"Semih... hadi kalk." bir ses beni uykumdan uyandırdığında kaşlarımı çatıp yorganı daha çok çektim kafama. Hiçbiri ile konuşmak istemiyordum.
"Semih, kahvaltı saatini geçersen daha mutfaktan bir şey yemene izin vermezler." dedi yeniden.
"Git." dedim huysuzca. Burda ki hiç kimse ile konuşmayacaktım. Selim birkaç kez daha ısrar etse de tepki vermeden yatmaya devam ettim.
Onlar kahvaltı yapıp dağılırken, ben yatağımın içindeydim halen. Bugün hiç çıkmayacaktım. Madem benim ortada dolaşmamdan rahatsız oluyorlardı, bende gözlerine görünmezdim. Ama asıl amacımın bu olmadığını kendim de biliyordum. Bana gelip ne olduğunu sorsunlar istiyordum. İlgilenmelerini istiyordum, ben önceden çok ilgiye alışmamıştım ama belki de bu yüzden ilgi istiyordum. Artık birileri beni çıkarsız sevsin istiyordum.
Akşam yemeğine kadar yine kalkmadım. İstemiyordum, çünkü halen kimsenin dikkatini çekmemiştim. Her zaman böyle oluyordu çünkü.
Selim akşam yemeğinde beni uyandırmaya zahmet bile etmemişti. Resmen tüm günümü yatakta geçirmiştim ve aşırı sıkılmıştım. İyi ki tuvaletim falan gelmemişti.
Herkes uyuduğun da bende gün içinde birçok kez uykuya daldığım için uyuyamıyordum. Planım ters etki yapmıştı ve ben mal gibi kalmıştım.
Ve aç olan karnım bu savaşın kaybedeni olduğumu açık açık belli ediyordu. Sanırım açlıktan ölecek gibiydim. Zaten fazla yememiştim de önce ki gün. Herkesin uyuduğuna kanaat getirip bedenimi kaldırdım yataktan. Etrafa bakındım, karanlıktı. O kadar açtım ki... Ağlayacak gibi oldum. Niye sürekli ağlıyordum!
Yataktan yavaşça indim, mutfağa baktım. Oraya kendim gidersem eğer olmazdı. Dudaklarımı büzerek uyuyan Sedat'a doğru eğilip onu dürttüm. Daha ilk dürtmemde gözlerini açtı. Tetikte bekliyor gibiydi. Ama oldukça uykulu duruyordu.
"Noluyor?" dedi uykulu sesiyle.
"Acıktım." dediğimde aptalmışım gibi baktı yüzüme.
"Ee?" dedi sinirli bir tonda. Ama hiç bozuntuya vermedim.
"Acıktım ve mutfağa giremem. Sen girersin." dediğimde daha çok sinirlendiğini hissetmiştim.
"Yeseydin çocuk, bir daha da sakın benim uykumu bölme!" dedi sert sesiyle ve yeniden yastığa kendini bırakıp gözlerini kapattı.
Dudaklarımı büzüp yeniden yatağıma dönerken, ağlamaklı bir iç çektim. Hem kızıyorlar, hem de aç bırakıyorlardı. Kendi kendimi aç bırakmam şuan için önemli değildi. Yine onların yüzündendi. Bir kez daha hıçkırdım. Sedat sabır dilenir gibi bir nefes verdi.
Ardından yorganı büyük bir öfke ile üzerinden attı ve ayağa kalktı. Üzerinde siyah tişört, altında ise gri bir eşofman vardı. Vücudunun güzelliğini sporla yapamadığı belliydi. Çünkü sporla uğraşan bir tip gibi durmuyordu. Bildiğin bir aile babası gibiydi. Ama çok çok karizmatik ve yakışıklıydı.
"Yürü." dedi sert bir sesle. Gözlerim parlarken yorganın içinden çıktım ve o mutfağa giderken onu takip ettim. Araya girip iki tane domates çıkardı. Onları yıkayıp bir tabak aldı önüne. Ardından domatesi doğradı. Ben onu izlerken bana bir bakış atsa da tabakla beraber masaya doğru gitti. Ardından dönüp yine belini eğip aradan büyükçe bir poşette ekmek çıkardı. Hızla masaya oturdum ve masaya konan ekmekle beraber domatesimi yemeye başladım. O kadar açtım ki şuan bu domates bana en harika yemek gibi geliyordu.
Yanıma oturup elinde ki sigarayı ağzına koyup sigarayı tutuşturdu. Ardından derin bir duman çekti içine. Sandalyesinde yayvan bir şekilde otururken, sigarasını içmeye devam ediyordu.
Selim hemen yanımızda olduğu için sese uyanıp kafasını kaldırıp bana baktı, dolu olan ağzımla ona bakınca kaşlarını çattı. Tam bir şey diyecekti ki yanımda ki bedene baktı. Şok içinde geri yerine uzandı. Muhtemelen Sedat'ı görmese bana burda bu saatte habersiz bir şekilde yemek yememin yasak olduğunu söyleyecekti muhtemelen.
Ekmeği yutarken zorluk yaşadığımda öksürmeye başladım. Sigarasını ağzına alıp sırtıma vurdu.
Sonunda yemeğim bitince ve karnım doyunca gözlerinin içine baktım. O ise ayağa kalkıp tabağı aldı ve lavabonun içine bıraktı. Ekmeği alıp eski yerine koyarken ben halen masada oturuyordum.
"Doyduysan geç ve ses çıkarmadan yat artık." dedi yatağına ilerlerken. O görmese bile kafamı sallayıp yatağıma doğru ilerledim.
"Teşekkür ederim." dedim uzanmış bedene. Ama cevap vermemişti. Bu adam neden bana cevap vermiyordu ki!? Yatağıma çıkıp, yeniden sıcacık yatağa uzandım. Yorganı kendime çekip Sedat'ın yatağına bakarak uyumayı denedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOĞUŞ
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Genç bir gay mahkumun, sıradan bir koğuşa girmesi ile başladı tüm hikaye.