Onunla sevgili olmadığını söylediğinde ne hissetmem gerektiğini bilemedim. Aslında mutluydum fakat zihnimin ücra köşelerini dolaşan bir sürü soru yığını vardı. Jungkook neden o kızla sevgiliymiş gibi davranıyordu? Eğer Mi Jo'yu sevmiyorsa neden onunla ilgileniyormuş gibi davranıyordu? Sorularımı yanıtlayacak açık bir zemin bulamıyordum. Lakin Jungkook'a sorabilirdim. Sahi, sorsam cevap verir miydi?
"Neden sevgiliymiş gibi davranıyorsunuz?" diye sordum. Sonra sorduğum sorudan pişman olup dilimin ucunu ısırarak sandalyede geriye yaslandım. Jungkook'la ilgilendiğimi belli etmemem gerekiyorken, benim bu yaptığım boşboğazlıktan başka bir şey değildi.
Küçük bir tebessümle kafasını eğdi. Parmaklarını açarak saçlarını tarıyormuş gibi geriye yatırdı ve gülümseyerek kafasını kaldırdı. Benimle göz teması kurduğunda, "Maalesef bunun önemli bir sebebi var. Şu anlık bu sebebi söyleyemem çünkü Mi Jo'ya söz verdim. Kimseye sahte sevgili olduğumuzu söylememem gerekiyordu ama senin davranışların ilk tanıştığımız zamanlardaki gibi soğuk olunca gerçekleri söyledim." dedi.
Kollarımı göğsümde birleştirerek umursamaz bir ifade yerleştirmeye çalıştım yüzüme. "Şişe çevirmece oynadığımızda öyle neşeli bir şekilde sevgilim var demiştin ki, gören de deli gibi aşıksın sanırdı."
Söylediklerime güldüğünde gözlerim yanaklarında yer edinmiş gamzelere takıldı. Gamzeleri çok derin olmasa da derin sayılırdı. Dudağının altındaki beni, ışığın yansımasıyla parladı. "Sahte de olsa sevgilim var. Bu yüzden sevgilim var demiştim."
"Açıkçası Mi Jo çok güzel bir kız. Neden onunla gerçekten sevgili olmuyorsun?"
Kaşlarının birini yukarı kaldırdı. Yüzümü birkaç saniye inceledi. İrislerinin altında yatan kıvılcımlar tutuştu. Bakışlarımı zorlukla yüzünden çektim ve suyuma uzanarak bir dikişte içtim. "Çünkü," diye başladı sözlerine. Bardağımı masaya bırakarak dikkatimi yeniden ona verdim. "Onu sevmiyorum. Güzel olduğunun farkındayım ama bu sevmem için bir sebep değil." diyerek basitçe cevapladı sorumu.
Daha fazla soru sorarak şüphelenmesini istemediğim için omuz silktim. Yemeklerimiz bittiği için bardakları tabağın içine koydum ve ayağa kalkarak mutfağa doğru ilerledim. Jungkook da tıpkı benim gibi yapmıştı ve arkamdan geliyordu.
Bir şey anlamasın diye yüzümü ifadesiz tutmaya özen göstermiştim fakat şimdi, Jungkook yanımda yokken sürekli gülümsemekten kendimi alıkoyamıyordum. Mi Jo'yla çıkmıyordu. Buna ne kadar sevindiğimi anlatmaya kalksam kelimelerim yetmezdi.
Bulaşıkları makineye dizdikten sonra içeri geçtim. Yorgunlukla koltuğa oturduğumda televizyonda bir filmin açık olduğunu gördüm. Ben de Jungkook gibi filmi izlemeye başladım. Fakat üstüme bir yorgunluk çökmüştü. Sevincimi bile tam anlamıyla yaşayamamışken üstüme çöken yorgunluk hiç iyi değildi. İstemeden koltukta yayıldım ve kirpiklerim kapanmak için dakikaları kovaladı.
El tabanımla gözlerimi hafifçe ovaladım ve gözlerimi irice açarak uyanık kalmaya çalıştım. Kafam koltuğun gerisine düştüğünde son bir güçle ayağa kalktım.
"İyi geceler, Jungkook." diye fısıldar gibi bir cümle döküldü dudaklarımın arasından. Güçlü durmaya çalıştığım dirayetim, kumdan yapılmış kaleler gibi yıkıldı.
Esneyerek merdivenlere doğru ilerlediğimde, "İyi geceler, Jane." dediğini duydum. Bana yeniden Jane dediği için ona kızacaktım ama yapamadım. Kendimi odaya ne ara atıp ne ara uyuduğumu hatırlamıyordum.
•
"Ben bu halime alışamadım. Kahverengi saçlarıma geri dönmek istiyorum." diyerek mızmız bir çocuk gibi kollarımı göğsümde birleştirdim ve yüzümü Moonbyul'la Joohyun'dan uzak bir noktaya çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
imprisoned captive eyes • jenkook ✔
FanficKırılgan cümlelerin vardı senin, dudaklarının arasından firar ettiğinde canıma batardı. Başlangıç: 16.03.2020 Bitiş: 04.04.2021 Jennie Kim & Jeon Jungkook