Wendy&John Legend-Written In The Stars
Kafada doluluk hissi ile birlikte baş ağrısı, alında veya şakaklarda meydana gelen basınç hissi, kafa derisi, boyun ve omuz kaslarında hassasiyet işte bunlar gerginlikten oluşan baş ağrısı belirtileri... Şuan bu acıları çekiyordu Seungwan... Gerginlik...
"Seungwan-ah! Daha kaç defa seslenmem lazım!" Bu sefer her zamankinden gür çıkmıştı Hyojung'un sesi.
Seungwan kafasını iki yana sallayarak odaklandığı askılıktan gözlerini uzaklaştırarak kapıda bekleyen Hyojung'a döndü en sonunda.
"Şey... Ben duymadım... Dalmışım... Ne oldu?"
"Çıkış zamanı geldi Seungwan-ah. İyi misin sen? Çok dalgınsın."
Seungwan bir kaç gözlerini kıraparak "Başım... Başım çok ağrıyor..." dedi.
Hyojung hemen Seungwan'ın yanına gelerek çekmeceleri açarak bir şeyler arıyordu."Ah, şurada migren hapları olacaktı."
"Haerim'in hapları mı?"
"Evet."
"Gerek yok yoruldum bugün ondandır. Eve gidersem daha iyi olacaktır."
Hyojung çömeldiği yerden doğrulup Seungwan'nın alına elini koydu. Ateşi yoktu. Galiba sadece yoruldu? diye düşündü. Asla sadece birkaç saat önce gelen hastasının onu gerdiğini düşünmedi...
"Haklısın Seungwan-ah. Galiba çok yoruldun. Hadi eve gidelim hem sende dinlenirsin. Olur mu?"
Seungwan buruk bir gülümseme sunarak "Birkaç işim daha var. Çıkarım ben birazdan. Hadi çık sen." dedi.
Bu Hyojung'un içine pek sinmemişti. "Bakın mutfağı açık bırakıyorum. Kahve içmeyin sakın. Bitki çayı var orada ondan için olur mu?"
Seungwan, Hyojung'un bu endişeli tavrına gülerek "Ah! Tamam Hyojung. Çık hadi sen." demişti. Hyojung ise çıkmadan önce biraz eğildikten sonra Seungwan'a veda etmişti. Koskoca klinikte tekti şuan.
Ağrıyan başının ağrısını biraz hafifletmek için yeşil çay yapmaya karar vermişti. Suyunu kaynattıktan sonra bardağına boşaltarak kupasının kulpundan tutarak hafif, sessiz -sadece stilettolarının sesinin olduğu ortamda- mülayim bir şekilde yürümeye başladı. İkinci kattalardı manzarası sadece dış taraftaki trafiği gösterse de gecenin bu saatinde ortamın sessiz oluşu ve renkli sokak ışıkları ile eşsiz bir manzaraydı şuan orası Seungwan için. Sadece iki dakika gözlerini kapattı....
✿
"Seungwan!"elinde iki tane çilekli süt ile seslenmişti Haerim Seungwan'a. Yurdun bahçesinde oynayan Seungwan ona seslenen sese döndü. "Hae! Elimdeki de ne?"
"Çilekli süt aldım ikimize de."
"Nasıl? Yurttan nasıl çıktın?"
"Kendi yöntemlerim var Seungwan-ah. Söyleyemem."
Elindeki çilekli sütü Seungwan'a uzatmıştı Haerim. Küçücük elleri ile sıkıca tutmuştu o sütü. Haerim'in onu almak için ne kadar uğraştığını tahmin edebiliyordu. Onu düşürüp Haerim'i üzmek istemiyordu.
"Doğum günün kutlu olsun Seungwan."
"Haerim... Ben... Teşekkür ederim..." Küçük yüzünde birkaç damla yaş süzülmüştü Seungwan'ın. Haerim ona kocaman sarılırken Seungwan daha çok ağlıyordu.
✿
Seungwan saate baktığında gece yarısına sadece bir dakika kalmıştı. Telefonunu açtığında biraz bekleyip Haerim'i aradı.
"Haerim... Doğum günün kutlu olsun... Çilekli sütleri evine yolladım... Seni seviyorum Hae..."
Bunları söylerken yüzünde ister istemez ufak bir gülümseme ile gözyaşları oluştu. 5 yaşından beri tekrarladıkları şeydi bu... Her doğum günü çilekli sütler ve gözyaşı...
O göz yaşları bu sefer Seungwan için başka akıyordu ama Bae Joohyun gerçeği ile akıyordu...
Flop bir kitabı yazma isteğim pek fazla olmuyor özür dilerim bu yüzden...
#🦊💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i'm a little monster ➳ wenrene ✓
FanfictionElindeki silahı yavaşça yere bırak Seungwan. #2 in Seungwan #3 in wenrene 2020 | haerim