Yaşamanın çok ağır geldiği günler başlıyor Aziz için. Önünde kısalan bir süre, bulması gereken bir para ve tüm bunları hissettirmemesi gereken, dünyalar değerlisi karısı var. Son tartışmadan sonra genç adam, anasının yumuşamayacağından adı gibi emin artık. Yalnız bir gerçek var ki hâlâ karşısında sırıtıyor. O altınlar anasının sandığında, sandık da hemen bitişiğindeki evde. Araları birkaç metre. Bu kadar yakın olup da o nimetten yararlanamamak, adamı çıldırtıyor her aklına geldiğinde. Ve kafasındaki ses hep aynı şeyi söylüyor: " O altınları farklı bir yoldan da alabilirsin..." Aziz ilk hissettiği andan beri o sesi bastırıyor içinde de nereye kadar?! Bugüne dek gizli saklı kimsenin herhangi bir şeyine el sürmemişti. Üstelik kendi hakkı olsa bile...
Kemal ve Aziz, o sabah erkenden haldeki tezgahlarını açıyor. Gün ışığı tembelin üzerine doğar, derdi halaları hep. O yüzden bu ilk satış gününde güneş üzerlerine doğmadan tezgahlarına geliyorlar.Aziz tuttukları at arabasından sandıkları alıp birer ikişer tezgaha taşıyor. Ağabeyi bir yandan kasada gelen zeytinleri büyük selelere boşaltıp yağlıyor öte yandan da paketteki kiloluk olanları tezgaha diziyor. İlk satış gününün bereketli olması için dua ediyorlar. Bunun için tezgahlarının çok güzel görünmesi ve dikkat çekmesi gerek. Kemal yerleştirme işini bitirdikten sonra tezgahın kenarlarını defne dallarıyla süslüyor. Birkaç limonu bölüp zeytinlerin üzerine yerleştiriyor. En sonunda da fiyat yazan kartları koyuyor üzerlerine. Ağabey kardeş birer tabure çekip oturuyorlar, birer de çay söylüyorlar. Artık yapacakları tek şey müşteri beklemek. O sırada Kemal'i gözü karşı tarafa istemsizce kayıyor. Cemil ve anası yeni geliyor daha tezgahlarına. Kadının ilk işi kendilerinden yana bakmak oluyor. Kötü enerjili bakışları uzaktan bile belli oluyor. Nasıl bir şeyse, sanki önceden yapacaklarını bilmiş gibi onlar da zeytin işine girmişlerdi. Tek fark, onlar zeytinin yanı sıra kuru incir ve kurutulmuş patlıcan da satıyorlar. Kemal fark etmemiş gibi başka yöne çeviriyor gözlerini. Dünkü olanlardan sonra herhalde Cemil karısını evde yalnız bırakmak istemiyor ki yanında getirmiş. Onlar malları yerleştirmekle uğraşırken Kemal Aziz'e dönüp:
-" Bak kimler gelmiş?!"
-" Ohoooo! Çifte kumrular!"
-" Yalnız dikkatle bir bak. Anamın bir gözü hep burada, bizim tezgâhımızda."
-" Allah onun kem bakışlarından bizi korusun! "
-" Amin!"
Bu sırada yaşlıca bir amca yaklaşıyor tezgahlarına:
-" Oğlun hangisi az tuzlu? Malum tansiyon!"
Aziz hemen seçtiği zeytinden birkaç tane uzatıyor küçük, plastik kürekte:
-" Buyur, bir tadına bak!"
Adamcağız bir tane zeytini alıp takma dişleri arasında çiğniyor.
-" Güzelmiş! Ver çocuğum bir kilo!"
-" Amca sen ilk müşterimizsin! Bereketli olsun!"
Aziz, yaşlı adamdan aldığı parayı önce yere atıyor, sonra alıp yüzüne sürüyor:
-" Siftah senden, bereketi Allah'tan!" deyip beline bağladığı, bez önlüğün cebine atıyor parayı.
-" Bereketini gör oğlum!" deyip ayrılıyor yaşlı adam tezgahın önünden. Kemal anası gibi. Bir gözü onlarda daima. Müşteri beklediklerini fark ediyor onların da. Anası o kadar hırslıydı ki Cenabı Allah'ın her kulunu rızkıyla dünyaya gönderdiğini unutmuş bile. Ufacık bir karıncanın bile rızkını veren Allah elbet kullarına da nasibini verir. Herkesin nasibi ayrı, kimse kimseninkini alamaz. Kemal bunları düşünürken birkaç müşteri daha alışveriş yapıyor tezgahlarından. Aziz mutlu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSİZLİK ÇOK ZOR (2)
RomanceAynı coğrafyada yaşanmış üç gerçek aşktan ikincisi.Üçlemenin ikinci kitabı.Yaşadığınızı hissettiren insanı kazanmak için neleri göze alabilirsiniz? Gençliğin ve sevdanın dayanılmaz hafifliği ve çılgınlığı.