Saat epey geç olmuştu ve benim karnım acıkmıştı. Üzerimi değiştirip başka bir pijama takımı giyindim. Eğer Jungkook yemek yemediyse birlikte bir şeyler yiyebilirdik. Merdivenlerden inip içeriye baktığımda salonda oturup bulmaca çözen Jungkook'u gördüm. Yavaş adımlarla yanına giderken bir yandan da ona seslendim.
Kafasını çevirip bana baktı. Baştan aşağı beni inceledi. İyi olduğuma kanaat getirmiş olmalı ki gülümseyerek gazeteyi katladı ve önündeki sehpaya koydu. "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu bir yandan da.
"Daha iyiyim. Halsizliğim gitmiş de yeniden canlanmışım gibi hissediyorum."
Gülümseyerek, "Buna sevindim." dedi.
Koltuğa tekrar oturduğunda ben de karşısındaki tekli koltuğa oturdum. "Masanın üstündeki maketi gördüm." Minnettar bir ifadeyle gülümsedim. "Sana ne kadar teşekkür etsem az. Daha bir günüm vardı, ben yapabilirdim. Zahmet etmişsin, seni de yordum kusura bakma."
"Hayır yorulmadım, aksine yaparken keyif aldım. Ayrıca maketin taslağını zaten çıkarmıştım, alt tarafı malzemeleri alıp maket haline getirdim. Ve rica ederim, zaten benim de canım sıkılıyordu."
Kafamı sallayarak minnettar bir ifadeyle gözlerine baktım yeniden. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp önüme gelmesini engelledim. "Yemek yedin mi?"
"Henüz yemek yemedim. Eğer acıktıysan birlikte yiyelim." diye bir teklifte bulundu.
"Çok acıktım." dedim gözlerimi kapatıp geriye yaslanırken. Sonra gözlerimi hızlıca açtım ve enerjik bir şekilde koltukta dik bir pozisyona geldim. "Bu sefer yemekleri ben yapacağım!"
Tek kaşını alayla havaya kaldırdı. Dudaklarında eğlenircesine bir tebessüm yer buldu ve oraya kondu. "Sen mi yemek yapacaksın?"
Aynı alaylı tebessümü ben de dudaklarıma yerleştirdim ama onun aksine ben biraz daha heyecanlıydım, onun yüz ifadesi ise eğlendiğini açıkça belli ediyordu. "Evet, ben. Yapamayacağımı mı düşünüyorsun?"
"Evet." dedi net bir şekilde. Şaşkınlıktan kocaman açılmış gözlerim ve aralanmış dudaklarıma bakarak, "Yani öyle demek istemedim. Çiftlikte de yemek yapmamıştın, yemek yapabileceğini pek düşünmezdim." diyerek savunmaya geçti hemen.
Ayağa kalktım. Yeni törpülenmiş tırnaklarıma bakarak kafamı sağa doğru yatırdım. "O zaman seyret, sana şov yapacağım." diyerek mutfağa doğru yürüdüm.
Mutfağa doğru ilerlerken onun da arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Mutfağa girdiğimde Jungkook kollarını göğsünde birleştirdi ve kapının pervazına yaslanarak beni izlemeye koyuldu. Önce buzdolabını açtım ve içindeki çorba dolu tencereyi çıkardım. Tencerede iki tabaklık çorba vardı, ısıtmak için ocağın üstüne koydum ama hemen ısıtmayacaktım.
Buzdolabının içine baktım ve ne yapabileceğimi düşündüm. Aklıma gelen yemek fikriyle gülümsedim. Çok fazla yemek yapmayı bilen biri değildim ama yapınca da en güzel şekilde yapardım. Tek kaldığım günler olmuştu, kendi kendime yapmak zorunda kalmıştım. Bir bakıma iyi de olmuştu, şimdi kendim yemek yapabiliyordum.
Grip olduğum için burnum akıyordu bu yüzden maske taktım. Yemeğe mikroplarımın geçmesini istemiyordum. Jungkook ne yaptığıma dikkatle bakıyordu. "Yemek biraz uzun sürecek. Sen içeri geç, ben seni çağıracağım." dedim.
İlk başta gitmek istemedi ama bugün çok yorulmuştu. Hem bana çorba yapmış, hem ateşimi ölçüp nasıl olduğuma bakmış, hem de ödevimi yapmıştı. Benim ne yaptığıma bakarken sıkılmasındansa içeride beklemesi daha iyi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imprisoned captive eyes • jenkook ✔
FanfictionKırılgan cümlelerin vardı senin, dudaklarının arasından firar ettiğinde canıma batardı. Başlangıç: 16.03.2020 Bitiş: 04.04.2021 Jennie Kim & Jeon Jungkook