsedim. Şekerliğe uzanıp çayıma iki çay kaşığı şeker attım ve karıştırırken birden bardağı devirdim. Yanmamak için hızla geri kaçtığım sırada Saniye abla korkarak ufak bir çığlık atmıştı.
"İyiyim, bir şey yok." dediğim esnada "Bir şey oldu mu? İyi misin?" sesini duydum biraz ötemden. Bakışlarım bir kaç saniyeliğine Sefa'ya uğradı, "Yanmadım." dedim kısaca. Dudaklarının arasından ufak bir şükür mırıldandı ve yoluna devam edip gitti. Uzaklaşırken "Ben yandım ama..." mırıldanışını işittim. Yanlış duyup duymadığıma emin olmak için şaşkınlıkla arkasından baktığımda "Ne oldu?" dedi Saniye abla, anlam veremeyerek. "Hiiç." dedim ve önüme döndüm. Canımda anlamsızca huzurumu büken bir kıskaç vardı sanki, iyi hissetmedim hiç. Sefa kendi bile fısıldayarak konuştuğunun farkında değildi muhtemelen lakin ben işitmiştim...
☼
☼
☼
☼
☼
Kalp bir diğer kalbi yuva bildimi ne kadar istese de gidemez ondan uzağa. Bakışlar uzakta olsa ne fayda, yürek onda kalmıştır. Adımlar uzağa gitse ne çıkar, her yolun sonu yâre varacaktır.
-s.k.
🍒
Yürek kırıklığı ve düşünce; insan olmanın olmazsa olmazı, insan kalmanın vazgeçilmezi, insan mirası bırakmanın temeli...
Derin düşünce; yürek kırıklığı, yürek aralığı, yürek yarasından doğar. Kalbe dokunan yazılar, sözler, işler, eylemler; derin düşüncelerden yükselen yürek hareketi değil midir? Bu bağlamda kim sanatçıdır, kim değildir?
Bilinmez bir beldede, bilinmez bir demde, bilinmez birilerinin söylediği nice sözler vardır ki nice kimselere ilham kaynağı olmuş, nice kimselere yol göstermiş, nice kimselere hakikat yolunda yarenlik etmiştir.
Derinlik, kırıklık ölçüsündedir. Aşk, derin bir kalp kırılması değil midir? Hakikat fışkırması, fikri kırılmalardan sonra olmamış mıdır? Gerçek; mağaraya sızan ışık huzmesi değil midir?
Kalp olur da keder olmaz mı? Hakikat durağanlığı kabul eder mi? Hayat faaliyetten başka nedir? Ay, bir ayda kaç defa kırılır? Adeta kırpılır, kesilir, model üstüne model değiştirir ay boyunca. Neden? Işığın kaynağına bitmeyen aşkından...
Derdi hakikati tutunmak olanın başka derdi olur mu? Yüreğine kırıklıktan başka bir şey yer eder mi? Yere tutunan, yerden başka yer bilmeyen, mıhlanır da mıhlanır yere. Evrendeki yeri, kapladığı yer kadardır böylelerinin. Ateş böceği, cürmü kadar aydınlatır; bir böcek adımı ötesinde yoktur.
Derdimi seveyim diyecek kadar güçlü değildir insan; derdini sevdiği kadar güçlüdür, gücü kadar sever derdini. Güçlü olduğu kadar da derindir; gökyüzüne yükselen ağacın meyvesi, kökün derinliğinden beslenir.
Sanallığın sıradanlığında, sıradanlığın sığlaşmasında, sığlaşmanın sağır eden gürültüsünde, gürültünün karmaşasında, karmaşanın keşmekeşinde, keşmekeşin karanlığında, karanlığın karamsarlığında, karamsarlığın kötümserliğinde; yürek kırıklığından, derin düşünceden bahsetmek... Ve bir şarkı dinlemek...
"Yüreğin çok mu kırık düşünürsün derin derin."
Devamında;
"Sabreyle güzelim geçer bunlar" ı duymak.
Evet, sabreyle, güzeli buluncaya kadar sabreyle.
Kaynak: https://www.risalehaber.com/sabreyle-guzelim-18736yy.htm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bekleyiş
General FictionKendimi güzel diye adlandıramazdım belki. Ne boyum uzundu, ne nefes kesen güzelliğim vardı; ne gözlerim renkliydi ne de ince belim, güzel bir fiziğim, kadife gibi sesim, bembeyaz tenim. Hikayelerden fırlamış bir kız değildim anlayacağınız. Zaten ben...