Bölüm 23 : Ahves

491 45 7
                                    

Ancak adam o kadar inandırıcı küfürler savurmuştu ki sanki aklındaki fikirleri cidden uyguluyor gibiydi. Metin puştunun duraksaması ile elindeki silaha hamle yaptım. Hamlemden kurtulan Metin puştu silahı ateşlemişti. Tek bir problem vardı. Ateşlenen silah karın boşluğuma doğru tutuluyordu. Düşen namlu ile "Açinam" diye bağıran o ses kulaklarıma dolmuştu. Bense sadece gülümsüyordum.

BATIKAN KAYHAN

Buğra'nın adama ettiği küfürlerden dolayı adamın dikkati dağılmıştı. Tam Açina ve o piç kurusuna doğru adım atacağım sırada o çok sevdiğim sesi duydum. Silah sesini. Ancak ilk defa bu sesten nefret etmiştim. Çünkü namlunun ucundaki bu sefer sevdiğim kadındı. Uğruna dünyayı yakacağım bir kadındı. O anda ağzımdan feryat eder gibi tek bir kelime döküldü "Açinam" Silahtan sonra Açina adamı paketleyip önümüze atmıştı.

Ardından da pişkin pişkin "Alın şu şerefsizi de başımıza bela açmasın" dedi. Ardından Tunç ve Kuzey adamı paketledi. Şaşkınca ona bakarken Devrim "Nasıl" dedi. Açina ise gülerek "Namlu da mermi yoktu" dedi. Ali Oğuz gülerek "İyi işti başkan" dedi. Ardından gülümsedi. O sırada Açina da bir değişim oldu. Sanki, sanki aniden dünyası kararmıştı.

Gözleri kapanıp açılırken durgunlaşıyordu. "Meleğim" diyerek ona bir adım attım. Ama bilinci kaymaya çoktan başlamıştı. Hemen müdahale edilmesi gerekiyordu. "Ağabey" diye bağırdığım sırada sadece Açina vardı aklımda. Turan ağabey ve Karem hızla yanımıza geldiler. Buğra ise bana destek olmak istercesine yanıma gelmişti. Üçüzüm değil miydi? Elbet benim hissettiğim acıları hissedecekti. Ancak şu an hissettiğim acıyı onun hissetmemesini tercih ederdim.

Sevdiğim kadın gözlerimin önünde bilincini kaybetmişti. Karem "Sedye" diye bağırırken ortalığı inletmişti...

Aradan geçen 45 dakika içerisinde helikopter gelmiş ve karargaha doğru yola çıkmıştık. Karem ve Turan ağabey, Açina'mı kontrol ederken helikopter piste inmişti. Buğra, Turan ağabey, Karem ve Turan ağabeyin kardeşi bizim timden Tunç benimle beraber helikopterden inip hastaneye gelmiştiler. Ancak şu an kapıda beklemekten başka bir çaremiz yoktu. Açina kendini yine çok zorlamıştı.

Aradan geçen 4 saatte haber gelmemişti. Ameliyat ediliyordu çünkü 4 ay önce yapılan işkencelerden kalma ağır yanık ve yaraları vardı. Yer yer ise kırıkları. Toparlanması çok sürmeyecekti. Buna emindim. Ancak içeride sevdiğim kadın vardı. Ameliyatta babası, ağabeyleri ve birçok uzman doktor olmasına rağmen hiçbirine güvenmek istemiyordum. Sevdiğim kadının elini tutmak istiyordum. Elimdeki ona ait olan künyeyi sıkıca sıktım. Buradaydı. Gelecekti. Beni kolay kolay tek bırakmazdı. Çünkü o Açina'ydı.

Sözünün eriydi. Yanıma oturan Buğra ile ona döndüm. Ama konuşmak istemedim. Sadece ona baktım. O ise bana sarıldı. Her zaman birbirimize güç verirdik. Bu çoğu zaman Buğlem cadısının yediği haltlar için olurdu. Ancak bu sefer farklıydı. Buğlem ve annemi saymazsak endişelendiğimiz sayılı kadın olurdu. Ve bunların başında kesinlikle Açina vardı. Tamam, benim sevdiğim kadındı. Endişeliydim.

Ancak Buğra'nın 18 yıllık ekip arkadaşıydı. 18 yıldır canı bildiği kadındı. Bunun onun canını en az benimki kadar yıktığına adım kadar emindim. Kısa süre sonra burası ana baba gününe dönmüştü. İçeri giren Hava teyze ile ona döndüm. Komutanımdı. Ancak şu an burada komutanım olarak değil, sevdiğim kadının annesi olarak bulunuyordu. Bunun hepimiz farkındaydık.

Etrafa bakınca gözleri hemen beni buldu "Oğlum" dedi. Ama bu o kadar içten bir söyleyişti ki canım daha da yanmıştı. İçeriden çıkan Ömer amca ile bakışlarımız ona döndü. "Durumu iyi. Endişe etmeyin. Kendine gelene kadar yoğun bakım ünitesinde tutacağız. Ancak vücuduna bir çeşit kimyasal madde enjekte edilmiş. Onu bundan kurtardık" dedi. Ardından kötü kötü bana bakarak "Sürekli 'Ahves' diye sayıkladı" dedi. Ardından Hava teyzeyi alarak odasına doğru gitti.

Biz de sevinçle birbirimize sarıldık. Buğra enseme bir vuruş gerçekleştirirken "Bu Barkınlar sonunu getirecek Batıkan Ahves KAYHAN. Haberin olsun kardeşim" dedi. Gülerek "Seçim hakkım olacaksa sonum olacak kişinin Asil Uzay BARKIN olmasını tercih ediyorum" dedim. Dediğim ile beni duyan Namlu timi üyeleri ve Efeler kahkaha atmışlardı. Ali Oğuz herkeste gözlerini gezdirdikten sonra "İster dışarı, ister başka bir yere. Ama defolun artık buradan. Hayır eşek kadar herifsiniz, sessiz olmayı da bilmiyorsunuz" dedi.

Ardından hepimizi postaladı. Ancak ilk gelen gurup ve yeni teşrif eden Barkın çocukları buradaydık. İçeri gelen Asal ve Asel bana sinirle baktıktan sonra gelip sarıldılar. Gülerek konuşurken içeriden çıkan yaşlı doktor "Asil hanımın durumu iyi. Ancak bilinci tam olarak açılmadığı halde 'Ahves' diye sayıklayıp durdu" dedi. Barkın erkekleri sinirli bir biçimde bana bakarken onları umursamadan doktorlara dönerek "İçeri girebilir miyim" diye sordum.

Doktor anlamsızca bana bakarken "Ahves. Ahves benim" dedim. Doktor başıyla onaylarken eliyle de içeriyi işaret etti. Ardından hemşireler beni hazırlayınca o odamsı yere girdim. Açina sürekli olarak "Ahves" diye sayıklıyordu. Bunun korkudan mı yoksa sevgiden mi olduğunu bilmezken "Aşkım" diye bir ses geldi. Sanırım cevabımı almıştım. Sevgilimin ellerinin parmak boğumlarını teker teker ötüm. Defalarca kez seni seviyorum dedim. Ama başımı kaldırdığım sırada karşılaşmayı beklemediğim bir manzara ile karşılaştım.

Barkın erkekleri. Ömer Barkın önderliğinde; Asal, Asel, Uzel, Arel ağabey buradalardı. Bunlara ek olarak Açina'nın üvey ağabeyleri Hazer ve Ulaş da buradalardı. Ancak hepsi bana dostça bakıyorlardı. Hatta her seferinde topuklarıma mermi yerleştirmesinden korktuğum Ömer Barkın bile. Ömer amca sakince yanıma yaklaştı. Hemen ayağa kalktım. O ise sadece hala bırakmadığım Açina'nın eline bakıyordu.

Gülümseyerek "Onu çok seviyorsun evladım. Bunun farkındayım. Hatta hepimiz farkındayız. Ancak Açina'mız hepimizin göz bebeği. Her birimiz onu kendi gözümüzden sakınırız. Asker olan sana güvenimiz sonsuz. Ancak damat olarak bu yeterli değildi. Ta ki bugüne kadar. Sen bugün hepimize Açina'mızı ne kadar çok sevdiğini gösterdin" dedi. Ardından bana sarılarak "Aileye hoş geldin. Damat" dedi. İşte o an duyduğum sevinci hiçbir zaman duymamıştım.

Yıllarca aşık olduğum kadının elini bu sefer daha içten öptüm. En ise eğilip alnını öptüm. "Meleğim" diye fısıldarken Açina da "Ahves" dedi. Ama öyle bir dedi ki sesi çölde su bulmuş bedevi gibiydi. Öylesine mutlu etmişti ki beni kimse tahmin edemezdi. Neredeyse bir yıldır görmemiştik. Daha doğrusu görüşmelerimiz telefonla konuştuklarımız kadardı. Efeler timi olarak nerede ne zaman olacağımızı kimse bilemezdi. Tek bilinen şeyin de kesin bir doğruluk değeri yoktu. Efeler sınır dışında. Hakkımızda tek bilinen buydu.

Şimdi sevdiğim kadının yanındayken hissettiğim onca duygu arasında boy gösteren duygu endişeydi. Çünkü Açina'nın en az 1 hafta yatması gerekiyordu. Tüm Barkınlar birbirlerine ne yapmalıyız tarzında bakarken bir yandan da bana bakıyorlardı. Tamam, Açina'ya karşı sözüm geçerdi. Yani ailesine kıyasla daha fazla geçerdi. Ama bunun sebebi ataerkil toplum değil de birbirimize duyduğumuz saygıydı.

Bu sırada Mergen timi bana bakarak gülüp konuşmaya başladılar. Turan gülerek "Kim yapacak" diye sordu. Buğra ise bana bakarak "Hep bunu yapmak istemiştim" dedi. Ardından da belindeki beylik tabancasını çıkartarak bana doğrulttu.

AÇİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin