57- MEKAN

60.1K 3.8K 1.8K
                                    

Yazardan;

"Alo... Serkan. Semih geçen olayı bana anlattı da, sonradan pişman olmuş. Sanırım biraz korktuğu için aşırı tepki vermiş. Seninle konuşmak istiyor, vereceğim adrese gel."

Eylül kızarmış gözlerini abisinden ayırmadan konuşuyordu. Sedat elinde ki tesbihi çevirirken, sinirli bakışları ile onu dinliyordu. Kız bir şeyler daha söyleyip telefonu kapatınca gözlerinden bir damla yaş düştü.

"Abi ben gerçekten bilmiyordum öz-" Sedat'ın elini kaldırması ile sözleri kesilince dudaklarını birbirine bastırdı.

"Seninle sonra görüşeceğiz, şimdi evine git." dediğinde kız birkaç saniye abisinin gözünün içine baktı. Ama onun sinirli halinden korktuğu için kafasını sallayıp boş mekanın çıkışına yöneldi.

Sedat dışarı çıkan kardeşini sinirli gözlerle izlerken, arından elini sakallarına çıkardı ve sinirle kaşıdı. Kimi toparlamaya çalışıp yanında dursa, kimse onu dinlemiyordu. Burnunun dikine gitmeyi, doğru yoldan daha çok seviyorlardı. Ama artık sabır kotası dolmuştu ve onu çileden çıkarmışlardı.

"Abi..." yan tarafından bir ses gelince kendisine bakan mekanın işletmecisine baktı. "Mekanı boşalttık, kimseleri almayacağız istediğin gibi. Ama ne kadar sürer?" diye sordu biraz korkarak. Parası ödenmişti ama yine de akşama eğlence olduğu için tüm biletler satılmıştı ve daimi müşterilerine rezil olmak istemiyordu.

"Ne kadar istersem o kadar sürer." dedi kafasını hafifçe eğerek. Bu bir itirazın varsa buyur diyerekten tehdit cümlesiydi. Karşısında ki adam anladığını belirten bir şekilde kafasını salladı.

"Mekan senin abi." dediğinde hızla yanından ayrıldı. Sedat yanından giden adama da sinirle baktı. Bugün sanırım masum olanların da canının yanma zamanıydı.

Mekanın ortasında durmuş elleri cebinde ne kadar süre bekledi bilmiyordu ama bir süre sonra mekanın kapısı açıldı ve içeri dövmeleri göze çarpan, kendisinden biraz daha kısa olan adam içeri girdiğinde bakışlarını ona dikti dişlerini sıkarak.

Serkan boş olan mekana bakıp kaşlarını çattı, ardından mekanın ortasında duran takım elbiseli adama gözlerini çevirdi. Göz göze geldiklerinde Sedat'ın gözlerinde ki öfkeyi görüp afalladı ve adımlarını durdurdu. Bir tuzak olduğunu anladığı an adımları geri geri gitti. Tam arkasını dönüp kaçacakken yandan ne ara fırladıklarını anlamadığı iki tane adam onun kollarından tutunca korku dolu bakışlarını adamlara çevirdi ve kolunu kurtarmaya çalıştı.

"Bırakın lan!" dediğinde adamlar onu dinlemeden, sürüklemeye başladılar. Sedat'ın birkaç adım ötesine diz çöktürüp oturttuklarında Sedat hâlâ ona bakıyordu.Adam o an karşısında ki adamın Eylül'ün ülkücü abisi olduğunu anlayınca korkuyla kasıldı.

Sedat ona bir bakış atıp yavaşça ceketini çıkarıp kenara attı, ardından ellerini bileğine atıp gömleğin kol düğmelerini çözerken oldukça yavaş davranıyordu.

"Ne istiyorsun?" diye sordu korkuyla. Az önce ki delikanlılığı onu görünce geçmişti.

"Biraz sinir atmak." dedi Sedat gömleğinin kollarını katlarken. Serkan ona korkuyla baktı. Sedat işi bitince onu tutan adamlara eliyle işaret verince adamlar hızla onu tutmayı bıraktılar. Adamlar giderken Sedat diz çökmüş adama yaklaştı, sakinliğinin aksine birden sert ve hızlı bir şekilde tekme attı.

Serkan ani gelen darbe ile acıyla yere eğildi. Sedat bu sefer de yere eğilen bedenin saçlarından tutarak kendisine bakmaya zorladı ve bu sefer yüzüne bir yumruk geçirdi. Genç acı ile inlerken, bakışlarını ona çevirdi.

"Sırf eşcinsel olduğum için bana bu işkenceyi yapıyorsun. Kabullenin artık bizi!" dedi dişlerinin arasından. Hissettiği sinirle cesareti gelmişti.

Sedat kaşları çatık bir şekilde onu dinlese de ardından büyük bir kahkaha attı, bunun neşe dolu bir kahkaha olmadığı belliydi. Serkan'ın tüm cesareti tuzla buz olmuştu.

"Çıldıracağım!" dedi Sedat sert ve sinirli sesiyle. Ardından dişlerini sıkıp diz çökmüş adamın saçlarından sertçe tuttu.

"Sana gay olduğun için mi dayak atıyorum orospu çocuğu? Taciz ettiğin dayak yediğini kabullenmeyecek kadar mı hasta ruhlu bir sapıksın?" dişlerinin arasından söylediği sert ve korkutucu sözleri bir yumruk ile mühürledi. Yumruğu karşısında ki çocuğun kaşını patlattı. Çocuk acı içinde inlerken, vücudu biraz sendelemişti. Yana eğilmiş kafasını Sedat'a çevirdi.

"Semih'e ben hi-" dediği anda karnına yediği ağır darbe ile nefesi kesilmişti.

"Adını ağzına anma ulan!" dedi çileden çıkmıştı artık. Boynunda ki bir damar atarken, cinnet geçirme evresindeydi.

Sinirini alamayıp birkaç kez daha tekme attı karşısında ki oğlana. Soluk soluğa kalmış bir şekilde yerde kıvranan çocuğa bir tekme daha savurup, geri çekildi ve elini beline koydu. Sinirle dudaklarını yaladı. Karşısında ki oğlan artık acıdan ağlıyordu.

"Bir daha, sakın ola ki, yanına yaklaşmaya kalkma..." dişlerinin arasından tane tane konuştu. Çocuk kafasını salladı.

Sedat hâlâ içi öfke dolu olduğu için yerde yatan çocuğu kaldırıp yüzüne art arda yumruklar atmaya başladı. Uzun zamandır biriktirdiği bütün öfkesini bu tacizci orospu çocuğundan çıkarmıştı.

"Tövbe mi orospu çocuğu?" diyerek onu anasından doğduğuna pişman edecek kadar büyük bir öfke patlaması ile saatlerce dövdü. Onun bir daha kimseye dokunmayacağından emin olduğunda ve öfkesi dinince bıraktı.

Ceketini alıp kanlı elleri ile dışarı çıkarken, adamlarını önceden tembih ettiği için kimseyle konuşmadan hızla arabasına doğru ilerledi. Arabaya binip motoru çalıştırırken, sinirden titreyen elleri ile paketinden bir sigara çıkarıp yaktı.

Kurumuş kan olan elleri ile sigarasını içerken eve doğru ilerledi. Eve gidene kadar iki sigara içerken üçüncüyü yakmaya evin sokağına girince vazgeçti. Evin önüne gelip arabayı park etti ve sakince dışarı çıktı.

Cebinden anahtarını çıkarıp içeri girdiğinde Gülsüm ablanın Semih'in odasında olduğunu anladığında hızla banyoya gitti. Suyu açıp eline sabunu döktü ve kanlı elini üç kere tekrar tekrar sabunladı.

Üzerinde ki ceketi kenara koyarken kan damlamış olan gömleğini de kirli sepetine attı. Yeniden elini sabunlayıp yüzünü de yıkayıp havlu ile duruladıktan sonra yatak odasına geçti. Semih ve Gülsüm abla kendisine meraklı ve endişeli gözlerle bakıyordu. Semih'in gözleri kıpkırmızı olmuştu.

"Gülsüm abla, sen Elif'i de alıp çık." dedi yumuşak bir şekilde. Gülsüm abla kafasını sallarken kucağında ki Elif ile kapıya doğru ilerledi. Sedat kızına gülümseyip saçını okşadı. Ardından onlar çıktıktan sonra kapıyı kapattı.

"İyi misin?" diye sordu Semih çatallaşmış ses tonu ile. Sedat gülümsedi ve pantolonunun kemerini çözüp pantolonu çıkarıp ve yatağa ilerleyip Semih'in yanına yattı. Onu kendine çektiğinde Semih anında kollarını boynuna doladı.

"Mükemmelim." dedi ayların sinirini atmış bir şekilde. Ardından Semih'in çenesinden tutup yanağından öptü.

"Korkma artık birtanem, ben olduğum sürece sana kimse zarar veremez." dedi Sedat, ardından derin bir nefes aldı. "Ama artık benden bir şey saklama tamam mı güzelim?" dedi kızmamaya özen göstererek. Zaten istese de şuan kızamazdı bu çocuğa.

Semih hızla kafasını sallayınca uzanıp dudağından nefes alır gibi bastırdı dudağını, uzun bir soluk alırken. Gözlerini kapatmıştı. Uzunca süre dudağını hareket ettirmeden sadece dudaklarını onun dudaklarına bastırmış bir şekilde durdurdu.

Derin bir şekilde büyük bir sesle öpüp ayrıldı ve kendisine çekip sarıldı güzel çocuğa.

KOĞUŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin