Hava yeni yeni aydınlanırken, titremenin etkisiyle dişlerim titriyordu. Nereye gideceğimi bilmiyordum, telefonumun şarjı da bittiği için sanki beni ayakta tutan son şey de gitmişti.
Tuna'dan yardım isteme isteğini zar zor bastırıyordum. Kimsem yoktu ve birkaç gündür beraber takılıp arkadaş edindiğim birinden yardım istemek yüreğimi acıtıyordu. Dünden beri dinmeyen gözyaşım yeniden akınca, soğuktan buz gibi olmuş yanağıma sıcak bir damla değince burnumu çektim.
Sedat'ı istiyordum, ondan başka hiç kimsem yoktu. Bana hem sevgili,hem baba,hem arkadaş olmuştu. O kadar iyi biriydi ki onunla tanıştığımdan beri yaşama hevesim ve isteğim gelmişti. Benden tek vazgeçmeyen insan oydu, onu da elimden almıştı hayat.
Ben ona kötülük yapmak istemiyordum, belki de yapmıştım bilmiyorum. Onu ilk başta bazı şeylere zorladığım için ablasının dediği laflar, Sedat'ın daha sonra bana hissettiği şeyleri yutmamı sağlıyordu.
Boş sokakta ilerlerken, kollarımı birbirine sardım. Uykusuzluktan ve ağlamaktan gözlerim yanarken soğuktan yeniden burnumu çektim. Nereye gittiğimi bilmiyordum, sadece güneşin doğmasını bekliyordum. Biraz ısınmak için.
Sokaktan döndüğümde, iki tane adamın elinde boş bir poşet ile nefes aldığını gördüm. Gözlerim sonuna kadar açılırken, gerisin geri arkama döndüm.
"Şşşt!" arkamdan seslenen adama aldırmadan yürümeye devam ettim. Ama arkamdan gelen ayak sesleri elimi ayağımı birbirine dolamıştı.
"Kime diyorum zengin bebesi!" dediğimde tam boş yolda karşıdan karşıya geçecektim ki adım sesi yaklaşıp, bir ek kolumu tutunca ağzımdan korku dolu bir ses çıktı. Bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerimin içine bakıyordu.
"Para var mı üzerinde?" diye sordu, içki kokmuyordu ama sarhoş gibiydi. Kafamı olumsuz anlamda salladım hızlıca. Üzerimi süzdü.
"Yalan söyleme orospu çocuğu.." dediğinde yanıma diğer adam da sarsak adımlarla gelmişti. Kolumu çekmeye çalıştım ama bırakmadı. Korkudan gözlerim dolmuştu yeniden. Elini montumun cebine atınca onu itmeye çalıştım.
"Yok param diyorum!" dedim inatçı bir sesle. Ama adam ceplerimi kontrol ederken telefonumu buldu. Parmak ucuyla onu tutup arkadaşına uzattı. Ardından çantama uzandı. Bu sefer son gücümle onu ittim. Biraz sendelerken kafası yerinde olmadığı için saniyeler sonra ayağı takılıp yere düşünce, ben korkuyla ona baktım. Sanırım bugün sağ çıkamazdım.
"Lan!" diye bağırdı yanımda ki adam. Yakamdan tutup bana bir tokat attı. Yüzüme inen tokatla kafam geriye savrulmuştu. Bir metal sesi duyduğumda yerde ki adamın bıçak çekerek kalktığını gördüm. Tam üzerime atlamıştı ki gözlerim korkuyla kapandı.
"Hooop!" bir bağırma sesi ile gözlerimi açıp baktığımda saniyeler içinde iki çocuğun, kafası iyi olan adamlara daldığını gördüm. Beni kenara itip zaten bir itme ile yere devrilen adamlara iki yumruk atıp yere serdiklerinde nefes nefese bana döndüler.
Gözlerim kocaman olmuş bir şekilde bakarken, gözlerimden yaşların akmasına engel olamıyordum. Çocuklar bana bakarken, bıçak çeken adama yumruk atan çocuk yanıma geldi ve beni yolun ortasından çekip kenara götürdü. Onların içine korkuyla bakarken biri telefonunu çıkardı ve birini aradı. Birkaç saniye sonra konuştu.
"Reise haber verin, bulduk."
Reis lafını duyunca burnumun diğeri sızlamıştı, çocuklar bana bir bakış attı. Telefonla konuşan yerde yatan adamlara bir bakış atıp onları duvar kenarına çekti. Benim elim halen titriyordu.
"İyi misin?" diye sordu yanımda ki çocuk. Ona dönüp kafamı salladım. Yüzüme birkaç saniye baktı. O da kafasını salladı. Belimden tutup beni biraz yönlendirirken ağaçlı alana doğru gittik. Artık başka bir tepki göstermeye mecalim kalmamıştı. Diğer çocuk telefonla konuşuyordu.
Birkaç dakika sonra Sedat'ın arabasını caddenin girişinde gördüğümde, çenem titremişti. Yüzümü kapatmak istemiştim çünkü eğer ona bakarsam dayanamazdım. Tam önümüzde durduğunda kapıdan bir hışım çıktı. Gözleri beni bulduğunda hızlı adımlarla yanıma geldi. O kadar endişeli bakıyordu ki...
Yanıma geldiği an beni kendine sert bir şekilde çekip sarıldı. İşte son noktam bu olmuştu. Onun sıcaklığını alıp,kokusunu duyunca hıçkırmama engel olamamıştım. Öyle sıkı sarılıyordu ki, ceketini avuçlayıp ağlamaya devam ettim. Birkaç araba sesi daha gelince konuşma sesleri geldi ama onları bile anlamıyordum.
Sedat beni kendinden ayırdı ve gözlerimin içine baktı. İki eliyle yanaklarımı tutarken, dolu gözleri ile buz tutmuş yanaklarımdan öptü. Öyle sıkı öpmüştü ki içim titremişti.
"Öldüm Semih, öldüm." dedi dehşete düşmüş bir sesle. Gözlerinin içine baktım, dudaklarım titriyordu.
"Özür dilerim.." dedim titreyen sesimle. Beni yeniden kendine çekip sarıldı.
"İyi mi?" Cengiz abinin sesini duymuştum.
"Çok şükür." dedi Sedat. Saçlarımdan öpüp benden ayrıldı. Bileğimden tuttu, o sırada etrafa baktığımda üç beş kişinin sokakta olduğunu gördüm. Üç tane de araba vardı.
Sedat beni kendi arabasına doğru götürdü, kapıyı açıp oturttuğunda orada küçülüp kalmak istiyordum. Arabanın önünden dolaşıp Cengiz abilerin olduğu yere giderken, belinde silahın olduğunu gördüm. Cengiz abinin elini sıkıp diğer çocuklara bir şeyler söyledi. Ardından bana bir bakış atıp arabaya bindi. Isıtıcıyı açarken hızlı hızlı nefesler alıyordu.
Arabayı bir hızla çalıştırdı, halen eli titriyordu. Derin bir iç çektim, bana bir bakış attı halen gözleri dolu doluydu.
"Ben gitmek istemedim.." dediğimde kaşlarını çattı.
"Senin de ağzına sıçacağım Semih!" dediğinde korkuyla ona baktım. Ama o bana döndüğünde gözlerinden yaşların aktığını görünce afallayarak ona baktım. "Bana bu dünyada cehennem azabı yaşattın."
Titreyen sesiyle konuşup ardından elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Dilini dişlerinde gezdirerek kendine engel olmaya çalışıyordu.
"Ya seni bulamasaydım.." dedi aslında bana kızmadığını anlamıştım. Çenem titrerken o bir anda frene bastı. Gözlerinde ki yaşı sildi ve bana döndü.
"Bana yaptığın en kötü şey, kokundan, sesinden, kendinden mahrum bırakman. Gittiğin zaman bana en büyük kötülüğü yaparsın Semih." burnum sızlarken yüzümü buruşturdum.
"Ben seni çok seviyorum.." dedim ellerimi yüzüme koyarken. İçimi çekip ağlarken ellerimi yüzümden ayırdı ve beni kendine çekti. Boş sokakta sadece biz vardık. Beni kucağına oturttuğunda, boynumdan öpüp derin bir nefes aldı.
"Bir daha sakın benden gitme." dedi fısıldayarak.
Beni kendine çekip sarıldığında sıkı sıkı karşılık verdim. Tek sahip olduğum şeye, sıkı sıkı tutundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOĞUŞ
Genç Kurgu[TAMAMLANDI] Genç bir gay mahkumun, sıradan bir koğuşa girmesi ile başladı tüm hikaye.