Üzerimdeki koyu mavi kapüşonluya ve siyah tenisçi eteğine bir kez daha baktım. Bu akşam Berke'nin evine gidecektim. Bana yemeği teklif ettiği günden sonra sınavlarımızın olduğu haftaya girecektik ve bu yüzden yemeği ertelemek zorunda kalmıştık. Aradan iki hafta geçmişti. Ve ben ciddi anlamda bitmiştim. Yazılı stresi kadar beni gerek çok az şey vardı. Onu da çok fazla görmemiştim sadece bir akşam balkondan eve girip yanıma uzanmıştı, onda da çok fazla uykum olduğu için doyasıya bakamamış, yüzünü okşayamamıştım. Benim için her anlamda kötü iki haftaydı ama geride kalmıştı.
"Kızım nereye gidiyorsun bu saatte. Süslenmişsin de," Annem giydiklerime baktı ve gözlerini tekrar bana çevirdi. "Ben o kadar ısrar ediyorum iş yemeklerine giderken etek giyin diye, giymiyorsun." Gözlerini kısıp devam etti. "Var sende bir şeyler. "
Yatağa oturup eliyle yanına oturmam için vurdu. Anlamıştı kesin. Haklı kadın o kadar iş yemeğe eşofmanla gitmek için kendimi yerden yere atan kızdım ben, şimdi böyle aniden kendi isteğimle etek giydiğimi görünce anladı tabi bir şeyler olduğunu.
"Anne vallahi bir şey yok, yemeğe gidicem arkadaşıma o yüzden yani. Ne olsun başka. "Elimi tutup avuçlarının arasına aldı. "O çocuk değil mi?" Affallayıp yutkundum. "Geçen gün eve gelen çocuk Berke miydi neydi adı?"
Salağa yattım. "Ne olmuş Berke'ye? " Yüzüne boş bakışlar yerleştirdi. Korkup konuştum. "Ya tamam tamam ona gidicem yemeğe." Elimi avuçlarından çekmeye çalıştım ama engel oldu. "Fazla geç kalma, bir de süsleneyim diye çok makyaj yapma gencecik yaşında yüzüne o pis şeyleri sürme." Elimi kaldırıp ayağa kalkmamı söyledi. Beni çevrip kıyafetlerime baktı.
"Üstündeki güzelmiş, ben almadım ama bunu. Sende gidip mağazada eşofman varken etek almazsın. Kim aldı bunu?"
Allah'ım lütfen bu konuşma daha fazla uzamasın. Berke bir kaç gün önce akşam yanıma geldiğinde bırakmıştı. Bende o sabah fark etmiştim. Fark eder etmez de bir eteği ne kadar hevesli giyebilirsem o kadar hevesli giymiştim. Ardından teşekkür mesajı atmış onunla biraz da olsa konuşmuştum.
Annem sorusunu tekrarlayınca cevap veremeden dudağımın içini ısırıp annemin gözlerine baktım.
"Ben daha bir şey demiyorum. Akşam eve erken gel, çokta iç içe şey olmayın. "
O ne demekti ya? İç içe ne olmayalım?
Kast ettiği şeyi anlayınca gözlerim büyüdü. Annem de yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledi.
"Anne saçmalama! Daha o kadar değil."
Aynen sadece öpüşüyoruz, iç içe şey olmuyoruz. Annem çoktan odadan çıkmıştı, bende aynada kendime bakmaya devam ettim. Saçımı örse miydim?
Iki yanımdan balık sırtı örmeye karar verip banyoya geçtim iki tane lastik toka alıp önce saçımı ikiye ayırdım ardından ördüm. Ilki bitince kolum biraz rahatlasın diye bir kaç dakika telefonla Gizem ile konuştum. Ona olanları anlatmıştım zaten, yemeğe gideceğimi ve kıyafetleri biliyordu.
O gün beni sınıfa bırakıp gitmesinden sonra akşam arayıp sorduğumda Nazlı'nın onu çekiştirip sınıftan alelacele çıkardığını hatta bu yüzden bir kaç kitabını sıranın altında unuttuğunu söylemişti. Nazlı da bir farklı davranmaya başlamıştı bana sanki. Aramız soğuktu ve bir şekilde sürekli onunla konuşmaya çalıştığım zaman farklı sebeplerle yanımdan kalkıp gidiyordu. Biraz canımı sıkmaya başlamıştı onunla aramızda olan bu durum.
Bunları ve daha fazlasını Gizem'le konuşurken diğer tarafımda kalan saçımı da ördüm.
"Kız merak ettim ben seni. Dur görüntülü arayacağım." Ben daha bir şey söylemeden kapatıp bir kaç saniye sonra görüntülü aradı.
Ekranda olan görüntüsünü gördüğümde şaşırdım çünkü o da süslenmiş kulağına küpe takmaya çalışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Lise Aşkı
ChickLitBahçeden içeri girerken arkamdan gelen ayak sesleri ile arkamı döndüm. Gökhan ve Meriç arkamdan geliyordu . Bahçe kapısından içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Berke Kağan ve Emir bir çocuğu acımasızca dövüyorlardı. Çocuğun yüzü...