18. Bölüm: Gök gürültüsü

2.7K 104 29
                                    

Çantamın kulpunu koluma atıp kaldırım kenarından kalktım. Berke ile beraber uyumamızın üstünden bir kaç gün geçmişti . Aramızdaki çekimin ikimiz de farkındaydık. O geceyi hatırlayıp gülümsedim, bir kaç gündür doğru düzgün evden çıkmıyordum. Okul ve ev arasında gidip geliyordum sadece. Bugün de öyle olmuştu. Okula gitmiş derslerde not tutmuş ve şimdi de eve gidiyordum. Sınav haftasına girecektik ve ben hiçbir şey bilmiyordum. Sadece yazarak anlamam ise işleri daha da zorlaştırıyordu. Pantolonumun arka kısmını temizledim. Kaldırım kenarına oturduğum için toz olmuştu her yerim. Kaldırımdaki beyaz taşlara basmadan yürümeye çalıştım. Kalabalık arasında bunu yapmak zor oluyordu, onlar yüzünden bir kaç adımda bir yanıyordum. Bir de tuhaf bakışlar üstümde geziniyordu sürekli, sanki saçma bir şey yapıyormuşum gibi. Evimin olduğu siteye geldiğimde adımlarım yavaşladı. Eve girmek istmiyordum ki.

Sitenin aşağı sokağında alışveriş merkezi vardı. Oraya gidip biraz kafa dağıtsam fena olmazdı. Kahvemi de alıp belki biraz otururdum. Son iki haftadır yazılı stresi yüzünden doğru düzgün hiç bir şey yapmıyordum. Bir de annemin söylenmeleri vardı.
Masa başından kalktığım an sanki hissediyormuş gibi kapıyı açıp 'sen yine mi boş boş oturuyorsun, böyle giderse hiç bir yeri kazanamazsın, kendin için çalışıyorsun' adlı konuşmalarında birini yapıyordu. Bana kızmamasını umarak telefonumu çıkarıp annemi aradım. Telefon biraz çalımıştı açmayacağını düşünüp kapatacaktım ki annem konuştu.

"Ne oldu Helin?" Sesi sert geliyordu büyük ihtimal çalışıyordu.
"Anne şimdi bir şey söyleyeceğim ama kızma. " Derin bir nefes alıp verdi. "Nerdesin sen? Hâlâ evde değil misin?" Yoldaki taşa ayağımı vurup ileriye doğru gitmesini izledim. "Yok evde değilim kahve almaya gidiyorum da sen nerdesin ?"

"Benim işim var ofisteyim. Buradaki işlerim uzun sürebilir. Eve gidince mesaj at. Hadi kapatıyorum." Dedi ve kapattı. Yüzümdeki gülümseme ile nerdeyse zıplayarak alışveriş merkezine girdim. Annem evde değilse eve gittiğim zaman rahat olacağım demekti. Güzeldi.

Güvenlikten geçip yürüyen merdivenlere bindim, etrafıma baktım. Herkes kendi işiyle uğraşıyordu. Kulaklığımı takıp güzel bir şarkı açtım. Merdivenlerden inip kahve kuyruğuna doğru yürüdüm. Kollarımı birbirine dolayıp sıramı bekledim. Ensemde hissettiğim nefes ile bir an irkildim. Önümü dönüp kim olduğuna bakmak istediğim de ise kolları bedenime sarıldı. Tanışıklık hissi ile gözlerimi kapattım. Kulaklığımın birini alıp kendi kulağına taktı.

Biz sustuk şarkı konuştu. Ve şarkı dedi ki "You don't ever have to be stronger than you really are, when you're lying in my arms, baby."
(Kollarımın arasındayken, olduğundan daha güçlü olmana hiç gerek yok, bebeğim.)

Kolları beni daha sıkı sararken şarkıda söylediği gibi kendimi bıraktım.

"Evet. Siparişinizi alabilir miyim?" Gözlerimi kapattığım gibi geri açmıştım. Kadının baygın bakışları benim ve Berke'nin arasında gidip gelirken artık konuşmam gerektiğinin farkına vardım ve sütlü bir kahve istedim. Berke ise sert bir kahve istemişti. Kahvelerimizi alıp çıkışa doğru ilerledik.

"Burda olduğumu nerden biliyordun. " Kahvemden içip yüzüne baktım. Sakalları iyice uzamıştı, çok çekici gelmişti gözüme. Ellerimi yanağına koymamak için üstün bir çaba sarf etmem gerekmişti. Bu sırada okyanus kadar mavi gözleri benimle buluştu.

"Peşine adam taktım. O söyledi." Gözlerim büyürken, o konuşurken içtiğim kahveyi püskürtmek üzereydim. Elimle ağzımı kapattım. Ciddi değildi değil mi? Kahveyi yutup gözlerimi üzerine diktim. Beni hiç takmayıp yürümeye devam ediyordu. Alışveriş merkezinin kapısından geçerken konuştum.

Psikopat Lise Aşkı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin