Bugün kışlada yoğun bir gündü. Büyük rütbeli komutanlar gelip, kışlayı ziyaret edeceklerdi. Herkes oradan oraya koşuşturuyordu. Fırat ile ben ise bir kenara geçmiş sigara içiyorduk. Şuan Arog fimlinde Arifler iş yaparken, "adam çalışıyor ya" diyen o iki öküz gibiydik. Çünkü az önce Laz önümüzden koşarak geçmişti.
Nedense Tarık komutandan başka kimseden korkmuyordum. Onu da sevgilim olarak gördüğüm, en azından öyle görmek istediğim için rahattım. Ama şöyle bir şey vardı, bazen iki ayrı kişi gibi olabiliyordu. Hatta ikizi var da arada o geliyor diye düşünüyordum.
"Bu kadar tantana niye ya?" dedi sülalem rahat modunda. Bir dizimi uzatmış, diğerini de kırıp üzerine kolumu koymuştum. Sırtımı dayandığım ağaçtan destek alıyordum.
"Gelinlerin tatlı telaşı gibi hazırlanıyorlar. Çavuşa kırmızı kurdele takmasınlar da bari." dediğimde omzuma vurup güldü. Sigara dumanını havaya hızla bırakırken bende güldüm.
"Lan oğlum kalksanıza sizde!" Hüseyin yanımızdan geçip giderken bizi yeni farketmiş gibiydi.
"Yok kardeş, biz böyle iyiyiz." dedim gerim gerim gerilerek. Yüzünü buruşturdu.
"İyi oturun, götverenler." hey o nereden biliyordu? Sakin ol, normal bir küfür etti. Yanımızdan geçip giderken, Fırat Kürtçe bir küfür etti.
"Bu da gelinin kız kardeşi galiba." dedim geriye yaslanırken. Fırat yine gülmüştü. Elimde ki sigarayı yere atıp ayağımı kaldırmadan postalımı oraya kadar çekip söndürdüm.
Komutanın kapıdan çıktığını görünce, hızla ayağa kalktık. Bizi görünce yanımıza geldi, kaşları çatıktı. Ellerini beline koymuştu.
"Napıyorsunuz lan burda?" diye sordu, sesi sert değildi. İfadesizdi.
"Oturuyorduk komutanım." dedi Fırat, önüne bakıp hazır olda duruyordu. Korkudan ne dediğinin farkında değildi bence.
"Oturmaya mı geldik gençler?" dediğinde Fırat ve ben ona şaşkınlıkla baktık. Çünkü düğünlerde ki o amca-teyzeler gibi söylemişti. Sesi alaylı çıkıyordu ama sinirliydi.
"Burada ki millet aptallıklarından çalışmıyor." dedi yeniden sinirle. "Kalkın hadi siz de iş görün, bir işin ucundan tutun." dediğinde Fırat korkuyla bağırdı.
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!" can vermişti bağırırken. Komutan bağırdığı için yüzünü buruşturdu ve eliyle git işareti yaptı. O ara gözüm eline kaydı. Yüzüğü yoktu. Kaşlarım çatıldı. Fırat beni umursamadan yanımızdan hızla ayrılırken, rahata geçtim. Ama içim rahat değildi. Gözlerime bakıyordu "daha neden burada duruyorsun?" anlamında.
"Yüzüğün nerede?" dedim dişlerimi sıkıp, göz ucuyla ona bakıp konuşurken. Bir iki saniye şaşırdı ve ardından eline baktı, sonra tersini çevirip baktı. Aptal adam.
"Sabah duşa girdiğimde kenara bırakmıştım, unutmuşum." dedi en gerçekçi sesiyle. Bir an yumuşasam da kaşlarımı çattım.
"Gidip al, tak." etrafına bakındı.
"Şimdi etraf kalabalık, işler bitince gidip takarım." sinirle dişlerimi sıktım.
"O.. Yüzüğü.. Hemen.. Takıyorsun." dediğimde kaşlarını çatıp yüzüme baktı. Cesaretime şaşırmıştı. Bende şaşırmıştım ama arada geliyordu bana böyle çılgınlıklar.
"Kuzey benimle düzg-"
"SANA TAK DEDİM!" dudakları aralandı birkaç saniye, ardından kaşlarını çattı.
"Tamam..."
Birkaç saniye daha yüzüme bakıp, kaldığı yere doğru gitti. Arkasından sırıtarak bakıyordum. Koskoca komutana kırk yıllık evli muamelesi yapmıştım. O da tıpış tıpış dediğimi yapmıştı. Şuan üzerine atlayıp dev gibi adamı bir bebek gibi sevmek istiyordum.Dudaklarımda ki sırıtışı gizlemek için dudağımı ısırarak içeri doğru ilerledim.
Fırat çoktan bizimkilerin yanına gitmiş ona yardımcı oluyordu. Bende en sakin tavrımla yanlarına gidip yanlarında durdum.
---
Birkaç saat sonra komutanlar kışlaya geldiğinde hepimiz on yıllık asker gibiydik. Hele ki benimki, o kadar ciddi ve yakışıklıydı ki. Selama durduğu elinde alyans tarzı olan yüzük parlayınca gülümsememek için zor tuttum kendimi.
Komutanlar gelip bize dünyanın en ciddi selamını verip, birkaç konuşma yaptılar ardından yemeğe gittiler. Bu kadar hazırlık bunlar için miydi yani?
Herkes yemek yedikten sonra dağıldı, gerisi büyük komutanlara kalmıştı. Sonunda gittiklerinde, benim ki o sırada disiplinsizlik yapan birkaç askere bağırıyordu. Birine tokat atıp, bağırırken. Diğeri zaten korkudan ölecekti.
"Askerliğiniz yandı, bu disiplinsizlikle daha da yanar..." dedi ve onları Çavuşlara bırakıp odasına doğru çıktı. Hemen peşinden gittim. Kapı çarpılalı daha on saniye olmamıştı ki yeniden açtım. Direkt arkasını dönüp bana baktı ve yeniden önüne döndü. Pencereye doğru ilerledi.
Ona yaklaşıp arkasından sarıldım. Elim önünde kavuşunca kafasını eğip bir öpücük kondurdu. Daha sonra derin bir nefes verdi. Bir telefon sesi kulağımızı doldurunca kasları gerildi ve telefon ekranına baktı. Ona sarılmayı bırakıp yan tarafına geçmiştim.
"NE VAR LAN YİNE!" diye kükredi. Gözlerim sonuna kadar açılırken, yüzüne şok ile baktım.
"BEN GEÇEN GÜN HALLETMEDİM Mİ O DURUMU? HALEN NE BU CESARET?" sesi dinmiyordu. Daha fazla bağırıyordu. Ellerini saçlarına götürdü.
"DELİRTMEYİN BENİ, SİKERİM YAPACAĞINIZ İŞİ." ona yaklaşmak istesem de korkuyordum. Bir adım gerilemiştim.
"Oraya götürün..." dedi ve şimdi sesi oldukça tehlikeli çıkıyordu. Bu bağırmasından daha tehlikeliydi. Onu ne bu kadar sinirlendirmiş olabilirdi? Telefonu kapatıp derin bir nefes aldı. Tam ona yaklaşacakken hızla arkasını döndü ve masanın üzerinden anahtarını aldı.
"Tarık..." dedik yumuşak sesimle, ama o bana öfke ile döndü. Dişlerini sıkıyordu ve sanki şuan o bahsettiğim ikizi karşımda duruyordu.
"Kimdi o? Neden sinirlendin?" diye sordum nefretle ve öfkeyle bakan gözlerinde sevdiğim adamı ararken.
"Şimdi olmaz Kuzey, koğuşuna git. Yarın gelirsin yanıma. İşim var." zorla açıklama yapıyordu sanki, gözlerini benden çekip kapıya doğru bir adım atacakken yeniden seslendim.
"Ne olduğunu anlat bana. Bu kadar sinirliyken gitme bir yere." Arkasını dönüp bana sinirle bir adım atacakken, birden durdu. Gözlerini kapattı. Kendine engel olmak istiyor gibiydi. Kafasını iki yana hızla çeviri, ve dişlerini sıkarak bana bakmadan kapıdan çıktı gitti.
Orada öylece dikilmiş, kapalı olan kapıya baktım. Kafamda onu tartıyordum. Ve işin içinden çıkamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
ChickLit[TAMAMLANDI] +30 yaş üstü. BDSM, Fantazi dolu bir kitaptır. Etkilenecekler lütfen, yalvarırım okumayın. O sert, disiplinli bir komutan. Ama Er Kuzey Yıldırım, disiplinden nefret ediyor.