Bölüm 8 : Adal Vakası

804 53 0
                                    

Güldüm. Ardından ciddileşerek "Görev var MERGEN. Geri dönüş zamanı. Toparlayın oyuncaklarınızı. Çıkartın baltaları. Bu sefer Türk Türkmen'e yardıma gidecek. Uluç komutan ve himayesinde ki Türkmenlerin başları dertte. Geçen seferden kalma bir borcumuz vardı beyler. Hesap vakti. Bu sefer hesapları kapatan adamlar olma vakti. Hazırsanız gidiyoruz MERGEN"

Geldiğimiz yer yabancısı olduğumuz yerler değildi. Sınırdan geçecektik yaklaşık 1 saat sonra. Ama yine de acele ediyorduk. Zamanında can borcumuz olan adama borcumuzu ödemeye gidiyorduk. Mutluyduk. Umutluyduk. 45 dakika geçmişti ki Uluçları bulmuştuk. Aramızda yaklaşık 1 km vardı. Telsiz irtibatı kurduk direkt olarak.

- Uluç biz MERGEN. Durumunuz nedir?

- İyiyiz komutanım. 7 asker. 23 sivil. Devam ediyoruz.

- Tamam. Biraz hızlı ilerleyin komutanım. Biz sizi koruruz.

- Emredersiniz komutanım.

Bizimkilere dönerek konuşmaya başladım. "Burak sol taraf sende. Alper sağ taraf sende. Turan dönüş yolu hakkında bilgi al. Buğra arka tarafı kontrol et" dedim. Herkes söylediğim yerlere geçerken Uluçlar da hızlanmış geliyorlardı. En sonunda geldiklerinde sımsıkı sarıldık. "Nasılsın kardeşim görüşmeyeli" dedim. O da gülerek "İyidir. Özlemişim be kardeşim" dedi. Gülümsedim.

Uluç'un arkasından gelen ışıkları fark ettim. Araba farıydı bunlar. Ve anlaşılan kalabalıktı. Gelirken tepede gördüğümüz evi hatırlayınca askerlere hitaben konuşmaya başladım. "Gençler geliyorlar. Acele ediyoruz. Gelirken gördüğümüz eve gidiyoruz" dedim. Telsizlerden "Anlaşıldı" sesi gelirken hemen Uluçlara döndüm. "Kardeşim. Sığınağa gitmemiz gerekiyor. Başka türlü halledemeyebiliriz. Çok kalabalığız. Ayrıca asker sayımızda malum." dedim. O da gülümsedi.

Önde Uluç ve ekibi, arkada MERGEN, orta da ise sivil Türkmenler olarak ilerliyorduk. İyice yaklaşıyorlardı. Uluç ile telsiz irtibatı kurdum.

-Uluç?

-Emredin komutanım

-Kardeşim siviller ile beraber hızlıca girin şu eve

-Ama komutanım-

-Emri ikiletme Uluç

-Emredersiniz komutanım

Bizimkilere baktım. Hepsi kafalarıyla onaylayınca "Plana gerek yok bence. Yerleşin MERGEN. Eğlence vakti. Burak benimle gel. Alper, Buğra ve Turan karşı tarafa" dedim. Herkes mevzi almıştı. Burak'a kafamı tamam anlamında salladığımda Burak da aynı şekilde tepki verdi. Telsizden "Siper al" dedim. Herkes sinerken Burak bombayı yollamıştı bile.

Patlamadan sonra ateş açtık. Gelenlerin bir kısmı geri kaçarken tekrar Uluç ile telsiz irtibatı kurduk.

-Uluç

-Emredin komutanım

-Kardeşim temkinli bir şekilde hudut karakoluna gidin. Arkanızdan takip ediyoruz

-Anlaşıldı komutanım

Bizimkilere gülümseyerek "Paslanan var mı gençler" dedim. Herkes gülerken Turan küçük bir çocuğun abisine şikayet ettiği gibi bana döndü ve "Komutanım bu ikisi paslanmış" dedi. Bir yandan da Burak ve Buğra'yı gösterdi. Kafamla "Neden" dercesine bir işaret yaptığımda "Komutanım bu eskiden arabalýnın tam kafasını tuttururdu bu sefer olmadı" dedi. Burak'ı gösterirken. Ardından da Buğra'yı işaret ederken "Bu da 37 mermi ile 34 isabet ettirdi. Normalde kaçırmazdı" dedi.

Herkes gülerken bu sefer Alper "Umarım senin paslanıp paslanmadığını görmek zorunda kalmayız Turan Efendi" dedi. "Beyler goygoyu bırakın da Uluçlara yetişelim" dedim. Hızla Türkmenlere ve Uluçlara yetiştik. Turan yeniden bize dönüp tam konuşacağı sırada "Önce maskeler beyler" dedim. Maskesiz pek dolaşmazdık. Ve zaten çoğumuzun asker gibi hayat sürmediğimizi düşünürsek bu gayet de normal bir önlemdi.

AÇİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin