|60.| (2/2)

828 25 5
                                    

60. Bölüm: FİNAL

Veda
Her şeyin bedelinin olduğu bu dünyada mutluluğunda elbet bir bedeli vardır. Derler ya; kaşıkla verilen mutluluk kepçeyle alındı, diye. Şu an sorsanız dünyanın en mutlu insanı benim, evet. Ama içimdeki elimde olmadan oluşan şüphe beni içten içe yaşamam gereken ve daha yaşayamadığım mutluluğun bedeliydi. Karşımdaki adam gerçek mi şüphesi kalbime hançer gibi batıyordu. E tabi gerçek olmasına inandığımda da 'nasıl gerçek oluyor, bu adam gözlerimin önünde kalbinden vuruldu' sorusunun cevabı o kadar şüpheliydi ki..

"Amca konuştun!" diyerek öne atılan genç, babam saydığım adamın yüzünü kapatarak yüzüne baktı. Bana arkası dönük gençten gözlerimi çekip dakikalardır bulunduğum transtan çıkıp mıhlandığım yerden öne doğru bir adım attım ama aniden dönen başımla sersemleyip tekrar durakladım. Başıma giren şiddetli ağrıyı yok sayarak, dizlerinin üzerine çökmüş gencin ayağa kalkıp geri çekilişine ve yüzüne baktığımda kaşlarımı iyice çatıp bunun o restorandaki adam olduğunu hatırladım. Esra ile öğle yemeğine gittiğim, Melek'i bana veren adamdı. Elime değen el ile başımı yana çevirip aşağı eğdim. Yanaklarından bir bir akan yaşlarla bana bakan yeşil gözlerle yutkunup dizlerimi kırdım. Aynı boya geldiğimizde ellerimi yanaklarına uzatıp korkuyla dokunmak istedim.

"Gerçeksin değil mi? Ben yine hayal görmüyorum, delirmedim, sen gerçeksin, değil mi?" derken gözlerindeki yaşlar inmek için beklese de gülümsedi. Başını hızlı hızlı olumlu anlamda sallayıp o da benim yanaklarıma elini uzattı. Titreyen ellerim, kaybolmamasını umarak yanağına değdiğinde avucuma değen ten ile gözlerim kocaman oldu. Gözlerimi kırpamadan yeşil gözlerine bakarken göz yaşlarım akmak için benim iznim bekliyordu. "Gerçeksin. Sen gerçeksin. Geldin. Beni bırakmadın, geldin baba." derken vücudum titriyordu. Benimle birlikte babamın da omuzları sarsılırken ellerini yanaklarımdan boynuma indirdi. Sarılmasına karşılık olarak ben de sarıldığımda n'apacağımı bilemedim. Ağlasam mı gülsem mi karar veremezken, elim ayağım birbirine dolaşırken dişlerimi birbirine kenetleyip kendimi sıkarak güldüm. Kızarmış gözlerimi yumarken yandılar.

"B-benn sen-ni g-g-gör-rd-düğü-ümd-de küçüc-cükt-tün." dediğinde ona daha sıkı sarılıp gözümün önüne babamı en son gördüğüm anı getirdim. Hayal meyal hatırlıyordum soluk yüzünü. Kalbinin üzerinden akan kanları...

"Annem?" derken ses tonumda bile umut vardı. Babamdan ayrılırken yüzünü, kızaran gözlerimin umut dolu bakışlarıyla izledim. Babam burada olduğuna göre annem de burada olmalıydı. Babam kurtulduğuna göre annem de kurtulmuştu. Dizlerimin üzerinde dururken etrafıma bakındım. "Annem de kurtuldu mu?" diyerek arkamda duran sarışın genç adamın gözlerini gözlerimden kaçırışını daha sonra da babamın kızaran yüzünü izledim. Gözlerinden daha çok yaş akarken başını yavaşça iki yana salladı. Omuzlarımın ne zaman dikleştiğini bilmesem de birden düştüler. Yutkunmaya çalışırken arkadan gelen fren sesiyle başımı çevirip siyah arabadan inen Okan Karahan'a baktım. Sert bakışlarla ve hızlı adımlarla yanımıza gelirken gözleri sarışın çocukla benim aramda mekik dokuyordu.

"Senin benim evimde ne işin var?" diye hiddetle bağırdığında elimi tutan babama baktım. Babam.. Dudaklarımdaki gülümsemeye engel olamazken babamın kardeşine olan sert bakışlarını inceledim. Çenesi ve dudakları titrerken konuşmak için kendisini zorladı.

"O-o-kan!" ismini bağırdığında Okan'a baktım. Gözleri irileşirken yüzünde gülümseme belirdi. Şaşkınlıkla oğluna bakıp onun da gülümsediğini görünce gülerek babama yaklaştı.

PERESTİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin