yirmi ikinci bölüm

1K 89 234
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökyüzüne baktığımızda binlerce yıldız selamlar bizi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökyüzüne baktığımızda binlerce yıldız selamlar bizi. Karanlık gecelerimize tüm şeffaflığıyla ışık sunar, yalnız hissettiğimiz her an varlığını kanıtlamak ister gibi yanıp söner. Karşımızda yüksek dağların olduğunu gördüğümüzde pes etmek yerine, o dağları tırmanmayı deneseydik belki de her şey daha farklı olurdu. Çünkü dediğim gibi, yalnız hissettiğimizde bile aslında yalnız değildik. Hayatımızı biz seçmiyorduk belki, fakat şekillendirmek bizim elimizdeydi. Tıpkı bir heykeltıraş gibi iki ucundan çekerek heykel yapmaya benziyordu bu durum.

Katilin yakalanması beni oldukça rahatlatmıştı. Artık beni bir gölge gibi takip ettiğini bildiğim birisi yoktu. Eski hayatıma geri dönebilirdim. Eski hayatımdan farklı olarak artık Jungkook da vardı. Beni sevmediğini biliyordum fakat onu sevmekten vazgeçemiyordum. İnsan sevdiği kişiyi seçemezdi. Eğer sevdiğim kişiyi seçme şansı verilseydi belki yine onun adını söylerdim. Çünkü onun kalbi, benim kurak topraklarıma yağmurlar yağdırıyordu.

Artık Jungkook bizim evimizde kalmıyordu. Ailesi ile birlikte buradan bir ev tutmuşlardı, onlarla birlikte yaşıyordu. Ailesi de çok iyi insanlardı. Annesine baktığımda annemin şefkatini görüyordum. O da sanki benim kırılmamdan korkar gibi yaklaşıyordu bana. Porselen bebek gibi narin tutuyordu.

Hayatımdan memnundum. Jungkook'un eksikliğini hissediyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. En azından okulda görüşebiliyorduk. Onunla ilk tanıştığımızda arabama binmesini bile istememiştim. Nereden bilebilirdim ona gönlümü kaptıracağımı? Günümün onunla aydınlanacağını, gece uykuya dalmadan onun suretini hayal ederek uyuyacağımı bilemezdim. Sanırım bu bize kaderin bir oyunuydu ya da onun gibi bir şey.

Sınavlarımızı da sonunda olmuştuk. Artık özgürdük diyebilirim. Zaten kış da yavaş yavaş geçiyordu. Artık kalın montlar giymek yerine ceketler giyebiliyorduk. Tabii havalar ısındı demek için çok erkendi. Tedbiri elden bırakmak doğru olmazdı. Ben de ameliyattan yeni çıkmış sayıldığım için kendime her zamankinden daha iyi bakmak zorundaydım. Babam eskisine göre daha da üzerime titriyordu. Sung Ha ile aramız daha iyiydi. Birlikte alışverişe bile gitmiştik. Yorulduğumu fark ettiğinde ise doğruca eve gelmiştik.

imprisoned captive eyes • jenkook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin