Beynimde dönen çarkların sesi dışarıya kadar gitmiş olabilirken gözlerimi kocaman açarken içimden düşündüğüm şeyin olmaması için dua etmeye başlamıştım. Hızla telefonu alıp Adal'ın bölümden Mete'yi aradım.
"Alo, Mete bugün kim nöbetçi" diye sordum. Mete bir süre düşündükten sonra "Bildiğim kadarıyla Tutku. Neden ki Asil abla" dedi. Beynim benle konuşacak seviyeye gelmişken olmaması için dua ettiğim şeyin olduğu düşüncesi beynimde yer etmişti. Çünkü Adal benden habersiz iş çevirmezdi kolay kolay. Ve nöbete kalma olayı ise aramızda ona öğrettiğimiz bir şifreydi. Eğer birisi onu kaçıracak olursa bu şifreyi söylemesi yeterli olacaktı. Ki annemin bile bilmediği bu olay sayesinde Adal'ın kaçırıldığını anlamıştık.
Annem de olayı çakmış olacak ki "Ne yapacağız" diye sordu. "Sen değil anne ben yapacağım" dedim. Ben bunu der demez de Asel, Asal ve Arel abim "Nereye gidiyorsak beraberiz" dedi. Mergen ve Uluçlar ise "Aklının ucundan bile geçirme zeki kız" dediler. Başımla onaylarken bir yandan da plan yapmaya çalışıyordum. Tam bu sırada telefonum çaldı. Bilinmeyen numaraydı.
"Efendim" dedim sakin tutmaya çalýþtýðým sesimle. Karşı taraftan hayatta en nefret ettiğim isim olan Metin pisliğinin sesini duyum. "Selam doktor. Abilerinin telefonları şimdi hep dinleniyordur. Bir senin ki rahattır. O yüzden şimdi. Eğer sevgili kardeşinizi istiyorsanız abilerine söyle MERGEN'in tutukladığı Reşo'nun serbest bırakılmasını sağlasınlar" dedi.
Sinirle "Lan puşt vatan hayini lan o herif. Nasıl olur da serbest bırakılabilir" diye adeta kükredim. O puşt ise yüksek sesli bir kahkaha atarak "Abileriniz bordo bereli be güzelim. İstediklerini yaptırabileceklerinden eminim. Sen onlara ilet onlar halleder" dedi. Ve telefonu kapattı. Telefon zaten hoparlördeydi. Herkes duymuştu. Benim MERGEN'in bir üyesi oluğumu bilmiyordu.
Zaten bizim MERGEN olduğumuzu bilen sayılı kişi vardı. Aileme ve ailem dediğim insanlara baktığımda hepsinin gerçekten yardım etmek istediklerini görüyordum. Ama bizim de verdiğimiz sözler vardı. "MERGEN!" dememle beraber Burak, Buğra, Turan ve Alper ayaklandı. "Gidiyoruz" dememle annem önüme geçti "Kızım" dedi. Biliyordum bu ses tonunu ama devam etmesine izin vermeden sözünü kestim "Annem. Bizden başkası o adamlarla baş edemez biz bunun için eğitildik. Ve biz MERGEN'iz. İşimizi, görevimizi, temizliğimizi bitirmeden dönmeyiz. Ha kardeşim, ha sıradan biri fark etmez. Ama ben o puştlara bir kemik bile vermem. Kardeşimi mi vereceğim" dedim.
Arel abim bize doğru hareket etmişken elimle dur anlamında bir işaret yaptım ve "Annemler size emanet abi. Dönmeye çalışırız. Ancak ne olursa olsun sahip çıkın onlara" dedim. Ardından Uluç ve timine döndüm. "Sizinle böyle vedalaşmak istemezdim ama hakkınızı helal edin" dedim ve arkamı dönüp kapıya yöneldim. Ama yönelmemle babamı karşımda göremem bir oldu.
Biz göz göze gelmiş bakışırken babam yavaşça yaklaştı ve alnıma usulca bir öpücük bıraktı. "Sen bizim kahraman kızımızsın tatlım. Ne olursa olsun geri dön" dedi. Başımla onayladım. Arkama bir daha bakmadan evden çıktım. Peşimden ise canımdan öte olan dört adam daha çıktı. Orada MERGEN gidiyoruz demeseydim bile ne olursa olsun peşimden geleceklerine adım kadar emindim. Ve arkamdan gelmelerindense yanımda olmaları daha iyiydi.
Burak "Ne yapıyoruz Kurşun" dedi. Aklımda ki plandan emin değildim. Ve zaten önce bilgisayarıma ihtiyacım vardı. Ve bu durumda oraya gidemeyeceğim için "Önce Polis Özel harekattan Enzel ERTEM'i aramam gerek" dedim. Hepsi başıyla onaylarken Enzel'i aradım. Enzel Asellerin timin istihbaratçısıydı. Ve bana yardımcı olacağına eminim.
Ýlk çalýþýn hemen ardýndan "Efendim Açina" diyerek yanýtladý telefonunu. Ben de daha fazla sabredemediðimden "Enzel bana beni en son arayan numaranın konumu lazım" dedim. Bu hallerime alýþýk olan Enzel"1 dakika ver bana" dedi. "Bekliyorum" diye yanýtladým onu. 45 saniye kadar sonra "Kartal'da zeytinlik arazisinin ortasında bir ev" dedi. "Sağol kardeşim" dedim. tam kapatacakken "Açina, dikkatli ol bir tanem" dedi. Cevap vermedim.
Telefonu kapatınca bizimkilere döndüm. "Eee arabayı kim kullanıyor" dedim. Ardından da samimiyetten uzak bir kahkaha attım. Benim kullanacağımı herkes biliyordu. Ve bende bundan biraz ürktüklerini biliyordum. Bu yüzden hızla arabaya bindim ve MERGEN'e ait garajlardan birine sürdüm. Geldiğimiz yeri bizimkiler görünce aynı anda sırıttık. Ama aklıma Adal gelince gülümsemem soldu "İsteyen cephaneliğe dönüşsün isteyen kalkana. Yaralanan olursa kurşunu narkoz kullanmadan çıkartırım" dedim.
Herkes hafifçe sırıtırken giyindik. Ardından da maskeleri indirdik. Ve garajdan çıkıp Kartal'a zeytinliğe sürdüm. Geldiğimiz yere bakınca Metin puştunun neden burayı seçtiğini anlamak pek de zor olmamıştı. Etraf piknik yapan aileler ile doluydu. Ama sanırım şans bizden yanaydı. Çünkü yan tarafımda yılana benzeyen eski bir çalıyı kaldırıp yere atarken "Yılan" diye bağırmıştım. Ve bunu duyan aileler hızla toplanıp gitmeye başlamışlardı.
Etraf tamamen boşalınca temkinli bir şekilde eve yaklaştık. Ama nereden gireceğimizi bilemediğimiz için ben, Buğra ve Burak'ın pencereleri kırarak, Turan ve Alper'in ise kapıyı kırarak girmesi kararına vardık. İçeriye girdiğimizde herkesi etkisiz hale getirip komutanlığa haber vermiştik. Tam Adal'ın ağzını açtığım sırada Adal "Abla kaç, kaçın! Bomba var" dedi. "Sensiz bir yere gitmem ufaklık" dedim."Abla hem 20 dakikası var ama benden de sensörlü, kalkarsam patlar" dedi.
Sesinden ne kadar korktuğu belliydi. Burak timin tahrip uzmanıydı ama üçüzlerim sağolsun ben de bu konuya hakimdim bu yüzden "Alper, Turan ve Buğra çevre güvenliğini alın. Burak bomba bizde" dedim. herkes onaylayınca Adal'a sarıldım. "Korkma, çakma prens tamam mı? Kahraman burada" dedim. Ardından ise hemen çalışmaya başladık Burak ile.
Burak'ın "Buldum" demesi ile beraber bende hızla kabloyu kestim. Yavaşça Adal'ı yerinden kaldırıp sarıldım. Ama o kadar sıkı sarılıyordum ki ona...Komutanlıktan gelenler Metin ve diğerlerini almış götürürken bizde tek kalmıştık en sonunda. Tekrar Adal ile birbirimize sımsıkı sarıldık. O sırada Alper'in "Gerizekalı" diyen sesini duydum. Ve arkamı döndüm. Ne var anlamında başımı sallayınca koluma cama daldığım sırada giren biraz büyük bir cam parçasını gösterdi. Ardından ise sert bir şekilde tutup çekti.
Acıyı dışarı vurmamak için dişlerimi sıkarken "Puşt" dedim. Alper ise pis pis sırıtarak "Eeee bunları narkoz kullanmadan çıkartırım diye tehtid etmeden önce düşünecektiniz hanımefendi" dedi. Hepimiz gülerken arabayı eve doğru sürdük. Bu sefer arabayı Buğra kullanıyordu. Ben ve Adal ise arka koltukta birbirimize sarılmış oturuyorduk. Eve gelince kapıyı çaldık. Annem kızarmış gözleri ile kapıyı açtı. Karşısında Adal'ı görünce kocaman bir çığlık attı. Herkes kapıya doğru koşunca Adal'ı görüp tekrar mutlu oldu. Ardından bize sarıldılar.
Babam Adal ile ilgilendiği sırada Adal "Ben iyiyim baba. Nasıl olduğunu anlamasam da koluna kocaman bir parça cam sokmayı beceren ablam ile ilgilen sen" dedi. Babam yavaşça yanıma gelirken "İyiyim baba ben ya" dedim. Babam ise itirazlarımı hiçe sayarak pansuman yaptı. Ardından alnımı öptü. Herkes yorgunca bir kenara kendini attığı sırada telefonum çaldı. Arayan tabiki de komutandan başkası değildi.
"Emredin komutanım" diye yanýtladým ayaða kalkarken "Kızım Reyhan diye birisi aradı. Sanırım istihbaratçınmış. Kurşuna ulaşmasını istediği bir notu varmış" dedi. Aklýma Reyhan'ýn ela gözleri gelirken "Emredin komutanım" dedim. Albay anlamadýðý açýk olan o sözleri sýraladý. "Gökteki yıldızlardan en mavisi kurtlar uluduğunda kızıllaşacak" dedi. "Komutanım bir saniye" dedim.
Ardından bizimkilere dönerek "Dolunay ne zaman" dedim. İzel ablam şaşkınca "Haftaya" dedi. Başımla onaylayıp telefona geri döndüm."Komutanım bir haftamız var" dedim. Ardından da "İzniniz olursa yarın timim ile gitmeye hazırız" dedim. "Şimdi gelin. Uluçların tim ile beraber" diyen komutan ile şaşırmıştım. Ancak emri kolay kolay ikiletmezdim."Emredersiniz komutanım" dedim. Ve telefonu kapattım.
MERGEN ve Uluçlara dönerek "Gidiyoruz" deidim. Ardından da aileme döndüm "Dikkatli olun. En ufak bir şüphede polise haber verin. Anne kusura bakma ama kapıya asker dikeceğim" dedim. Ardından montlarımızı alıp çıktık. Annem de alışmıştı artık vedalaşmadan çıkmama. Vedalaşırsam iş zorlaşırdı. Hem onlar hem de benim için. Bu yüzden evden çıkınca direkt taksi durağına yürüdük. Üç taksi ile beraber komutanlık binasına geldik. Hızla kamuflajları giyinip toplantı odasına girdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AÇİNA
ActionTürk ne zaman vazgeçerdi? İşler zorlaşıp yokuşa sürdüğünde mi? Zaten yüzyıllardır zoru yapmıyor muydu? Öyleyse imkansız olduğunda mı? Türk askeri zaten imkansızı yapmıyor muydu? Türk vazgeçmezdi. Çünkü Türk: "MUHTAÇ OLDUĞU KUDRET DAMARLARINDA Kİ ASİ...