"Yeter sikecem ikiniz de tribini ha!" diye bağırdım balkonda küs bir şekilde oturan iki salağa. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Dün geceden beri birbirlerine laf sokuyolar ve yalnızca surat asıyorlardı.
Müco sarhoşken birden Fırat'ı öpmüş ve Fırat onun çenesine kendince ufak bir yumruk atmıştı yaşadığı şok ile. Kahvaltıdan sonra Fırat balkona geçmişti, Müco'da içeride daraldığı için balkona gitti ama birbirlerinin yüzüne bakmadan oturuyorlardı ve ortak sohbetimiz bozulmuştu. Tarık'ı anlattığımda bile pek tepki vermemişlerdi.
"Ben trip atmıyorum, ama o yumruk atıyor." dedi Müco çocuksu sesi ile. Fırat sonunda kafasını kaldırıp yüzüne baktı.
"Sanki keyfimden atmışım gibi konuşma." sert bir şekilde konuştu Fırat. Müco kafasını ona çevirdi.
"Keyfinden atmadığın halde çenem morarıyorsa, isteyerek dövsen öldürürsün heralde." dedi çatık kaşları ile. "Sarhoştum, insan gibi görüp öpmüşüm." dedi saçma savunması ile.
"Çok mu acıyor?" diye sordu Fırat onun son dediğini takmadan. Müco kafasını çevirdi.
"Evet." dedi huysuz bir şekilde. Fırat dizlerinin üzerinde onun yanına gidip parmakları ile çenesini çevirip yavaşça kendisine çevirdi. Morluğu görünce derin bir iç çekti.
"Ne yapsak acaba..." dedi çenesine bakarken, Müco'da kırgınca ona bakıyordu.
"Öp geçsin." dedim en sonunda kendimi tutamayıp gülerken. Fırat sinirle bana bakıp, yerde duran terliği alıp bana fırlattı. Ben gülerek içeri kaçarken o Müco'ya geri dönüp morluğa bakmaya devam etti. Müco avucunda bir kedi yavrusu gibi duruyordu.
Onlara gülerken telefonum çalınca, sehpanın üzerinde duran telefonumu elime aldım. Ekranda Samedo yazısını görünce afallayarak telefonu açtım.
"Alo?" dedim merakla.
"Alo abi..." dedi ve sesi biraz endişeliydi. Korkudan kalbim hızlanmıştı.
"Samet, ne oldu?" korkuyla soludum.
"Abim biraz kötü." dedi ve bunun devamı vardı.
"Ne oldu!" diye bağırdım, Fırat ve Müco şaşkınlıkla yanıma geldiler.
"Vuruldu."
---
"Kuzey sakin ol!" dedi Fırat adımlarını bana yetiştirmeye çalışırken. Diğer yanımda ise Müco vardı. Adamlar, beni görünce kapıyı açmıştı. Şimdi de Samet evin kapısının önünde bekliyordu. Samet'in yüz ifadesine bakıp içeri girdim. Tam Tarık'ın odasına gidecekken gözüm salonda duran adama kaydı. Ardından da koltukta uzanan Tarık'a.
Koşar adım yanlarına gittim, koltukta uzanan bedene baktım. Uyuyor muydu, baygın mıydı bilmiyordum ama göğsünden başlayıp boynuna kadar sarılan bir sargı vardı. Ve sargının çok ufak bir kısmı kan olmuştu.
"Nasıl?" diye bağırdım onun başına çökerken. Doktor olduğunu anladığım adam çantasının fermuarını kapattı.
"Üç saat öncesine göre daha iyi durumu." dediğinde kaşlarımı çattım. Üç saat önce olmuştu ve benim şimdi mi haberim oluyordu. Samet'e sinirle bir bakış atarken Tarık'ın ellerinden tuttum. Elini tuttuğum elinde yüzüğü görünce gözlerimden bir damla yaş düştü.
Samet doktoru yollarken, sessizce uyuyan bedene döndüm. Normalde alıştığım sert gözleri, dik duruşu, bitmeyen gücü yok olmuş gibi hissettim. O korkulan adamın böyle yıkılan görüntüsü kalbimi kırmıştı. Gözlerimden yaş akarken, birinin omzuma dokundu ve sıktı. Samet içeri girdiğinde bakışlarımı ona çevirdim.
"Nasıl oldu?" diye sordum çatallaşan sesimle. Samet bana üzgün gözlerle bakıyordu.
"Beklemediğimiz bir hamleydi. Hainlerden biri, içimize kadar girmiş. Abiyi boş bir anında yakalamış..." dediğinde gözlerimi kapattım.
"Bu ara abi fazla dikkatli değildi iş ve kendisi konusunda... sadece sana dikkat ediyordu." dedi sona doğru kısılan ses tonuyla. Elini dudaklarıma yaklaştırıp sıkıca öptüm.
"Peki nasıl durumu, doğru söyle." dedim ona bakmazken.
"İyi durumu, gözlerini açınca seni görür daha iyi olur diye çağırdım seni de." dediğinde kafamı salladım. Sesimi çıkaramıyordum.
Ben oturduğum yerden kalkmaksızın ellerini tutup göz yaşı dökerken, Müco arada bir bana su getiriyordu. Fırat iki kere sigara içmeye gitmişti. Samet ise arada bir gidip geliyordu.
O kadar uzun süre olmuştu ki ona dokunmayalı, ona gülümsemeyeli. Çok özledim.. Çok özledim. Sanki onu yıllardır tanıyordum. Onsuz geçen tek bir günüm yoktu da şimdi ayrı kalmışız gibi hissediyorum. O olmadan hiç kimsem yok gibi hissediyordum.
"Abi.." dedi Samet ne kadar süre geçmişti bilmiyorum kafamı hızla kaldırıp baktım. Tarık gözlerini hafifçe açmıştı. Etrafa bakıyordu çatık kaşları ile. Hemen yerimden kıpırdandım ve heycanla gözlerinin içine baktım.
"Su." dedi beni algılamayıp, Samet hemen koşup bir bardak su getirdi. Titreyen ellerim ile ona suyu uzattım. Biraz bedenini kaldırıp başını eğdi. Suyu yarısına kadar içti. Çok susamıştı. Su bardağını masaya bıraktığımda çatık kaşları ile bana baktı.
"Senin ne işin var burda?" dedi yutkunurken.
"Ben çağırdım abi." dedi Samet beni kurtarıp. Tarık ona bir bakış atıp bana döndü. Gözlerimin içine baktı.
"Ağladın mı sen?" cevap vermedim.
"İyi misin?" diye sordum.
"Ağladın mı?" diye soruyordu inatla.
"Evet ağladım." dediğimde sinirlendiğini hissettim. Samet'e döndü.
"Benden habersiz neden iş yapıyorsun?" diye sordu ama Samet bir şey diyemedi.
Bakışlarını ondan alıp koltukta merakla bizi izleyen iki bedene çevirdi. Gözleri Fırat'ın üstünde oyalandı. Onun görüş açısına girdim. Bakışları yumuşadı.
"Korkma, iyiyim." dediğinde tuttuğum elini öptüm. Benim beyaz elime oranla esmer olan elini çekmedi. Parmaklarımı parmaklarına geçirdim. Hiçbir şey demedi.
"Samet, o orosbu çocuğuna noldu?" dedi sinirle. Şuan aklında olan tek şeyin o hain olduğunu biliyordum.
"Yakaladık abi, depoya götürdük." dediğinde Tarık kafasını salladı. Yüzüne dikkatle bakıyordum. Bana döndü ve yüzü gevşedi.
"Samet, onu bu kadar ağlattığın için sana bunun hesabını soracağım." dedi gözlerimin içine bakarken. Yeniden bir damla düştü gözlerimden. Boşta kalan eliyle gözyaşımı sildi.
"İyiyim dedim sana, ağlama."
"Ya ölseydin?" dedim dehşet içinde. Gülümsedi ve Fırat'a baktı.
"Kına yakardı." dedi kinle.
"Ayıp ediyorsun komutanım." dedi Fırat alaylı bir şekilde. Neyse ki gerçekten endişelendiğini biliyordum.
"Çok özledim seni." dedim ağlamaya yakın sesimle.
Gözlerimin içine baktı ve eğildi. Dudaklarıma yaklaşmaya çalıştığını anladım. Alt dudağımı dudaklarının arasına alıp emdi. Bende onun üst dudağını ağzıma aldım. Dilini ağzımın içine iterken seve seve karşıladım yumuşak dilini. Çok özlemiştim! Hiç kimseye aldırmıyordum.
"Bak, o yumruk atmadı."
Arkada Müco'nun sesini duyduğumda dayanamayıp gülümsedim. Tarık kıvrılan dudağımdan dolayı gülümsediğimi anlatınca bana baktı. Dudaklarına sulu ve sert bir öpücük bırakıp geri çekildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
ChickLit[TAMAMLANDI] +30 yaş üstü. BDSM, Fantazi dolu bir kitaptır. Etkilenecekler lütfen, yalvarırım okumayın. O sert, disiplinli bir komutan. Ama Er Kuzey Yıldırım, disiplinden nefret ediyor.