10 dakika sonra acilden çağırıldım hızla aşağıya indiğimde kumral mavi gözlü bir çocuk karşıladı beni "Hocam ben Okyanus ULUHAN. Hastaneye alışana kadar sizin asistanınızım. Bu arada hasta ambulansta geliyor" dedi. Hızla dışarı çıkarken Okyanus konuşmaya devam ediyordu. "Hasta 28 yaşında erkek. Asker. Neden olduğu bilinmese de vur emrini kendi vermiş" dedi. Sessizce "Acaba neden şaşırmıyorum" dedim.
Okyanus tam duyamamış olacak ki "Efendim hocam" dedi. "Yok bir şey" diye homurdandığım sırada ambulans geldi. Kapılar açılınca ilk olarak Ateş ile göz göze geldik. Direk dudağını ısırınca "İçeride ki Asal öyle değil mi" dedim. Kafasını olumlu anlamda sallayınca şaşırmamıştım. Asal indirilirken beni görmediğinden olacak ki Doruk ve Ateş'e laf yetiştirmeye çalışıyordu. "Bana bakın lan o Baler denilen çocuğu bir de Atlas denilen çocuğu time alıyorsunuz. Bir de burası Adal'ın hastanesi değil mi" dedi.
O sırada gelenin asker olduğu duyulmuş olacak ki bir kaç kişi daha gelmişti. Herkesin yavaş hareket ettiğini görünce de kalabalık gitmiş yanımda sadece Van kedisi kılıklı bir çocuk kalmıştı. Bana bakarak "Sabah tanışamamıştık güzel bayan. Ben Mirza KUNTER. Genel cerrah" dedi. Kafamla onayladım ardından "Beni tanıyorsun zaten" dedim. Kafasıyla onaylarken "Bu arada kısaca Mir derler eğer kullanmak istersen-" derken sözünü kestim "Van kedisi kılıklı demeyi tercih ederim KUNTER" dedim.
Ve adımlarımı serileştirerek acile girdim. Turp gibiydi şerefsiz Asal. Acile girince Ateş ve Doruk bana bakarken kafamı ne oldu dercesine salladım. Benim durmam ile yanımda olan Mirza da durmuştu. "Ne oldu" dedim. Ateş "Aslına bakarsan time 2 kişi alınacaktı. Kardeş gibi büyümüşler. Güven atışı da dahil her şeyi yaptılar tüm emirleri Asal verdi. Onlar da yerine getirdi. Ama Binbaşı memnun olmadı. Öyle bir emir ver ki tereddüt etsin dedi. Ardından da Asal vur emri verdi. Çocuk da tereddüt etmeden kolundan vurdu" dedi.
Yanımdaki Mirza oldukça şaşkındı. Ancak bana göre oldukça normaldi. Güldüm ve "Kurşunu çıkartırken anestezi falan vermeyeceğim o şerefsize" dedim. Dediğimi yapacağımı bir tek Ateş bildiğinden hızlıca kolumu tuttu ve "Güzelim çocuğu rahat bırak. Şu kurşunu çıkar konuşacağız senle daha" dedi. Başımla onaylayınca müdahale odasına geçtik.
Okyanus yarayı temizlemiş. Bize ortamı sterilize etmişti. E bu çocuk şimdiden gözüme girmişti. Lokal anestezi verilirken Asal hala beni fark etmemişti. Bu yüzden "Geçmiş olsun yüzbaşım" dedim. Demem ile beraber Asal'ın bana dönmesi bir olmuştu ve hemen "Siktir! Asil!" dedi. Okyanus ve Mirza oldukça şaşkındılar. Bense gayet havamdayken bir yandan kurşunu çıkartıp bir yandan da konuşuyordum. "Ne bok yemeye askerine vur emri veriyorsun zekiciğim" dedim.
Asal ise yüzünü buruşturarak "Arel piçinin gazına geldim kızım ya yoksa verir miyim ben öyle bir emir" dedi. Tek kaşı havaya kalkmış beni görünce "Tamam veririm ama yani bu sefer gaza geldim" dedi. Gülerek başımı olumsuz anlamda salladım. Asal da hafiften sırıttı. "Adal nerede" dedi. Bilmem dercesine omzumu kaldırıp indirdiğimde gülümsedi. Ardından diğer eliyle telefonunu çıkartıp bir şeyler yaptı iki dakika içinde içeri Adal koşarak girdi. "Asal abi!?" dedi. Daha çok çığırmıştı.
Asal ise sakince "Bir şeyim yok bücür" dedi. Lafını keserek "Bir şeyi yok canım nesi olacak? Altı üstü kendi askerine vur emri vermiş" dedim. Adal se normal bir surat ifadesiyle "Klasik Asal Yüzbaşı" dedi. Ardından rahatça koltuğa oturdu. Mirza ise yandan bir sırıtma ile "Adal senin hastan yok mu koçum" dedi. Adal ise kafasını olumsuz anlamda sallayarak "Yok Mirza. 2 saat sonra bir hastam gelecek sonra da çıkarım" dedi.
Gülerek "Annenlere selam söyle aslanım" dedim. Asal da bana eşlik ederek "Benden de söyle. Ama o şerefsiz Arel için söyleme" dedi. Adal gülerek ne oldu dercesine kafasını salladı. Bende gülüp "Arel'in gazına gelip vur emri vermiş salak" dedim. Adal gülerken telefonuma mesaj geldi. "Adal cebimden alsana telefonumu" dedim.
Adal telefonumu alıp ezbere bildiği şifremi girdi ardından "Ateş abiden okuyayım mı" dedi. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak "Göster" dedim. Mesaj da "İşini bitirince acil gel yanıma" yazıyordu. "Yerine koy" dedim Adal'a. Asal ise bir şeyler döndüğünün farkına çoktan varmıştı. "Adal, Asal yüzbaşının yanında kal. Okyanus sen de dikişi at aslanım. Mümkünse canını acıt. Yani anestezinin geçmesini falan bekleyebilirsin" dedim.
Ardından elimdeki eldivenleri çöpe atarak odadan çıkarken başımda dikilen Mirza'ya baktım. "Nereye" dedim sorarcasına. O ise gayet rahat bir tavırla "O adamla tek başına konuşamazsın" dedi. Omuz silkerek Ateş'in yanına gittim. Önce Doruk'a sarıldım. Ardından da Ateş'e sımsıkı sarıldım. "Evet beyler ötün bakalım" dedim.
Ateş de aynı benim gibi Mirza'yı umursamadan "Yeni görev var. Yarın tim bir kişi eksik kalacak sanırım. Yani Asal gelebilir mi" dedi. "Bilmiyorum Ateş. 6 dikiş. Asal salağı malum yani. Kendini tehlikeye atamakta bir numara. Bu yüzden ben burada yatışını isteyecektim. Ama bilemiyorum. Yani eğer izin alabileceksen eskisi gibi yapabiliriz" dedim. Doruk ise itiraza direk başlamıştı. "Ne demek eskisi gibi! Kızım saçmalama hem her şeyi geçtim görev tehlikeli" dedi.
Bende kafamı olumsuz anlamda salladım ve "Umurumda mı sence Doruk?" dedim. Kardeşlerim önemliydi benim için. Ve eski bir asker olarak da yapmam gerekenleri sonuna kadar yapardım. Ve yine yapacaktım sanırım. Ateş "Öncelik tim komutanında yani önce ona sorman gerekir" dedi. Ve dediği anda karşımda beliren Toprak'a şaşkınca baktım. Ardından "Yüzbaşım" dedim.
Sesimde saf şaşkınlık varken Ateş ve Doruk esas duruşa geçmişlerdi bile. Toprak önce Ateş ve Doruk'a rahat dedi. Ardından da bana dönerek "Yine rahat durmayacaksın değil mi Uzay" dedi sesi sormaktan çok bıkmışlığın verdiği ünleme sahipti. Evet ikinci ismim Uzay'dı ve herkese kullandırtmazdım. Ve tekrar evet rahat durmayı hiç ama hiç sevmezdim.
Masum olduğuna inandığım bir sırıtışla Toprak' a bakarken Toprak güldü ve beni kendine çekerek göğsüne yasladı. Ardından başımın üstünü öptü. Toprak ile her zaman böyleydik. Biz birlikte büyümüş her şeyi birlikte yaşamıştık. Toprak yalnızca benim duyabileceğim şekilde "Ben bu Van kedisi kılıklıyı sevmedim güzelim" dedi.
Hafiften güldüm ve başımı kaldırdım. "E Toprak Yüzbaşı askerine yat emri veriyorum. Daha doğrusu beni dinlemeyeceği için ya sen ya da annesi emir veriyorsunuz. Ve eksik varsa eski usulle hallediyoruz" dedim. Toprak başını olumsuz anlamda sallayarak "Öncelikle annesine haber vermiyorsun DOKTOR" dedi. Ardından da "Eski usul işi ise komutandan onay gerekli" dedi.
Güldüm ve "Komutan kim" dedim. Toprak ise piç bir gülüş atarak "Komutan tatilde ve komuta Ali Binbaşı da" dedi. İçimden çektiğim yüzüncü siktiri dışa vurdum ve "Siktir" dedim. Ateş, Toprak ve Doruk aynı anda kahkaha attılar. Ali binbaşı dünyada ki en uyuz binbaşı kategorisinde başlık olabilecek kapasitedeydi.
Ve ne yazık ki bu adam benim biricik amcam Ali Barkın'dan başkası değildi. O sırada Toprak'ın telefonu çaldı.
- Emredin binbaşım
- Toprak, Asal nasıl?
- İyi komutanım.
- Yanında mısınız?
- Hayır komutanım. Dikiş atılıyor.
- Güvenli olduğuna emin misiniz?
- Evet komutanım. Zaten içeride Adal ve bir doktor var.
- Ha! İyi o zaman başka kimse yok değil mi?
- Aslında Asil de burada.
- Ve time katılmak istiyor.
- Evet
- Bende bunun için aradım. Görev emri Polis Özel Harekata verildi. Duman Baþkomiserin emrine geçti.
- Komutanım-
- Sakin ol. Görev zaten onlardaydı. Biz çoğunluğunu hallettik zaten.
- Peki komutanım.
- İyi. Yeğenlerime selam söyle aslanım.
- Emredersiniz komutanım.
- Kendinize dikkat edin.
Telefonu kapatınca bize döndü Toprak "Binbaşı aradı. Görev Polis Özel Harekata verilmiş. Ve sana da selamı var Asil" dedi. Başımla onayladım. Ardından Toprak'a döndüm. "Hangi tim" dedim. "Duman Baþkomiserin" dedi. Gülerek "Şimdi bakın Korkmaz da aynı yerden vurulacak" dedim. Hepsi dediğimi dalgaya aldığında böyle olacağına emin sayılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇİNA
ActionTürk ne zaman vazgeçerdi? İşler zorlaşıp yokuşa sürdüğünde mi? Zaten yüzyıllardır zoru yapmıyor muydu? Öyleyse imkansız olduğunda mı? Türk askeri zaten imkansızı yapmıyor muydu? Türk vazgeçmezdi. Çünkü Türk: "MUHTAÇ OLDUĞU KUDRET DAMARLARINDA Kİ ASİ...