beşinci bölüm

1.8K 158 219
                                    

Dudaklarımda dinmeyen bir şarkının melodisi, ellerimde bir yangının kıvılcımı... Gözler konuşup diller susardı, Tanrı bir iple bizi birbirimize bağlardı. Bulutlar kaderine ağlar, güneş acıdan kaçardı.

Şişe çevirmece oynamak için şöminenin etrafını topladık ve kendimize bir alan oluşturduk. Taehyung shot bardaklarını ve altı tane de küçük teneke kutuda birayı alarak yanımıza geldi. Şimdi hepimiz hazırdık ve birinin başlamasını bekliyorduk. Joohyun neşesini belli edercesine, "Ben başlıyorum!" dedi ve önündeki cam şişeyi çevirdi. Soru kısmı Joohyun'da, cevap kısmı da Moonbyul'daydı.

"Doğruluk mu cesaretlik mi?" diye sordu Joohyun.

Moonbyul hiç düşünmeden, "Doğruluk," dedi ve ellerini arkasına alarak zemine yasladı.

Joohyun bir süre düşündü. Hatta beklemekten sıkılmıştık fakat en sonunda sorusunu sormuştu. "Min Eun ile neden tartıştığını söyle."

Moonbyul geçen yıl Min Eun diye bir kızla tartışmıştı. Bunun sebebini bize söylememişti. Bu bizden sakladığı tek şeydi, ne kadar ısrar etsek de Moonbyul asla söylemiyordu. Ben de herkes gibi Moonbyul'a baktım. Dümdüz surat ifadesiyle teneke kutunun demir sapını açtı ve shot bardağını doldurdu. Tek dikişte içtiğinde yüzünü bile buruşturmamıştı. Yine kaçıyordu. Bu konuyu ne zaman açmaya kalksak kaçardı.

Joohyun, "Bunu bize neden anlatmıyorsun? Biz senin en yakın arkadaşlarınız!" diye bağırdı.

"Evet, en yakın arkadaşlarımsınız Joohyun. Ama bunu anlatamam. Neden bu kadar ısrarcı davranıyorsunuz?"

"Çünkü sana değer veriyoruz. Sen bizim her şeyimizi biliyorsun ama biz senin ufacık bir meseleni bilmiyoruz. Böyle önemsiz bir konuyu bize anlatmadığın için ne kadar üzüldüğümüzü görmüyor musun?" diyerek Joohyun ve Moonbyul'un arasına girdim.

Daha oyuna başlar başlamaz tartışmaya başlamıştık. Sıkıntılı bir nefes verdim. Şişe çevirmece oynamayı bu yüzden sevmezdim çünkü hep bir gerginlik olurdu. Ayrıca klişe ve sıkıcıydı bana göre. Yapılabilecek daha güzel aktiviteler varken neden şişe çevirmece oynadığımızı bilmiyordum. Taehyung ve Hoseok'un bize şebeklikler yapıp aramızdaki tartışmayı sonlandırmaya çalışmasını da umursayamıyordum şu anda.

"Bu kadar çok mu merak ediyorsunuz? İyi, o zaman daha fazla saklamayayım çünkü bu hem size hem de bana zarar veriyor. Sizden bir şey saklamak istemezdim ama bunu söyleyerek sizi üzmek istememiştim. Min Eun denilen kız, Joohyun'un kızlara karşı yılışık fakat erkeklere karşı kin güder gibi olduğunu söyledi; Jennie için de filmlerde gördüğü kötü kız karakterlerine özenen fakat bunun yanından bile geçemeyen kız kurusu olduğunu söyledi."

Derin bir sessizlik oldu. Kimse çıt çıkarmadı. Duyduklarımızı sindirmeye çalışıyorduk. Özellikle Joohyun ve ben ne tepki vereceğimizi bilmiyorduk. Parmaklarımızın ucuna toplu iğneler değil, çiviler batıyordu. Yürüdüğümüz zeminde sıcak kumlar değil, kızgın ateşte eritilmiş demirler vardı. Her zaman aynı şeyleri duymaktan sıkılmıştık. İnsanlar atomu bile parçalıyordu ama ön yargıyı parçalayamıyordu. İnsanlar bizim hakkımızda hep böyle şeyler konuşurdu. En çok da bizi tanımayan insanların hakkımızda peşin hüküm vermesi acıtırdı. Bu çok adaletsizceydi.

Joohyun yüzünü eski neşeli haline çevirdi, sonra da önündeki şişeyi çevirdi. "Aslında Moonbyul'un çevirmesi gerekiyordu ama bir saattir boş boş şişeye bakıyor. Dayanamadım ve ben çevirdim. Üzgünüm Moonbyul..." diyerek güldü.

Sanki hiçbir şey olmamış gibi oynamaya devam ettik. Az önce Moonbyul bizim hakkımızda hiçbir şey dememiş gibi, uzun süredir sakladığı bu sırrı paylaşmamış gibi davrandık. Daha önce güldüğünü nadiren gördüğüm Jungkook bile gülüyordu şimdi. Arada bana takılıyordu gözleri. Sanki ruhumun altında can çekişen bedeni görüyordu hareleri. Sanki tutuşmak için can atan kıvılcımlarıma buz oluyordu bakışı.

imprisoned captive eyes • jenkook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin