On ne voit bien qu'avec le coeur. L'essentiel est invisible pour les yeux ~
-Fransızca olan bu cümle, "Sadece kalbinle gerçekten görebilirsin; esas olan göze görünmez." anlamına gelmektedir ve Antoine de Saint-Exupery'e aittir.-
Peki gerçekten böyle midir? ~
❝
🎵 Can Bonomo - Dem
🧡 Hoş geldiniz, Keyifli Okumalar
❝
Engin Duman hakkında da yeterince bilgim vardı. Şirketin en fazla hissesine sahip kişiydi. Yüzde 50 ona aitti. Geri kalan yüzde 50 ise Erdem Duman, Nermin Duman ve isimsiz birine bölüştürülmüştü. Bu isimsiz kişinin kim olduğunu kimse bilmiyordu. Şirketim de yaptığı araştırmalarda bu bilgiye ulaşamamıştı.
En üst kata geldiğimizde, bu katta sadece bir oda ve bir toplantı odasının olduğunu fark ettim. Engin Duman cidden kendine ayırmıştı bu katı anlaşılan. Erdem Duman'ın arkasında yürüyordum ve gözümü hiçbir şey kaçırmaksızın etrafta gezdiriyordum. Biraz daha ilerledikten sonra toplantı odasına girdik. Toplantı odasının tam ortasında 25 belki de 30 kişilik bir masa vardı. Devasa boyuttaydı. Masanın bir başında dev bir ekran bulunuyordu. Ekranda şirketin amblemi dönüp duruyordu. Bizden önce gelen kişiler koltuklarına yerleşmişti. Erdem Duman, masanın diğer başında, sağ tarafta yer alan koltuğa oturdu. Bana da hemen yanındaki koltuğa oturmamı söyledi. Koltuğa oturduğum gibi not defterimi önüme koydum. Boş kalan diğer koltuklarda yavaş yavaş tamamlanırken en son odaya Engin Duman girmişti.
Engin Duman, uzun boylu, yapılı ve çatık kaşlı bir adamdı. Yaşına göre gayet dinçti fakat ürkütücü bir sertlik yayıyordu etrafa. Masanın en başına oturduğunda, "Evet, hemen başlayalım toplantıya." dedi.
Masada oturan adamlardan biri, "Efendim, Türkiye'ye doğru gelen tırlarımız İran sınırını geçmek üzereyken saldırıya uğramış. Biliyorsunuz oradan gelmesini beklediğimiz beş adet tır vardı. Üçü zar zor sınırı geçebilmiş fakat ikisi başaramamış. O iki tırı bulduk fakat boşlardı. Şoförlere de ulaşamadık. Büyük ihtimalle öldürüldüler." dedi.
Şok içinde söylediklerini dinliyordum. Demek acil toplanılmasının sebebi buydu.
"Ne kadar zarara uğradık?" diye sordu Erdem Duman.
"Mallarını taşıdığımız insanlar da zararlarının karşılanmasını istiyor." Hala açıklamaya çalışıyordu.
"Zarar ne?" Bu sefer biraz daha sertleştirmişti sesini.
"Üç milyar dolar, efendim." diyerek kafasını eğdi.
"Bu bizi ciddi sıkıntıya sokabilir." dedi, sıkıntıyla Erdem Duman ve kafasını Engin Duman'a çevirdi.
"Ne yapalım?"
Engin Duman, ellerini masanın üstünde birleştirmiş ve direkt karşısına bakıyordu. Yüzünden hiçbir duygu seçememiştim.
En sonunda kafasını önüne eğip bir saniye sonra tekrar kaldırdığında, "Malların sahiplerinin zararları karşılansın." dedi.
Masanın diğer tarafından başka bir adam, "Efendim, bunu bir anda karşılayamayız. Bu bize büyük zarar verir." dedi.
"Ne yapmamızı istiyorsunuz?" diye, birden öfkeli bir şekilde yükseldi Engin Duman.
"İtibarımızın gitmesini mi? Eğer bu adamların zararını karşılamazsak, bir daha tırlarla iş yapabilir miyiz sanıyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saka Kuşu (Askıda)
Ficción GeneralBir dedektiflik şirketinde çalışan Zeynep, daima işlerini tek başına halleden biriydi. Onlarca iş yapmış ve sadece kendi çalışmıştı. Hepsinin de başarıyla sonuçlanmasına sebep olmuştu. Fakat bir gün başka bir iş geldi ve bu sefer biriyle birlikte ç...