Sedat beni dershaneye bıraktığında saatin dolmasını bekliyordum. Otel dediği yerin dün ki onları gördüğüm yer olduğunu tahmin ediyordum, umarım ki orası olurdu çünkü bir daha ki buluşma için onu takip etmeye yüreğim dayanmazdı.
Sabah kalktığımda Sedat'ın ters bakışları ve ne oluyor diye sormalarını geçiştirdim. Belki aldatmıyordu, belki başka bir şey vardı ama işte şüphe tohumu bir kere yeşerince onu söküp atmadığın sürece hep orada duruyordu.
Saate baktığımda, çantamı sırtıma aldım. Tuna kantinde olduğu için ona gideceğimi söylemeden dışarı çıktım. Sınıftan birkaç kişi yine erken çıkıyorum diye bana ters ters baksa da umursamadım.
Rehber hocalarına görünmeden aşağı indim ve dershaneden çıktım. Gittiğim yolu yeniden tekrarlamak için yürümeye başladım. Yolda ki bir taksiyi durdurup o gün gittiğim yerin adresini verdim.
Hava oldukça boğuktu ve bu iyice içimi karartıyordu. Sedat eğer böyle bir şey yaptıysa ne yapacağımı düşünüyordum. Onu affeder miydim? Hayır. İsterdim affetmeyi ama ne kadar affettim desem de yıllar geçse de bunu unutmaz ve asla rahat olamazdım. Ama affetmeyip gitsem nereye gidecektim ki? Hem de onu severken ve ondan başka kimsem yokken.
Boğulur gibi bir sesli soluk alınca, taksici abi bana bir bakış attı ama umursamadım. Saate baktığımda dediği saate on beş dakika olduğunu gördüm. Taksici ara sokakta beni bırakınca ücretini ödedim. Dışarı çıktığımda soğuk hava yüzüme çarptı.
Çantamı tutup o tarafa doğru yürüdüm. Otelin önünde o kadını iki eliyle çantasının ipinden tutmuş, diz hizasında tutarak hemen kapının önünde beklediğini gördüm. Olduğum yerde dururken kadını inceledim.
Esmer bir kadındı, saçları omzundan biraz daha aşağıdaydı ve dalgalıydı. Yüzü çok fazla güzeldi. Dudaklarına sürdüğü koyu ruj, dudaklarını ön plana çıkarmıştı. Üzerinde bir siyah mont ve altında da mavi kot vardı.
Ben onu incelerken Sedat'ın arabası kadının önüne durunca irkildim. Kadın gülümserken, Sedat arabadan indi. Sakalını eliyle kaşırken gamzesini çıkararak kadına yaklaştı ve kollarını beline sardı. Kadın gözlerini kapatarak ona sarılırken, gözlerimden otomatik olarak yaşlar dökülüyordu. Olduğum yerde çivilenmiştim, yine aynı kadındı.
Sedat kadından ayrılıp elinde ki tesbihi çevirirken onu arabaya yönlendirdi. Kadın arabaya bindiğinde dudaklarım otomatik olarak bükülmüştü. Sedat kendi tarafın geçip kapıyı açtığında tam kafasını eğip arabaya binecekken göz göze geldik. İlk afallayıp, daha sonra kaşlarını çattı.
Ona bir bakış atıp arkamı döndüm, öfkeden kuduruyordum ama bir şey yapamıyordum. Yanaklarımdan süzülen yaşları elimin tersi ile silerken ara sokağa girmiştim ki kolumun aniden tutulup çevrilmesi ile hafif bir irkilsem de onun geldiğini biliyordum.
"Semih?" dedi sorar gibi. Kaşları çatık duruyordu. Sinirle yüzüne baktım.
"Hani beni çok seviyordun?..." dedim çocuk gibi, ama sinirli çıkan sesimle. "Beni çok sevdiğin için mi başka bir kadın ile görüşüyorsun?" dedim dişlerimi sıkıp. Gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı. Anlamayan bir ifade ile baktı.
"Saçma sapan konuşma Semih, sen bu yüzden mi...." dedi şok olmuş bir şekilde. Cümlesini devam ettirmedi.
"Bırak Sedat." dedim arkamı döndüm. Bir adım atmıştım ki bileğimden tuttu.
Bana bakmadan beni sürüklemeye başladığında bileğimi ne kadar çekmeye çalışsamda bırakmadı. O kadar sinirli görünüyordu ki benim şuan ona sinirli olmam gerekirken o bana öfkelenmişti. O sokağa girdiğimizde kadının arabanın içinde bize baktığını gördüm. Kaşlarım çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOĞUŞ
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Genç bir gay mahkumun, sıradan bir koğuşa girmesi ile başladı tüm hikaye.