33.BÖLÜM

222 18 4
                                    

Selenden

Ormandan çıkarken mert benimle uğraşıyordu, merte bakıp sinirle yeter artık demiştim. mert gülmeye devam ederken, sinirlenmeye başlamıştım. etrafımdan tekrar hışırtı sesi duymamla atımdan indim. herkes ani hareketime bakıp sorun ne demişti, onlara susmaları için işaret yaparken, Mert'in tam karşısında ormanda gördüğüm storak duruyordu ve merte hırlıyordu. wil demek gerçekmiş derken, Mert'in önüne geçip gözlerimin rengini değiştirerek canavara baktım. hayır dediğimde canavar bana bir adım yaklaştı. Mert harekete geçecekken sakın bir şeye kalkışmayın dedim. nisan itiraz ederken, emirimdir dediğimde, hepsi susmuştu. ne olur beni dinliyor ol diye düşünürken, canavara yaklaşıp hayır dedim. canavar durmuş bana bakıyordu, gözlerimi gözlerine kilitlemiş onu inceliyordum. şişen tüyleri yavaşça inerken ,bana bakmayı sürdürüyordu, yüzüne doğru elimi uzatmışt,sevmek için ondan izin istiyordum. Elimi ısırmasın diye dua ederek uzatmaya devam ettim. canavar elimi koklamış ve başını eğmişti, sakince nefes alıp çok şükür diye geçirdim içimden. Zarar vermemişti, onun başını severken daha çok yaklaştım. tüyleri o kadar yumuşak ve kabarıktı ki en kaliteli yastıktan bile güzeldi, canavara sarılırken. orta tüylerinin beyaz olması gözleriyle uyumlu olduğunu gösteriyordu, baş ve kuyruğunda ki deri sert ve siyahtı, akrep kuyruğu çok keskin ve hazırda bekliyordu ama ona sarılırken, kendisini rahat bırakmış ve kuyruğunu sabit bir şekilde yerde tutuyordu. wilin arkadan "daha neler göreceğim acaba, efsanevi bir ırka sahip olan bir kız, efsanevi bir canavara sarılıyor ve ikiside birbirinden tehlikeli yaratık" dediğinde, canavardan ayrılıp ona gülümseyerek baktım. minu atından indiğinde canavarın kuyruğu kalkmış ve dikleşmişti, elim hala onun başındaydı, canavar dönüp karşımda olan kişilere güvendiğim hissiyatını vermeye çalışıyordum. canavar gözlerime bakarken, eski haline çevirdim. canavar yeşil gözlerime bakıp kuyruğunu indirdi, beni gerçekten dinliyordu ve de hissediyordu, nisanda atından inmiş ve minunun yanına gitmişti, ama storak tepki vermemiş hatta umursamamıştı, "sana bir isim vermeliyim" dediğimde. ne isim vereceğimi düşünüyordum. aklıma gelen fikirle gülümsedim. "Yang olsun" dediğimde, Nisanla minu bana aniden sarılmıştılar, biliyorlardı çünkü dövmemim anlamını,
bu yüzden bana destek oluyorlardı, canavarımı son kez sevip atıma bindim. "yolculuğa devam edelim" demiş ve wile dönerek "Yangı insanlar görecek mi ?" diye sordum. wil kafasını hayır manasında salladı, "güçlü canavarlar sadece görebilir, eğer isterse kendini insanlarada gösterir ama pek insanları seven bir ırk değil storak ırkı " dediğinde, tamam manasında kafamı salladım. o zaman güvendeydi, yanga bakarak "gelmek ister misin?" demiştim. Yang kafasını yana eğmiş ve dilini çıkartıp bana bakmıştı, "bu evet demek sanırım." dediğimde Nisanla minu güldü bende gülümsemiş ve yola koyulmuştum. Yağmurdan dolayı hava hala kapalıydı, anlaşılan o ki yağmur devam edecekti, ormandan çıkmış patika yolda ilerliyorduk, yangta yanımda koşuyor arada bir etrafımda yok olup çevreyi inceliyor sonra yanıma tekrar geliyordu, o kadar sevimliydi ki tamam çok tehlikeli ve bir o kadar da korkutucuydu, ama bana sevimli gelmeye başlamıştı. hızla ilerlerken aklıma Aren geldi, sesini duymam beni mutlu ederken, aramızda oluşan mesafede moralimi bozuyordu, Yang yanımdan tekrar koybolunca etrafta onu aradım. anlaşılan tekrar çevreyi inceliyordu, bir anda Yang önümde belirmiş ve atımı korkutarak beni soldaki dağlık patikaya yöneltti, bunu neden yaptığını düşünürken. yağmur çiselemeye başlamıştı, Yang atıma yön verirken, grubumda beni takip ediyordu, Yang beni bir mağaraya yönlendirirken, atımdan inip içeri girdim. mağara o kadar büyüktü ki 3+1 ev olurdu diye düşünmeden edememiştim. atımı içeri sokarken diğerleri de içeri girmiş ve atlarını otutturuyordu, karnımın guruldadığını duyduğumda yüzümü buruşturdum. acıkmıştım. merte bakıp "avlansana be, acıktım " dediğimde, mert gözlerini devirmiş ve ayağa kalkıp mağaradan çıkacakken, nisanda peşine takılmış ve "beraber avlanalım " demişti, mert gülümsemiş ve nisanı kolunun altına almıştı, wilde ayağa kalkmış ve bende odun toplayım demiş ve çıkışa doğru ilerlemişti, minuda gülümsemiş ve peşine takılmıştı. wil bunu görünce gülümsemiş ve minuya yol açarak ilerliyordu, ne kadar tatlıydılar yanga dönüp onu okşarken "sende acıktın mı?" diye sormuş ve tepki vermesini bekliyordum. kafasını yana eğip yere uzanmıştı, acıkmadığını varsayarak ona sarılarak üstüne uzandım. o kadar yumuşaktı ki tüyleri, hemen beni ısıtmaya başlamıştı bile, yangı hala okşarken "iyiki karşıma çıktın" demiştim. gözlerimi yumduğumda karşımda duran kişiyle şok olmuştum. "b- ba-baba" dediğimde, babam gülümsemiş ve "evet kızım" demişti, nasıl dediğimde babam gülmüş ve "güçlü bir kızsın zihnine girmek beni çok zorladı, kan bağından zor yırttım." dediğinde "nasıl yani sen yaşıyor musun?" dite sordum. gözlerim dolmaya başlamıştı, babam yüzümü avuçlarken "evet tatlım yaşıyorum ve yakında tekrar birlikte olacağız senin kraliçe olmanı kutlayacağız" diyerek, ellerini yüzümden indirirken, Mert'in bana seslenmesiyle irkilerek uyandım. neler olmuştu, nisan bana "iyi misin?" diye sorduğunda, Yang kafasını bana çevirmiş öylece bakıyordu, yavaşça üstünden inerken. babamı gördüm dedim. hepsine bakarken, wil bana dönüp "nasıl?" derken, wile döndüm. "zihnime girdi" dediğimde wil tekrardan "nasıl?" derken, minu "baban yaşıyormu yani?" Minuya bakıp"evet yaşıyormuş ve bana kraliçe olduğum için kutlama yapacağını söyledi ama ne kutlaması bu" dediğimde, nisan saçlarını toplarken "bu tehlikeli olabilir" demişti. ona "ne demek istiyorsun" diye sorunca, nisan bana bakıp, derin bir nefes alıp çantasından bir kitap çıkartmış ve bir sayfayı açarak konuşmaya başladı, "tramhaft soyunun son varisisin ayrıyetten de elflerin kraliçesisin senin resmi olarak kraliçe ilan edilip kutlama yapıldığında on üç ırk arasında büyük bir savaş başlayacak" dedi. ona benimle bu savaşın ne alakası var dediğimde, nisan gülümsemiş ve "bu kehanet" demişti, minu "kehanet mi?" diye sorarken, nisan minuya bakıp kitabı yere koymuş ve kitabı okuyarak devam etmişti, "Yirmi birinci yüzyılda öyle bir insan ortaya çıkacak ki, insan görünüşlü ama insan değil, canavardan güçlü ama canavar değil, aldatmaca bir dünyaya açılan gözleri, tüm kötülüğü görecektir. ama sorun şu ki on üç ırk arasında yaşanan savaş tekrar başlayacak ve büyük bir sorun ortaya çıkacaktır, kral ya iyi yada kötü yola düşecektir, bunu insanın kaderi değiştirecektir." gözlerimi sertçe yummuş ve arkamda yatan yanga yaslandım.

mert: ne olursa olsun arkandayım Selen savaş olacaksa savaşırım dediğinde, saçlarımı tutup çekiştirdim. annemle babam bunun için mi bu zamanı beklemiş ve ölü numarası yapmıştı, kehanet yüzündenmiydi, Aren ya beni seçmezse, sonum ne olacaktı. aşkımız kaderimizi lekeleyecekmiydi, yoksa temiz bir sayfa mı açacaktı. neler oluyordu, herşey yolunda giderken, bunun olması...

gözlerimi açtığımda karşımda duran ekibim, bana şaşkınca bakıyordu. dövmem ışık saçıyordu, saçlarım ise gümüş sarısına dönmüştü. siyahtan eser yoktu, Yang arkamdan kafasını sırtıma sürterken bana destek verdiğini anlamıştım. ekibime bakarak "savaş olacaksa buna hazırlanmalıyım" demiştim. Ne olursa olsun güçlü olmalıydım, bunu yapmalıydım ve yapacaktım. Tek duam arenin aşkımızı seçmesiydi, eğer seçmezse çok yıkılırdım. Umarım dedim umarım aşkımızı seçer.

SAKLI KALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin