Bölüm 27 : Kurt. Yaşıyor

338 37 2
                                    

Batıkan Ahves KAYHAN

Toprak sinirle "Asil! Bak gözünü seveyim bize bunu yapma. Sen bu kadar düşmüş olamazsın" dedi. Arel ağabey "Bunu yapmazsın sen. Sen. Sen Asilsin. Yapmazsın ki" dedi. Asil ise tek bir mimik oynatmadı. Asal sinirle "Sen bu musun lan! Sen bu olamazsın benim kardeşim bu olamaz" dedi. Diğerleri de eşlik ederken "Yazık" dedim. Ardından "Yıllarımı senin gibi bir- bir- birine vermiş olmam çok yazık" dedim. Ardından arkama bile bakmadan gittim. Gittim ama bir parçamı orada bırakıp gittim. Arkamda duran kadını ilk defa bıraktım.

Akşam Buğra ile beraber meyhaneye gitmiştik. Bu sever içimdeki acının tarifi imkânsızdı. Tek kalmak istiyordum. Ama aynı zamanda da istemiyordum. Kafam karman çormanken karşımda gördüğüm beden beni inanılmaz rahatlatmıştı. Buğlem. Üçüzüm. İnanılmaz bir rahatlama ile ona sarılırken dayanamadım. Hayatımda uzun zaman sonra ilk defa gözyaşı döküyordum. Buğlem saçlarımı okşayarak "Batı. Yapma. Ayrıca biz bu olaydan emin miyiz? Yani Asil'den bahsediyoruz. Ben o kızın senin yokluğunda yıkılışına şahit oldum. Şimdi öylesine gitmesi. Çok. Çok mantıksız" dedi.

Haklıydı. Mantıksızdı. Hatta tehdit edildiğini bile düşünmüştüm. Ama gözlerinde o adama karşı gördüğüm hayranlık beni bitirmişti. Ben Açina'mın ciğerini bilirdim. O adama farklı bakmıştı. Sabah karargâha girdiğimizde tüm timler buradaydı. Sonra Asil çıktı komutanlık binasından. Yanımızda duran Ali binbaşıya dönerek "Hakkınızı helal edin komutanım" dedi. Ardından bize dönerek "Sizde" dedi ve gitti.

Bir daha arkasına bakmadan gitti. Arel ağabey sinirle "Komutanım Asil nereye gidiyor" diye sordu. Binbaşı, Arel ağabeye döndü. "Neden kardeşine sormadın Arel" diye sordu. Arel ise "Konuşmamamız gerekiyordu" diye tısladı. Ali binbaşı kafasını olumsuz anlamda sallayarak "Göreve gitti" dedi. Dayanamayıp "Timlerin hepsi burada" dedim. O ise gözünden inen bir damla yaşla "Şahadete gitti" dedi. Ardından hızla yanımızdan ayrıldı.

// Sağır Oda

Albay, Binbaşı ve Açina odaya girdiklerinde içeride 4 sandalye vardı. Sadece biri doluydu. Onda da Bordo Bereli Yüzbaşı Devran Akarca ALTUN oturuyordu. Diğer 2 asker içeri girince kalkıp selam verdi. Albay ve Binbaşı, Yüzbaşılara planı anlattıktan sonra dikleşip o sorulmasından korkulan soruyu sordular. "Peki, şimdi siz, herkesin sizden nefret etme hatta yüzünüze tükürme olasılığını göze alıp bu görevi yapacak mısınız? Yoksa-" derken albayın lafını ilk kesen Devran Akarca ALTUN oldu. O yapmasa bile Açina'nın yapacağını odada bulunan herkes çok iyi biliyordu.

Devran "Komutanım, ben başta vatan sağ olsun dedim. Son sözüm de budur. Açina'nın da farklı düşüneceğini sanmam" dedi. Hepsi Devran'ın sözlerindeki doğruluğun farkındayken bu sefer Binbaşı girdi söze "Açina. Devran'ın şu an zaten timi yok. Ama sen çok zor durumda kalacaksın. Hem timler hem ailen hem de Batıkan" dedi.

Açina başıyla onayladı. Her şeyin elbette farkındaydı. Derin bir nefes alıp "Komutanım. Benim adım Asil. Asil olmamın nedeni Türk oluşum. Lakabım Açina. Türk'ün kurtuluşu olan Asena. Dişi kurt. Gerekirse nefret etsinler komutanım. Ben yine vatan sağ olsun der başım dik gezerim. Timlere gelince benim yerime timlerden kim geçerse geçsin onlar yıllarca benim eğitimimden geçtiler. Onlar benden daha iyi olmaları için eğitildiler. Bugün benden nefret etseler de yarın bunun vatanın selameti için olduğunu öğrendiklerinde onlar da vatan sağ olsun diyeceklerdir" dedi.

Sözleri bitince Albay "Hakkınızı helal edin çocuklar" dedi. Ardından tek tek iki yüzbaşıya sarıldı. Yıllarca albayın eğitiminden geçmiş onun çocukları olmuştu bu ikili ancak onları asıl özel yapan şey birbirlerinin defalarca kez ölüm haberini alan bu ikilinin hala birbirinden vazgeçmemiş olmalarıydı.

AÇİNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin