Ürke'nin dönmemesi, kasabada ayrı bir merak konusu oluyor. Bu merakı körükleyen de geçen günler. Neredeyse bir hafta olacaktı. Her kafadan ayrı bir söylenti yayılmaya başlıyor. Bunları iki başlık altında toplayabiliriz. Birinci grup rivayetlere göre Ürke sevdiğiyle kaçmış ve bir daha dönmeyecek. İkinci türe göre Ürke'nin başına bir felaket geldi ve bir süre sonra cesedi bulunucak. Kemal ve Aziz geçen zaman içinde deliye dönüyorlar. Kasabanın güvenlik birimine kayıp başvurusunda bulunuyorlar. Ama en ufak bir haber gelmiyor analarına dair. Söylentileri yorumlamaktan başka ellerinden gelen bir şey yok. Bu kadın bir adamla gitmiş olsa çoktan nikâhı kıyıp dönerdi çünkü, bu kadar malı mülkü, altını bırakıp gitmezdi. Ya başına bir iş geldiyse?! Parası için kaçırılıp sonra da öldürülüp bir tenhaya atıldıysa. Bu ikinci düşünce asıl korkutucuydu. Kemal oturduğu sedirde günlerdir yaptığı gibi hâlâ kara kara düşünmekte. Aziz karşısında ondan beter. Olay ne olursa olsun dönüp dolaşıp nedeni paraya çıkıyor.
-" Ağabey annemin odasını arayalım mı?!" diyen Azize Kemal bir süre konuşmadan bakıyor. Sonra:
-" Bilmem ki... Sonra anam gelince kızmasın?!"
-" Sence anam eve dönecek mi? Benim merak ettiğim, o gece parça parça taşıdığımız altınlar nerede?! Giderken onlardan yanına aldı mı? Ya da bize kimseye söylemememizi sımsıkı tembih ettiği halde kendisi başka birine söyledi de mi yok edildi?"
-" Tamam, haklısın. Odasınıı elden geçirelim, hem belki bir ipucu buluruz. Yalnız İclal ile Nuray'a belli etmeyelim,"
-" onlar zaten bahçede çamaşırla meşgul. Sesizce ararız."
İkisi de merakla annelerinin odasına gidiyor. Kapıyı da sımsıkı kapatıp nereden başlasak anlamında şöyle bir bakıyorlar evvela.
-" Aziz sen şu yükllükteki yatak, yorgani indir. Hem altındaki sandığa bak hem de şiltelerin arasına. Ben de yatağının yanındaki dolabı arayayım."
Aziz tek laf etmeden dürülerek konmuş yorganları ve yatakları indirmeye başlıyor. Kemal önce annesinin yatağının altını gözden geçiriyor. Sonra da yanındaki dolabı açıyor, kendince ıvır zıvır dediklerini boşaltıyor. On, on beş dakika süren hummalı bir aramanın ardından elleri boş birbirlerine bakıyorlar. İkisinin aklından da az çok aynı şey geçiyor. Anneleri akıllı bir kadın, altınları öyle bir yere saklamıştır ki şeytanın bile aklına gelmez.
-" Azizzz! Nerdesin?!" seslenmesiyle toparlanıyorlar.
-" Hadi çıkalım, sonra yine ararız, şüphelenmesinler." diyen Kemal kapıdan adımını attığı an İclal ile burun buruna geliyor.
-" Ne yapıyorsunuz burada?" diye soran kadına önce cevap vermiyorlar, salona geçip yine sedire oturuyorlar. İclal ısrarlı:
-" Ne oluyor?"
-" Hiç canım! Belki bir ipucu buluruz diye anamın odasına baktık." diyor Aziz.
-" Ee var mı bir şey?!"
-" Yok!.."
-" Çamaşır bitti. Acıktıysanın yemek hazırlayacağız."
Aziz ve Kemal yine birbirlerine baktılar. Ağızlarının tadı tuzu kalmamıştı.
-" Siz hele bir çay demleyin. Yemeği sonra düşünelim." cevabını veren Kemal, kalkıp bahçeye çıkıyor, Aziz de peşinden gidiyor. Bir süre düşünceli düşünceli geniş bahçeyi adımlıyorlar. Zaman geçmiyor, herhangi bir bilgi yok. Tek duydukları o sabah analarının erkenden kasabaya gittiği ama, o da doğru mu acaba?! Aziz düşünmekten yorgun bir iskemle çekip oturuyor masanın başına, bir süre sonra Kemal de yanına oturuyor. Ne yapmalı, ne etmeli?! Arpacık kumrusu gibi yine düşüncelere dalıyorlar. Nuray bardakları masaya bırakıyor:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZLİK ÇOK ZOR (2)
RomanceAynı coğrafyada yaşanmış üç gerçek aşktan ikincisi.Üçlemenin ikinci kitabı.Yaşadığınızı hissettiren insanı kazanmak için neleri göze alabilirsiniz? Gençliğin ve sevdanın dayanılmaz hafifliği ve çılgınlığı.