Alarm sesi... Dünyadaki en kötü seslerden kesinlikle ilk ona girebilir. Kendi kendime söylenerek yataktan kalkıp banyoya girdim. Göz altlarım morarmıştı. Aynadaki görüntüme daha fazla bakmak istemedim. Makyaj yapmakla uğraşmak istemedim ve elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Kıyafetlerimi de giyinip fazla ses çıkarmamaya çalışarak aşağı kata indim. Çantamı bir kenara indirip mutfağa girdim. Kendime sandviç hazırlamaya başladım. Domates, salam biraz da yeşillik. Görüntüsü fena olmamıştı. Tadı konusunda pek iddialı değildim. Küçük bir ısırık aldım. Yani... pek de kötü değildi ama yeşillikler olmasa da olurmuş. Sandviçi yerken mutfaktan çıktım ve yere indirdiğim çantamı koluma atıp dışarı çıktım. Osman abi arabanın yanında durmuştu. Arka kapıyı açıp binmemi bekledi. Yaptığına anlam verememiştim. Okula arabayla gitmediğimi biliyordu. Kaşlarım hafifçe çatılmıştı.
"Abi okula arabayla gitmediğimi biliyorsun." Dedim. Kafasını onay verircesine salladı. "Evet Helin hanım biliyorum fakat anneniz sizi okula bırakmamı söyledi. Anneniz isteyene kadar okula gidip gelişleriniz arabayla olacak." Annem yaptı yine yapacağını. Okula arabayla gitmemi gerektirecek bir mesafe yoktu. Ayrıca yürümeyi seviyordum. Kapişonumu kapatıp kulaklıkla yürümek ise en sevdiğim aktivitemdi. Annemin neden böyle bir şey yaptığına anlam veremesem de ses çıkaramadım ve arabaya binip kapıyı çektim. Osman abi de arabayı çalıştırınca kısık sesli bir şarkı çaldı.
"Çünkü sen çölüme yağmur oldun."
Ne yaptın Osman abi be. Bu şarkı sabah sabah açılır mı? Gece son ses açıkçasın eşlik ede ede dinleyeceksin. Böyle okul sabahı kafa yapar be abi.
"Sen geceme gündüz oldun."
Baba biz gecesine gündüz olduk da ne oldu onun Ay'ı başkaydı.
Al işte olmayan aşkın acısı çekmeye başladım bile. Kafa yapıyor diye boşuna demedik. Şarkı sayesinde yolun nasıl geçtiğini anlamamıştım. Arabadan inip kapıyı kapattım. Okul merdivenlerinden çıkarken şarkıyı çok ses çıkarmamaya çalışarak söylüyordum. Dilime dolanmıştı. Birazdan merdivenin kenarına oturup olmayan aşkın acısını çekecektim. Merdivenlerde çık çık bir bitmedi. Kısa bir soluklanma molası verdim. Koluma dolanan parmaklarla arkamı döndüm. Berke. Bakışlarım kısa bir süre üstünde dolandı. Yüzünde değişik bir sırıtma vardı."Günaydın. Çölüne yağmur olduğun topraklar çiçek açtı mı? "
Bir an boşluğuma denk geldi ve "Yok be o başka topraklara çiçek açtı." Dedim. Söylediğim farkına varınca hemen toparlamaya çalıştım. Ne kadar toparlanırsa artık bu cümle. "Aa şey yani o öyle derler ya ondan şey yaptım. Sabah sabah kafa yaptı her halde."
Evet çok güzel toparladın aynen kuzum. Bakışları üzerimde geziniyordu. "Doğru kafa yapar ama gece daha güzel oluyor. Rakı balık bir de Baba." Kafamı sallayıp onaylar şekilde mırıltılar döküldü dudaklarımdan. Neye onay verdiğime dair en ufak bir fikrim yoktu. Sadece fazla konuşmak istemiyordum. Gözleri biraz üstümde dolanınca rahatsız oldum ve merdivenleri çıkmaya devam ettim.
Yanımda merdivenleri yavaş yavaş çıkıyordu. "Bak lafı dolandırmayı pek sevdiğim söylenemez. Şu Mert mevzusunu konuşmamız gerekiyor. "
Ha işte bana bunlarla gel. "Evet." Gözlerinin içine baktım. Yeşil gözleri beni bir an etkisi altına alacakmış gibi hissetsem de hemen toparladım. "Konuşmalıyız. Hem de en yakın zaman da." Elini çenesinde dolaştırdı. Bu sıra da sınıfımın olduğu kata gelmiştik. Bir şey söyleme gereği duymadan sınıfa doğru yürüdüm. Arkamdan "Çıkışta okul kapısının önünde bekle!" Diye bağrınca ben de arkamı dönme gereği duymadan 'tamam' dercesine elimi havaya kaldırıp yumruk yaptım ve baş parmağımı kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Lise Aşkı
ChickLitBahçeden içeri girerken arkamdan gelen ayak sesleri ile arkamı döndüm. Gökhan ve Meriç arkamdan geliyordu . Bahçe kapısından içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Berke Kağan ve Emir bir çocuğu acımasızca dövüyorlardı. Çocuğun yüzü...