Sabah uyandığımda millet kahvaltı masasına oturmuştu. Selim hariç diğer kişilerin umrunda değildim zaten. Selim'de sanırım bugün benimle uğraşmamayı seçmişti. Ranzadan atlayıp aşağı indiğimde birkaç göz bana döndü. Masaya doğru ilerledim.
"Günaydın... Hepinizle barıştım." dedim, bütün masa bana şokla bakarken birden kahkaha attılar.
"Sen bize küsmüş müydün?" dedi Selim gülümseyerek. Neden herkes hayvan gibi gülüyordu. Kafamı salladım.
"Hay Allah'ım ya..." dedi İso kafasını iki yana sallayıp çayını içerken.
Millet halen gülerken, Sedat'a baktığımda onun da dudakları kıvrılmıştı. Gülmemek için çayından bir yudum aldı. Yanımda ki ismini unuttuğum adam saçımı karıştırırken bende kahvaltı yapmaya başladım. Dün gece hayvan gibi yediğim için pek aç değildim ama yine de öğlen yemeğine kadar aç kalmamak için bir şeyler yedim.
Kahvaltı bittiğinde sırası olan kişiyle beraber masayı topladım. O bulaşık yıkarken bende yanında durdum. Burada oldukça canım sıkılıyordu ve aslında en iyisi iş yapmaktı. Bulaşık da bitince bir iş kalmamıştı.
Selim'in yanına gidip oturdum, elinde ki boncukları çıkmış tesbihi ile uğraşıyordu. Ben yanına oturunca bana bakıp gülümsedi ardından işine devam etti.
"Sedat abi ile önceden tanışıyor musunuz?" diye sordu halen boncukları ipe dizerken. Kafamı salladım.
"Hayır, neden ki?" diye sordum.
"O normalde kimseye pek iyi davranmaz, dün yasak olmasına rağmen sana yemek yedirince şaşırdım." dedi dikkatli bir şekilde bir boncuğu daha sokarken. Hafifçe sırıttım.
"Kimseye iyi davranmıyor mu?"
"Valla bir gün açtım. Bayılacak gibi oldum kalktım ekmek almak için, yasak diye izin vermemişti bana. Zaten o gün de açlıktan bayılmıştım." dediğinde gözlerimi büyülttüm. O zaman bana gerçekten iyi davranıyordu.
"Üzüldüm..." dedim, kafasını kaldırıp bana bakınca "Bayılmana.." diye ekledim. Sırıtıp işini yapmaya devam etti.
"Ben geldiğimden beri banyo yapmadım, istediğimiz zaman yapabiliyor muyuz?" dediğimde kafasını salladı.
"İçeride iki tane duşakabin var. Sadece iki gün sıcak su veriyorlar. Diğer günler çok soğuk olmasa da ılık oluyor." yapacak bir şeyim yoktu, acilen duş almam gerekiyordu.
"Benim acil duş almam gerekli ama şampuanım falan yok, sende varsa kullanabilir miyim?" diye sordum. Kafasını salladı ve elinde ki ipi ağzına götürdü. Dişleri ile ipi keserken eliyle ranzanın altını gösterdi. Ranzanın altına eğilip valizini gördüm. Baya eski bir valizdi. İçini açıp biraz elbiseleri aşıp şampuanı buldum. Selim'e döndüm.
"Sen çok iyisin, teşekkür ederim." dediğimde ağzında halen ip varken göz kırpıp gülümsedi.
"Ne demek, küçücük bir şeysin. Buraları tam bilmiyorsun." ayağa kalkıp gülümsedim. Elimle asker selamı vermeye çalışıp kendi ranzama doğru ilerledim. Ranzada oturmuş altımda ki yatakta Oruç abi ile konuşan Sedat'ın önünden geçip, eğildim ve valizime eğilip bir havlu, iç çamaşırı ve beyaz tişört, siyah eşofman çıkardım. Oruç abi bana bir kez baktı ama daha sonra aldırmadan konuşmaya devam etti. Havlumu alıp tuvaletlerin olduğu kısımlara yürüdüm. Duşakabin dediği yere baktım. Berbattı, bir perde çekmişlerdi sadece.
Elimdekileri orada ki çiviye astım, daha sonra perdeyi iyice çekip üzerimi çıkardım. Üzerimdekileri de o çivilerle asıp çeşmeyi açtım. yukardan akan su ilk başta değişik bir ses çıkardı ama daha sonra normal bir şekilde akmaya başladı. Elimi suya vurup bekledim ısınmasını, ama gittikçe soğuyunca vakit kaybetmeden yıkanmaya başladım. Bir şampuan döküp saçlarımı köpürttüm. Şuan aşırı ferahlamış hissediyordum... İkinci şampuanı da döküp yeniden saçımı kurularken birden perde aralanınca korkarak arkama döndüm. Adını hatırlamadığım orta yaşlı sakallı bir adam bana öylece bakarken irkildim.
"Ne yapıyorsun sen!" diye bağırdım perdeyi örtmeye çalışırken, su halen açıktı ve beni ıslatıyordu. Zamanın da yetimhanede böyle bir olay yaşadığım için bütün uzuvlarım adrenalin ile titremeye başlamıştı.
"Şş sessiz ol!" dedi pis bir ses tonu ile.
"Siktir git!" diye bağırdım ama birden ağzımı tuttu. Elini ısırıp korkuyla bağırdım. Ne dediğimi bilmiyordum ama titrerken bayılacak gibiydim.
Sedat'ın ne ara gelip, o adamı yakasından tutup benden uzaklaştırdığını anlamamıştım. Yumruklarını adama indirirken kendime gelemiyordum. Tüm koğuş gelmişti neredeyse ve kinle yerde dövülen adama bakıyordu. Perdeyi kapatıp hıçkırarak ağladım.
"Ben size bu sapık herifi öldürelim demiştim!" diye bağıran bir adamın sesini duydum.
"Bu koğuşa geldiği gün acımayıp öldürecektik!" dedi yeniden bir ses.
"Sedat abi tamam, gardiyanlar alıp götürsün."
"Sedat, bırak!" dedi Oruç abi, suyun sesi ve ağlama seslerimden dolayı pek duyamıyordum.
Bir kargaşanın ardından bir acı dolu inleme geldi. Gardiyan gelip sanırım jopu ile o adama vurmuş ve buradan çıkarmıştı.
Ben halen hıçkırırken, sesler kesilmişti. Zaten duymuyordum bile. Perdem açılınca korkuyla geriye gittim. Sedat elini havaya kaldırıp sakin olmamı fısıldadı ama algılayamıyordum. Suyu kapatınca geriye sadece hıçkırıklarım kalmıştı. Şok olmuş bir şekilde sadece bakıyordum.
Yanda duran havlumu alıp, bana yaklaştı sanki bir kuşa yaklaşır gibi. Islak bedenimi havluya sardı. Beni kendine çekti ama dizlerim halen titriyordu.
"Sakin ol küçük.." diye fısıldadı. Ardından çivide duran eşyalarıma uzandı ve bana tek tek giydirdi. Saçlarımdan sular akarken, havluyla saçımı da kurutmaya çalıştı ama ben halen ağlıyordum.
"Hadi içeri gidelim, yatağına yat." dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım bedenim titretken. Derin bir nefes aldı. Beni kendine çekti ve tuvalet kenarında duvara doğru ilerledi. Oraya çöküp, beni de kucağına oturttu. Bacaklarımı belime sararken daha çok ağladım.
"Tamam geçti..." dedi beni bir bebek gibi sararken. Onun kokusu beni rahatlatırken konuştum.
"Ben, ben çok korktum... Böyle bir olay daha..." dedim ama devam ettiremedim. Saçımı okşadı. Cevap vermedi. Ne kadar orada öylece durduk bilmiyordum ama benimle saatlerce orada öylece oturmuştu. Gözüm yavaş yavaş kapanırken halen sırtımı okşuyordu.
Taşındığımı hissedince gözlerimi hafifçe açtım. Koğuşa girmek utandırınca yüzümün kızardığını hissettim. Sedat beni taşıyıp kendi yatağına yatırırken, gözlerim bir açılıp bir kapanıyordu. Elini tutup bırakmadım.
"Lütfen yanımda uyu.." dediğimde kararsız bir şekilde yüzüme baktı ama daha sonra yatağa yattı. Yorganı açıp girerken benim iyice üstümü örttü. Gözlerimi kapatırken, yatakta biraz yan dönüp yorganın en dibine girdim, yok olmak ister gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOĞUŞ
Novela Juvenil[TAMAMLANDI] Genç bir gay mahkumun, sıradan bir koğuşa girmesi ile başladı tüm hikaye.