Tezgahın arka tarafına geçip Oğuz'un uzattığı bar taburesine oturdum. Rahat edemeyip bir ayağımı taburedeki demire dayadım.
Gözlerimi Oğuz'un üzerinde dolaştırdım. Önündeki adamın ineceğini hazırlıyordu galiba.
Aramızda çok yaş farkı yok gibiydi. Kirli sakalları ve çene kemiğiyle beraber yüzünde sert bir imaj vardı. Kaşındaki piercing ise yüzünü ayrı bir şekilde çekici yapmıştı. Siyah pantolon ve kendine bir kaç beden büyük gelen siyah tişörtle hem özensiz hem de çekici duruyordu. Garip duruyordu ama insanları kendine çeken bir havası vardı. Onu incelemeyi bırakıp konuşmak için aklıma gelen ilk şeyi sordum."Şu 'beyaz melek' olayı tam olarak ne?" Oğuz ona yönelttiğim soru ile kafasını yavaşça bana çevirdi. "İncelemen soru sormandan çok daha hoşuma gitmişti oysa ki." Yüzünü hafifçe buruştururken tüm bedeni ile bana döndü. Onu incelediğimi fark etmesini beklemiyordum çünkü önündeki adama siparişini hazırlıyordu.
"Şey, kusura bakma. Tanımaya çalışıyordum." Yüzüne küçük bir tebessüm eklerken gözlerim sağ yanağın da oluşan çukura kaydı. "Sorun değil takılıyorum sadece." Cümlesine ara verip gelen bir kaç müşteri ile ilgilendi. Yanıma geri oturduğun da ise önüm de bir grup kız vardı. Oğuz kolumu dürtüp çenesi ile kızları işaret etti. Evet Helin başlıyoruz!
Ayağa kalkıp tezgaha doğru yürüdüm. Bir kolumu tezgaha yaslayıp kızların önünde durdum. Biraz satıcı gibi davranmak istedim ve havaya girdim.
"Merhaba gençler! Nasıl bir şey arıyordunuz? " Kızlardan biri sesini duyurmak için yaklaşıp biraz sesini yükseltti. "Beyaz melek ha! Kızlar çok iyi günümüzdeyiz. Bu gecenin harika geçmesini istiyoruz o yüzden birer tane hap alalım. "Evet, hap. Nerdeydi ki bu haplar? Berke'nin dedikleri kafamın içinde döndü. Tezgahın altındaydı doğru ya. Geri çekilip tezgahın altında olan kapağı açtım. Gördüklerim karşısında gözlerim biraz büyüse de ses çıkarmadım. Evet böyle bir şey bekliyordum. Ama bu biraz fazlaydı. Üç raf vardı. Ilk rafta küçük bir kaç cam kavanoz ve içinde haplar vardı, ikinci de ise küçük beyaz paketlenmiş tozlar, alt raf da ise ne olduğunu anlamadığım siyah küçük paketler vardı. Bakışlarımı tekrardan ilk rafa çevirdim. İçi nerdeyse dolu bir kavanozu elime alıp çevirdim. Üstünde 'beyaz melek' yazıyordu. Kafamı Oğuz'un çevirdim. Onay verircesine kafasını salladı. Elimi kavanozun içine koydum. Hapların soğukluğu bir kaç saniyeliğine içimde hafif bir ürperti uyandırsalar da hızlı bir şekilde avcuma 5 tane alıp geri kalanı rafa geri koydum. Kapağı kapatacakken kavanozun yanında küçük içi boş bir kaç paket gördüm birini alıp hapları içine koydum. Sanırım bunun içindi küçük paketler. Kafamı kaldırıp kızlara paketi soğuk kanlılık ile uzatmadan önce Oğuz'a döndüm. Sesimi biraz yükselterek konuştum. "Arkadaşların borcu ne kadar?" Yanıma gelip paketi elimden alıp baktı. "Tamam sen geç otur hesap işini hallederim ben." Arkamı dönüp tabureme oturdum. Oğuz da hesabı halletmiş yanıma gelmişti.
"En son 'beyaz melek' ne demiştin galiba? Verdiğin hapların ismi, anlamışsındır zaten bunu. Burda her şeyin bir düzeni var. Bugün de beyaz meleklerin satıldığı gün. Müşterilerin meleklerin satıldığını anlamaları için Berke'nin bir kadın getirmesi ve beyaz giydirmesi gerekiyordu." Bana doğru gelen çocuk yüzünden konuşmamızı yarıda kesmek zorunda kalmıştık. Dirseğimi masaya dayayıp ne istediğini sordum. "3 hap ve sert 2 paket toz."
Hapları alırken ilk seferki gibi hissetmemiştim. Hapları pakete koyup Oğuz'a döndüm. Sert tozların hangisi olduğunu bilmiyordum ki hepsi aynı gibiydi. Bakışlarımı fark edip yanıma geldi. Ne oldu gibisinden bakınca konuya girdim.
"Sert 2 paket toz istedi ama hangisi olduğunu bilmiyordum. " Elini masaya dayayıp bana paketleri gösterebilecek kadar eğildi. Eliyle sağ tarafı işaret etti "Sağ taraftakiler daha ağır. Soldakiler ise daha hafif olanlar. Burası da baya dağılmış Berke görmeden toplamak lazım. " Son cümlesi ikimizi de gülümsetmişti. Eliyle belimi kavrayıp tabureye doğru yönlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Lise Aşkı
ChickLitBahçeden içeri girerken arkamdan gelen ayak sesleri ile arkamı döndüm. Gökhan ve Meriç arkamdan geliyordu . Bahçe kapısından içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Berke Kağan ve Emir bir çocuğu acımasızca dövüyorlardı. Çocuğun yüzü...