31. BÖLÜM

1.6K 12 4
                                    

         Kemal, sabahın erken saatinde hastaneye geliyor. İlk durağı yine danışma oluyor. Görevli, henüz doktorların hastaneye gelmediğini ve beklemeleri gerektiğini, söylüyor. Ayrıca ilgili doktor ile ancak visite ardından görüşebileceklerini belirtiyor. Hasta olmasa bile insanı hasta hissettiren hastane havasından bir an önce kurtulmak istiyor Kemal. Aziz'in de nerede olduğundan emin atıyor kendini bahçeye. Acil servisin az ilerisindeki ağaçlığa doğru yürüyor. Artık yerini iyice bellediği bankı kolayca buluyor gözleri. Aziz aynı yerde, aynı hareketsizlikle. Kemal onun yanına oturunca sakallarının uzadığını, saçlarının dağınıklığını görüp üzülüyor. Kardeşi bir gecede hırpani bir hale bürünmüş. Önce sırtınıa elini atıyor Aziz'in ve:

-" Geldim kardeşim, yanındayım."

-" Sağ ol ağabey." derken sesinden ağabeyi onun ne kadar güçsüz olduğunu anlıyor.

-" Sen de sağ ol da oğlum sen bir şeyler yedin mi dünden beri?"

-" Canım bir şey istemiyor ki..."

-" Aferin sana! Yeme, içme, zayıf düş de bir de senle uğraşalım! Sen dün dediklerimi hiç dinlememişsin, yazık!"

-" Ağabey içimden gelmiyor..."

-" Gelecek! Gelmeli! Doktorlar daha gelmemiş hastaneye, sorup öğrendim. Kalk bakalım şimdi!"

-" Nereye?!"

-" Hastaneden çıkınca az ilerde bir kahve var. Birkaç da simit alalım, orada çay da içeriz, karnımızı doyuralım."

-" Gitmesek olmaz mı?"

-" Bak kızıyorum artık sana! Doktorların gelmesi bir iki saati bulur, zaten önce visiteye çıkıyorlarmış. Ondan evvel görüşemeyiz. Hem sen zaten sabaha kadar burada oturdun da ne oldu?! Yürü kahvaltımızı edelim!" derken kardeşini bir kolunda tutup zorla ayağa kaldırıyor, öte yandan da söyleniyor:

-" Şu haline bak! Böyle mi karının yanında olacaksın. Git, şu karşıdaki çeşmede bir elini yüzünü yıka gel önce! Hadi koçum!"

Aslında onun bu içten içe çöküşü Kemal'i kalbini sızlatıyor da ona belli etmiyor. Kendini kapıp koyuverirse kim toplar ikisini?! Aziz ayağa kalkınca olduğu yerde şöyle bir sendeliyor. Bacakları tutulmuş bütün gece orada oturup beklemekten. Birkaç adımını zorla atsa da sonra açılıyor. Çeşmenin altına kafasını sokup bol suyla yıkıyor saçlarını, yüzünü, boynunu. En son kana kana su içiyor ki içi yanmış farkında değil. Islak saçlarını parmaklarıyla geriye doğru tarıyor. Boynuna sular süzülüyor, sanki yüzüne de hafiften bir tebessüm gelip yerleşiyor. Ağabeyinin yanına dönüyor:

-" Haklısın ağabey, bu iyi geldi! Hadi gidelim sonra karımın yanına dönelim! Kalmasın buralarda bir başına kimsesiz gibi!"

-" Kalmaz oğlum! Biz neciyiz?! Hadi bir şeyler ye de aklın çalışmaya başlasın!"

Gecenin karanlığının ardından umut ikisinin de damarlarında yürümeye başlıyor. Hastane bahçesinden çıkıyorlar. Dış kapıdaki satıcıların birinden simit alıyorlar. Birkaç adımda kahveye varıyorlar. Daha doğrusu kafeterya gibi bir yer. Ve gerçekten de ağabeyinin dediği gibi çok da yakın hastaneye. Su bardağında iki çay alıp bahçesindeki masalardan birine oturuyorlar. Neden sonra Aziz'in aklına çocuklarını sormak geliyor:

-" Ağabey çocuklar nasıl?!"

-" Hepsi de iyi! Dün biraz korktular ama ...." derken Kemal, söylememesi gerek bir şeyi ağzından kaçırdığını fark ediyor ama, geç kalıyor susmaya.

-" Neden korktular ağabey?!"

-" Yok bir şey oğlum, çocuk işte!" diye lafı kıvırmaya kalkışsa da Aziz ısrarlı:

SENSİZLİK ÇOK ZOR (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin