40- SARHOŞ

69.6K 3.5K 2.9K
                                    

"Bak görüyor musun iki gündür ne arayıp ne soruyor."

Fırat ile beraber sakince yürüdüğümüz sokaktan eve doğru giderken isyancı bir ifade ile söyledim. Elim cebimde, önümde duran küçük taşa ayağım ile vurdum.

"Ne güzel işte, bıraktı yakanı." dedi Fırat umursamaz bir ifade ile. Yan yan ona baktım.

"Ben ona aşığım Fırat." dedim sinirle. Halen anlamıyordu benim ona aşık olduğumu.

"Askere giderken askerlik arkadaşımın komutanla aşk yaşayacağını söyleselerdi gülerdim." dedi sırıtarak. Kolumla karnına geçirdim.

O daha çok gülerken suratımı astım. Kaç gündür ne arayıp soruyordu, benim peşime adamlarını takıp zarar görmemden korkan adam beni bir başıma bırakmıştı. İçimi bir sıkıntı kaplıyordu.

Markete girip biraz cips ve bira aldık. Zaten son günlerimiz böyle geçiyordu. Fırat ailesini sürekli arayıp bir süre gelmeyeceğini söylüyordu, Ankara'da iş bulduğunu söylüyordu ama oysa serseri gibi geziyorduk. Marketten çıkıp kapının önüne varınca Müco'nun da bizi beklediğini gördüm.

"Nerede kaldınız oğlum." dediğinde elimde ki poşetleri kaldırdım. Gözlerini devirirken Fırat ona selam verdi. İkisi baya iyi anlaşmaya başlamışlardı. Apartmanın kapısını açıp içeri girdim, arkamdan da ikisi geliyordu. Evin içine girince yoğun sigara ve alkol kokusu vardı. Tarık'ın evinde ki ablayı özlemiştim.

"Allah belanızı vermeye burası bizim mekandan daha fazla kokuyo." dedi Müco içeri girip pencereleri açarken. Elimde ki poşetleri balkona çıkardım. Hava artık ne soğuk ne de çok fazla sıcaktı. Fırat lavobaya giderken Müco'da yanıma oturmuştu. Direkt poşette ki biralardan birini aldı.

"Aramıyor mu?" dedi biranın kapağını açarken.

"ARAMIYOR İŞTE ARAMIYOR!" diye bağırınca yerinde titredi. Bağırmamı beklemiyordu.

"Kafayı yemiş ha bu." dedi içeri giren Fırat'a doğru. Poşetten bir bisküvi paketi alıp kucağına attım sinirle. Fırat fermuarını kapatıp yanımıza otururdu. Bacaklarını açarken üçümüzün de bacağı birbirine değiyordu dar balkonda.

"Mal çünkü, şimdi adam kim bilir kaç kişiyi sikiyor. Bu halen aramasını bekliyor." dedi Fırat birasını açıp bir yudum alırken.

"Sağol ya tertip." dedim sinirle.

"Ne demek kardeşim, gerçekler." dedi Fırat sanki gerçekten ona sağol demişim gibi. Gerizekalı çocuk.

"Doğru diyor Fırat, kim bilir şuan hangi kız adını sayıklayarak inliyor." dedi Müco sırıtarak.

"Müco Allah belamı versin o şişeyi götüne sokarım. Kes sesini." dedim ayağına bir tekme atarken. Fırat yanımda kıkırdarken Müco'da el hareketi çekti.

"KUZEY!" adımın aşağıdan bağırılması ile üçümüz de şaşkınlıkla birbirimize baktık. Yeniden bir bağırış sesi geldiğinde çaprazımızda ki teyze direkt pencereye çıkmıştı. Elimde ki birayı kenara bırakıp hızla ayağa kalktım ve aşağı doğru baktım. Gördüğüm manzara şok olmama sebep olmuştu.

Tarık, arabanın önünde bir büyük içki şişesini elinde tutup yerinde duramayacak şekilde sarhoş gözükürken elini kaldırıp bana bağırıyordu.

"İti an çomağı hazırla." dedi Fırat, onlara aldırmadan direkt ayakkabımı giyinip aşağı koştum. Komşular çoktan camdan dışarı çıkıp ayıplamaya başlamıştı bile.

Apartmanın kapısından çıkıp halen bağıran iri adama doğru koşup kolundan tuttum ve ayak ucumdan yukarı kalkıp ağzını kapattım. Gözleri bana dönerken, avucumun içinde olan dudakları başımı döndürmüştü. Gülümsediğini hissettim kıvrılan dudaklarindan. Elimi öpünce hızla çektim elimi.

"Kurban olduğum.." dedi cümleleri yuvarlarken. İçimin titremesine engel olamayarak gözlerimi sonuna kadar açmış ona bakıyordum. Bakışlarını benden çekip kapıdan çıkan Fıratlara çevirince gülümsemesi soldu.

"Ne bakıyon yarram..." dedi Fırat'ın üzerine yürürken. Kuzey Tekinoğlu'nun 'un var kurabiye var neye bakıyon' hareketi gibiydi. Kolundan tutunca bakışları bana döndü.

"Dur, yapma." dedim sert çıkmasına özen gösterdiğim sesimle. Bana yumuşakça baktı ve Fırat'a geri döndü.

"Dua et çocuk kötü etkileniyor." dedi, Fırat ise ellerini cebine koymuş izliyordu çünkü o kadar sarhoştu ki ciddiye alınır bir tarafı yoktu.

"Niye geldin?" dedim kolunu halen tutarken, çünkü yerinde bile duramıyordu. Dudaklarını düşünürmüş gibi büzdü.

"Çünkü özledim." dediğinde heyecanımı belli etmemeye çalışarak "Neyi?" diye sordum. Kaşlarını çattı.

"Ne neyi?" diye sordu.

"Neyi özledin?"

"Beni mi özledin?" dedi, yüzüne sinirle baktım ama arkamda ki iki hıyar gülüyordu. Kolunu sertçe bıraktım.

"Samet nerede?" diye sorunca gözlerimin en derinine baktı. Bakışları çok derindi. Dudaklarını bilmiyorum anlamında büzdü.

Elimi cebine atıp telefonu bulmaya çalıştım tenine değmemeye özen göstererek. Bana biraz yaklaşıp çaktırmadan derin bir nefes aldı. En sonunda ceketinin cebinden telefonu bulup çıkardım. Şifresini bilmediğim için parmak izini okuttum telefona ve ardından Samet'i aradım.

"Alo abi?" dedi Samet ilk çalışta açarken.

"Abin benim evimin önünde, gel al." bir şey demesine izin vermeden kapattım ve telefonu ceketinin cebine koydum.

"Kader kim?" diye sordum devrilmesin diye kolunu tuttuğum adama. Gözlerimin içine yumuşakca bakıyordu.

"Paralı çalışan biiir kadın." dedi o kadar sarhoştu ki onu bir daha böyle göremezdim belki de.

"Yattın mı onunla?" diye sordum cevaptan korkarak. Kaşlarını kaldırdı.

"Cık, yatmadım." dediğinde gözlerinin içine baktım. "Siktim." dediğinde sinirle kaşlarımı çattım.

"Allah belanı versin." dedim sinirle ama devrilir diye korktuğumdan halen onu bırakamıyordum. Dediğimi algılamıyordu.

"Senin mi canını acıtsaydım ne yapsaydım, psikopat biriyim sana o kadar yapamazdım. Ama onu yapmak da zorundaydım." dedi kendi kendine sayıklıyor gibi. Daha çok sinirleniyordum. Fırat ve Müco'da bizi izliyordu.

"Kes sesini." dediğimde kırgın bir şekilde gözlerimin içine baktı.

"Beni neden yalnız bıraktın?" dedi, sinirli yüzüm bir an gevşeyecek gibi olmuştu. Daha sonra kolunu çekti benden, silkinirmiş gibi.

"İstemiyorum seni artık." dedi kaşlarını çatıp. Sarhoş bile olsa kalbim acımıştı. Bir iki adım geriye gitti ama vücudu dönüyor gibiydi.

"Beni bırakıp gittin, istemiyorum."

Bir araba gelip hızla yanımızda durunca Samet çıktı içinden, gözleri bir benim bir de Tarık'ın arasında gidip geldi ve hemen Tarık'a doğru koştu kolundan tuttu. Tarık çatılan kaşları ile ona baktı.

"Hadi abi polisler gelmeden gidelim." dedi ve konuşmasına izin vermeden onu arabaya bindirdi. Yanında getirdiği bir adam da Tarık'ın arabasına bindi. Samet arabaya binmeden önce bana kafasını teşekkür eder gibi salladı.

Tarık bana bakmadan içkisini içiyordu, araba çalışıp gözden kayboluncaya kadar arkalarından baktım. Ardından beni kapının önünde izleyen iki bedenin yanından gözlerinin içine bile bakmadan geçip eve doğru çıktım.

KOMUTAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin