13.BÖLÜM

2K 11 0
                                    

        Bir koşuşturma bir koşuşturma! Evlerinin büyük kapısı ardına kadar açık. Bahçe dolup taşıyor, bir o kadarı da sokakta. Her yere masalar atılmış, iskemleler. Bütün kasaba burada. Hazırlıklar sabah ezanıyla başlamış. Kocaman kocaman kazanlarda yemekler pişirilmiş. Her şey layıkıyla yapılmalı diye. Davul hiç durmadan çalıyor. Çocuklar bir oraya bir buraya koşturuyor. Her zaman böyle coşkulu günler yaşanmıyordu. Çifte düğünün kalabalığı ve neşesi ortalığı kaplamış. Durmadan yemekler dağıtılıyor.

        Aziz oldukça mutlu, abisi de. İkisi aynı gün güvey oluyorlar. Damat traşı yapılıyor ikisine de. Evlerinden gelen davul ve insan seslerini duydukça birbirlerine bakıp bakıp gülüyorlar. Bu kadarını hayal dahi edememişlerdi. Her şey o kadar çabuk olup bitmişti ki... İclal ile kasabaya dönüşleri, ağabeyine Nuray'ın istenmesi, birkaç gün içinde ağabeyi ile Nuray'ın hükümet nikâhlarının kıyılması ( İclal ile kendi şehirde nikah kıymıştı zaten.), ardından düğün hazırlıkları ve en ilginci annesinin çok mutlu olması ve hiçbir şeye itiraz etmemesi. Rüya gibi birkaç gün. Ve hazırlar. Ağabeyine bakıyor, gidelim mi der gibisinden, Kemal:

-" Haydi kardeşim, yürü bakalım, gelinlerimizi alalım!"

Aziz zaten hazır da için için, "Ağabey sen neymişsin be! Ne vakittir Nurayla konuşurmuşsun da bana bile belli etmemişsin. Seni hınzır seni! Ya anam ben Nuray'ı gelin alacağım dediğindeki sanki hiç bilmezmiş gibi halleri?! Yere bakan yürek yakan Seni!" Aklında bunlarla ağabeyine imalı imalı bakıyor. Kemal önde kendi peşinde çıkıyorlar berberden dışarı. Kemal:

-" Gelinleri alacağımız atlar ne zaman gelecek?!"

-" Ahmet Efendi hazırlayacaktı. Neredeyse gelir."

Birkaç metre ilerideki evlerinin önünde kaynaşan kalabalığın az ilerisinde gördüler Ahmet Efendiyi. Güneşte tüyleri pırıl pırıl parlayan, renkli mendillerle süslenmiş iki atın yanında bekliyor. Meraklılar kafileye katılmak için hazır. Aaa anneleri de orada. Bugün pek güzel, sanki gençleşmiş. Azizle Kemal'i fark ediyor bir süre sonra. Atları daha öne doğru çekiştiriyor:

-" Haydi oğullar! Gün sizin gününüz!"

İkisinin de ellerine atlardan birinin yularını tutuşturuyor. Davul daha da coşkun. Plan önceden yapılmış. Evvela birkaç ev ötedeki halasına gidiliyor. Hala, İclal'in hem anası hem babası oluyor o gün. Aziz kapıda bekleyen yaşlı kadının elini öpüyor hemen. Ama, hemen gelin evden çıkarılmıyor, biraz nazlanacak. Aziz kapıyı tutan gençlere bahşişlerini veriyor. Ancak öyle bahçeye ulaşabiliyor. Hala güç bela eve girebiliyor kalabalıktan. İclal'in koluna girmiş ağır ağır çıkıyor evden. Telli duvaklı gelin çıkarmanın tadı bambaşka. Sonunda Azizin yanına varıyorlar:

-" Al oğlum emanetini! Bundan sonra onun her şeyi sensin, unutma! Allah çok mutlu etsin sizi."

Aziz tekrar halasının eline sarılıp öpüyor. O olmasa bu kadar kolay kavuşamazlardı. İclal'in elinden tutuyor, onun ata binmesine yardım ediyor. Başka iki davulcu daha bitivermişti yanlarında, neredeyse kulağının dibinde. Atın yularını tutup önde yürümeye başlıyor, yüzü ileride, omuzları dik. Hem mutlu hem gururlu.İclel'e anlı şanlı bir düğün yapabilmek çok güze. Ağabeyine bakıyor gülerek:

-" Sıra sende!.."

Gelin alayı ilerliyor neşeyle. Sokağın sonunda sağa dönüp ilerliyorlar. Bir süre sonra kocaman bahçeli bir evin önünde duruyorlar. Ağabeyi Kemal, öne çıkıp büyük ahşap kapıyı çalıyor. Önce hiç karşılık gelmiyor. Bir kez daha çaldıktan sonra kapıyı yüksek sesle:

"- Neyi layık gördüyseniz kabulümüzdür." diyor. Sonra ağır kapı hafif hafif aralanıyor. Bekleyen genç kızların her birine bahşişlerini veriyor. Bunun üzerine kapı ardına dek açılıyor. Kemal evin iç kapısında bekleyen kayınpederi ile kaynanasının elini öpüyor. Yaşlı kadın ve adam, göz yaşlarını tutamıyor bir an. Sonra Nuray'ın babası içeri girip gelini getiriyor. Hep beraber yürüyorlar. Nuray'ın başında allı pullu bir örtü var. Kemal onu ata bindiriyor zarifçe. Davullar yine coşuyor. Kafile şöyle bir etrafı ağır ağır dolanıp düğün yerine varıyor.

       Gelinler ve damatlar büyük bahçeye giriyorlar. Kalabalıktan alkış ve dua sesleri yükseliyor. Önceden kendileri için hazırlanmış masaya yanyana oturuyorlar. Derken anneleri geliyor yanlarına kalabalığı yararak. Elindeki çıkını masaya koyup açıyor. Önce iki geline de birer beşi bir yerde takıyor, sonra da onar bilezik. Bunları yaparken oldukça yavaş. Herkesin iyice görmesini istiyor. İki oğluna da birer köstekli saat takıyor ama öyle sıradan değil. Altın suyuna batırılmış, süslü. Bu takı merasimini oradakilerin hepsi nefeslerini tutarak seyrediyor. Bu her zaman görecekleri türden bir şey değil. Ürke çekilince hala geliyor yanlarına. Gelinlere gayet gösterişli altın gerdanlıklar, damatlara da beşer tam altın takıyor. Kalabalıktan:

-" Yaşa!" sesleri duyuluyor. Masal düğünlerinin şaşası yaşanıyor adeta. Aziz hâlâ şaşkın. Annesi hiç sorun çıkarmıyor. Korka korka baktığı yüzünden mutlu olduğunu görüyor, bir kez daha şaşıyor. Nuray'ın anne babası da takılarını takınca kalabalık tekrar yemeye ve oynamaya dönüyor. 

        Düğün geç saatlere kadar devam ediyor. Gelenler birer ikişer ayrılınca bu güzel günün sonuna geldikleri belli oluyor. Artık odalarına çekilme zamanı. Ürke oğullarına yaklaşıyor, alçak sesle:

-" Önce namazınızı kılın, unutmayın!" diye uyarıyor ikisini de. Bu arada gelinler odalarına çekilmişlerdi. Adet yerini bulsun diye damatların arkadaşları onların sırtlarını yumruklayarak gelinlerin yanına uğurluyorlar.

       Aziz yaka paça içeri itildiğinde neredeyse düşüyordu, son anda dengesini sağlıyor. İclal yatağın kenarında oturuyor, duvağı kapalı. Her ne kadar önceden evlenmiş olsalar da her adet yerine getirilmeli. Aziz cebinden çıkardığı yüz görümlüğü zinciri takıyor genç kadının boynuna. Sonra duvağını açıyor. Sanki İclal daha bir güzel. İlk utangaçlıklarını aştıklarından mıdır nedir, çok rahatlar. Alnına bir öpücük kondurup ardından ateşli bir şekilde kızı dudaklarından öpmeye başlıyor. Masal tadındaki mutlulukları, masal diyarında devam ediyor. 





SENSİZLİK ÇOK ZOR (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin