11. Bölüm - İlk Sahne

1.4K 89 56
                                    

Umudun bütün tedavilerin ilk şartı olduğuna inanıyorlardı. Oysa benim durumumda tedavi edilecek bir şey yoktu. Ben hasta değildim, bozuktum ve umudun abartılan bir yanılsama, yararsız bir oyalanma olduğunu kanısındaydım. Umut sadece bir histi. Pasifti. Tek başına hiçbir şeyi değiştirmeye yetmiyordu.
Ayfer Tunç - Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura

🎵 Aklınıza gelen en mutlu ve aynı zamanda en hüzünlü şarkı bu bölümün şarkısı olsun

🧡 Hoş geldiniz, Keyifli Okumalar

Zeynep sabah uyandığında kendini oldukça hafif hissediyordu. Rahat bir uyku çekmişti ve gayet dinçti. Bu yüzden hemencecik kalktı ve banyodaki işlerini halletti. Ardından hemen giyindi. Genel olarak giydiği şort ve pantolonlar dışında bugün elbise giymeyi tercih etmişti. Elbise; açık mavi, askılı, kendinden kemerli ve dizinin dört parmak üstündeydi. Saçlarını bugün sadece tarayıp, yandan ayırdı. Zaten doğal dalgaları vardı, o yeterliydi. Ayağına ise beyaz spor ayakkabılarını giydi. Aynanın karşısına geçtiğinde kendine gülümsedi. Bugün enerjisi yüksek ve gözüne güzel gözükmüştü.

Sıcaklıkların gittikçe artması nedeniyle rimel bile sürmez olmuştu. Her şey sanki suratına yapışıyordu. Bu sebeple o kısmı atladı.

Telefonunu aldı ve odadan çıktı. Kahvaltı için mutfağa doğru ilerlemeye başladı. Merdivenden inip, sola döndü. Mutfaktan içeri girdiğinde kimseyi göremedi. Herhalde daha inmediler diye düşündü ve telefonuna baktı. Saatte aslında tam kahvaltı saatiydi.

Pencerenin oradaki masaya doğru ilerlediğinde kahvaltının hazır fakat sadece tek kişilik olduğunu gördü. Etrafına baktı. Çay makinesinin ışığının yanık olduğunu fark etti. Diğerlerinin çoktan kahvaltısını yapmış olduğuna kanaat getirdi. Nerede oldukları hakkında ise hiçbir fikri yoktu.

Enerjisi biraz düştü. Etkilenme sebebini anlayamadı ama bir oflama eşliğinde masaya oturdu. Kahvaltısını yapmaya başladı. Düşüncelere daldı.

Buraya geldiğinden beri yaptığı hiçbir şey yoktu. Bütün gün evde yiyor, içiyor, dolanıyor, kitap okuyor ve bomboş zaman geçiriyordu. Omuz silkti. Başka ne yapacaktı ki? Yapılan hiçbir şeye karıştırılmıyordu. Fırat, sır gibi davranıyordu. Olay hakkında o gün kaçtıkları zamandan beri bir bilgisi yoktu. Merak ediyordu ama sorması bir işe yaramıyordu.

Zeynep'in aklına kilitli oda düştü. O odaya nasıl girebileceğini çözmesi gerekiyordu. Orada kesin bir bilgi vardı. Buna emindi. Ondan saklanan şeyleri eğer kendi ağızlarıyla söylemiyorlar ise Zeynep bunu kendi öğrenecekti. Kararlıydı. Fakat nasıl yapacağını tam kuramamıştı kafasında. Bir şeyler düşünecekti.

Kahvaltıdan sonra odama çıkmış ve bir dahada aşağıya inmemiştim. Kimse yoktu etrafta. Yatağın üzerinde sırt üstü uzanıyordum. Canım acayip sıkılmıştı. Aklımda kurmaya çalıştığım planlar saçma bir hal almaya başlamıştı. Ev kapısı olduğu için klasik tel toka veya kredi kartı ile açma olayını deneyemezdim. Anahtarı gerekiyordu. Anahtarı da Fırattaydı.

Fırat, anahtarı yanında taşımıyordur diye düşünüyordum. Odasında olabilirdi. Baksa mıydım odasına. Bakacaktım. Açıkcası içimde yaşadığım ikilemlerin her zaman bu yönde kazanması hoşuma gidiyordu. Hep bir şeyi yap diyordu. Asla yapmamaya yönelmiyordu.

Yatakta doğruldum ve hazır evde kimse yokken bunu neden şimdi denemediğimi düşündüm. Evet, deneyebilirdim. Yerimden kalktım ve odadan çıktım.

Saka Kuşu (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin