3- KÜSMEK

94.3K 5.9K 8.1K
                                    

"Hadi bizde çıkalım.." dedi Selim, kapıya doğru ilerlerken. Onun peşinden ilerlemeye başladım, havalandırma saati gelmişti ve ben dışarıyı şimdiden çok özlemiştim. Kapıya çıktığım anda gözüme gelen güneşle gözlerimi kıstım. Gerçekten de dizi ve filmlerde ki o hapishaneden çıkınca güneşi görme refleksi doğruymuş!

Etrafa baktığımda, volta atan adamlar. Duvar kenarında konuşan adamlar, gülerek espiri yapan adamlar vardı. Sedat kenarda Oruç abi ile bir konuşmaya girmişti. Bacaklarını açmış ve dizlerini bacaklarının üzerine koymuş. Aşırı erkeksi duruyordu!

Ben öylece durup etrafı izlerken Selim çoktan yan koğuşta ki arkadaşlarının yanına gitmişti. Birden omzuma biri çarpınca yerimden baya baya oynadım. Bir adam bana çarpıp yürümeye devam etmişti.

"Hoop bilader dikkatli ol!" dedim, bu cesaret nereden geliyordu bilmiyordum. Ama bakışlarımı dik tutuyordum. Adam sanki konuşan bir ayı duymuş gibi şaşkınlıkla bana döndü.

"Sen bana diklendin mi?" diye sordu teyit etmek ister gibi. Galiba teyit edip öyle dövecekti.

"Omuz attın bana, diklenirim tabi göt." dediğimde sadece benden büyük bir insana terbiyesizlik yaptığım için üzülmüştüm. Adamın gözleri öyle bir açıldı ve kaşlarını çattı ki , ayaklarım geri geri gitti. Bizi dinleyen insanlar da bana şokla bakıyordu. Etrafıma bakıp kurtuluş yolu ararken, Sedat'ın bu tarafla ilgilenmeyen görüntüsüne baktım. Ardından adam üzerime atlamadan önce hızla ona doğru koştum. O farkında olmasa da Oruç abi onlara doğru koştuğum için kaşlarını çatmıştı.

Sedat'da kafasını çevirip bakacakken hızla onun arkasına saklandım ve beline tutundum. Vücudu gelirlirken omzunun üstünden bana doğru bir bakış attı ama ben korkuyla bana gelen öfkeli göte baktım.

"LAN ŞİMDİ KAZIĞA OTURTMAZ MIYIM SENİ VELET?" dedi üzerimize gelirken, ama Sedat'ı son anda farketmişti. Olduğu yerde durup Sedat'a bakarken sırıttım. Hadi gel de vur şimdi.

"Abi..." dedi izin ister gibi.

"Uzatma." Sedat'ın sesi yine ifadesiz ve emir verir gibiydi. Adam kıpkırmızı olurken kafasını salladı ve ellerini yumruk yaparak yanımızdan uzaklaştı. Sedat'ın sırtını bırakmıştım şimdi.

"Teşekkür ederim." dedim, omzunun üstünden bana baktı. Ama bir şey dememişti. Niye cevap vermiyordu ki bana...

Havalandırma bitene kadar onun yanından ayrılmadım. İlk başta garip karşılasa da daha sonra bana aldırmadan konuşmaya devam etti, hatta ben yokmuşum gibi. Oruç abi arada bana bakıp gülümsüyordu.

Havalandırma saati bitince kalktı yerinden yavaşça, bende onla beraber kalktım. O yürümeye başlarken bende yürüdüm. O adam karşımıza çıkınca, Sedat'ın kolundan tuttum. O da beni itmek yerine normal bir şeymiş gibi kolunu tutmama izin verdi koğuşlara girene kadar. Koğuşa girerken de onunla beraber yürüdüm. Yatağına oturana kadar. Kuyruğu gibi olmuştum ama ona yakın olup, sohbet etmek istiyordum. Yatağına uzandığın da gözleri beni buldu.

"Oturabilir miyim?" diye sordum. İfadesiz bir şekilde bana baktı.

"Git yerine yat çocuk." dediğinde aldırmadan oturdum. Sabır dilenir gibi bir nefes alsa da bir şey dememişti. Yine de gülümsedim.

"Çocuğun kaç yaşında?" diye sordum. Merak ediyordum.

"İki yaşında, senden bir yaş küçük." dediğinde ilk başta anlamamıştım. Daha sonra dudaklarını ısırdığında benle dalga geçtiğini anlamıştım. Yüzümü astım.

"Sende mi dalga geçiyorsun benimle?" diye sordum üzgünce. Omuz silkti ve yan tarafa döndü yattığı yerde.

"Başımı şişirme küçük." dedi ve gözlerini kapattı. Birkaç dakika daha orda öylece durdum ama üzgün hissediyordum. Ayağa kalkıp masaya doğru ilerledim. Daha doğrusu ilerleyemedim çünkü bir bedene çarpmıştım ve büyük bir gürültü kopmuştu. Yerimden sıçrarken çarptığım kişiye baktım, Muhammed adında kırklı yaşlarda huysuz çirkin bir adamdı. Sinirle bana ve yerde parçalar halinde duran iki çay bardağına baktı. Elini kaldırıp beni ensemden tuttu ve hızla itti.

"Lan velet gezme ayak altında!" diye bağırdı. Korkuyla yüzümü buruşturup ağlamaya başladım. Ben korkunca ağlayan biriydim, niye bana sürekli bağırıyorlardı ki?

"Az derdimiz varmış gibi bir de çocuk çocukla uğraştırıyorlar!" dedi bu sefer gözlerini benden alıp. Dudaklarımı büzüp hızla tuvalete doğdu gittim. Yine ağlıyordum işte!

Tuvaletin köşesine geçip sırtımı duvara verdim ve soğuk pis beton olmasını umursamadan oturdum. İçeriden sesler geliyordu.

"Şimdi de bir çocuğa vuracak kadar erkeklik mi taslıyorsunuz etrafa!" dedi sert sesle, Sedat. Onun sesini duyunca içimi bir huzur kaplamıştı.

"Özür dilerim Sedat abi.." bana bağıran adamın sesi korkulu geliyordu. Sedattan büyüktü ama ona abi diyordu.

"Bana maval okuma." dedi ve ardından sesler kesildi.

Biraz daha orda öylece oturdum, daha sonra ayağa kalkıp yüzümü yıkadım. Hemen de yanaklarım pembeleşmişti. Son bir kez içimi çekip koğuşa girdim. Bazı bakışlar bana dönse de sebebini bilmesem de herkese küsmüştüm. Kimseye bakmadan gidip yatağıma yattım. Yeniden gözlerim dolarken, kendimi uykuya teslim ettim.

KOĞUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin