twenty one pilots-heavydirtysoul
Seungwan soğuyan kahvesine lanetler okurken kapısının tıklanması ile sarı saçlarını kahküklleri hariç olan kısmı arkasına doğru attı. Ve "Gir." Komutunu verdi.
İçeri üç senedir Haerim ile sekretaryasını tutan Hyojung girdi. Hyojung cidden sadık çalışanlarıydı. Her zaman saat 11 de Seungwan'a melisa çayından getirirdi. O saatte içmezse tüm gün başının ağrıyacağını çok iyi biliyordu.
Sıcak ve samimi bir gülümseme ile elinde Seungwan'ın meşhur kupasında içinde melisa çayı ilr girmişti. "Seungwan-ah! Çayın." diyip karmaşık olan masasında en az dağınık olan yere bıraktı çayını.
Seungwan, Hyojung'a minik bir gülümseme sunarak çayına yöneldi. Sıcaklığını hissettikten sonra bir yudum alıp rahatlamıştı. Sonra karşında dikilen güzel kıza döndü.
"Hyojung, Haerim'in hastası gelicek bugün iki tane onları bana yönlendir lütfen."
Hyojung kafasını sallayarak "Yarım saat sonra Bayan Bae gelicek. İlk defa geliyor. Haberiniz olsun." dedi.
Seungwan kafasını sallayarak çıkmasını işaret ettikten sonra çayını alıp odasının büyük penceresinin karşısına geçti.
Çayından bir yudum aldıktan sonra dışarıda asfaltta yürüyen küçük -yukarıdan bakıldığında- insanlara bakındı.
Bir süre öyle durduktan sonra Hyojung'un Haerim'in hastası hakkında verdiği bilgi geldi. İlk defa geliyor.
Dosyaları genelde Hyojung düzenlendi lakin gün aşırı sıkıcı geçtiği için bu sefer Seungwan üstlendi görevi. Hastanın hakkında sıradan bilgileri okuduktan ve her şeyi tamamladıktan dosyanın köşesine kadının resmini yapıştırmak için çekmecesine uzantı. Ordan yapıştırıcısı aldıktan sonra dosyasının içinde olan küçük fotoğrafı inceledi.
O fotoğraf...
Hiç yabancı değildi...
Hemde hiç...
Derin derin nefesler verirken Seungwan içeri Hyojung girdi. "Seungwan-ah Bayan Bae geldi. Sizi bekliyor."
Seungwan gözleri kocaman açılmış bir şekilde Hyojung'a bakıyordu. Yutkunduktan sonra kafasını sallayarak "Geliyorum Hyojung." demişti. Hyojung kapıyı kapattıktan sonra nefes alış verişi daha da artmıştı Seungwan'ın. Yerinden kalkıp sandalyesinin arkasına koyduğu beyaz önlüğünü alıp giydikten sonra rahat bir şekilde olmaya çalışan gergin bedeni ile kapıdan çıktı.
Hala gergin olduğu belli olan adımlarla lamine zeminde yürümeye başladı. Yüzüne sahte ama inandırıcı bir gülümseme koyup girişte bekleyen Hyojung ve Bae Joohyun'un yanına ilerledi.
"Merhaba!" diyip yanlarına gelmişti. Joohyun ise hiç gergin olmayan bir şekilde -belki de belli etmiyordu.- elini Seungwan'a uzattı. "Merhaba."
Seungwan Joohyun'un elini tutarak "Bayan Jung yok bugün. Sizinle ben ilgileneceğim. Seungwan diye hitap edin lütfen." demişti. Gerginliğinden eser yoktu.
Joohyun minik bir tebessüm ile "Anlaştık Seungwan." dedi.
Seungwan odasının kapısını göstererek "Hadi bakalım." diyip önden ilerlemişti....
#🦊💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i'm a little monster ➳ wenrene ✓
FanfictionElindeki silahı yavaşça yere bırak Seungwan. #2 in Seungwan #3 in wenrene 2020 | haerim