Kraldan
yolculuğuma hala devam ederken kehanet aklımı kurcalıyıp duruyordu, selenin ailesini bulacağım sanıp bulamamam da yarama tuz basıyordu resmen. hava hala kapalı ve bulutluydu, yağmur tüm şiddetiyle yağmaya devam ediyordu. dün gördüğüm kasa obeke bunun kanıtıydı, sarı şehirden çıkmış turuncu şehirden geçiyordum. araba işi hızlıca bitiriyordu, bir dahakine seleni arabayla aramamı not ederken gülümsedim. atla onu takip etmeyi özlemiştim, neticesinde onu seviyordum. aklıma Thomas gelirken, evine gelen kız misafiri ile oğlu acaba nasıl anlaşıyordu diye merak etmiş ve telefonumu elime alıp, thoması numarasını tuşlarken kulağıma götürdüm. İkinci çalışta açarken, lordum dediğinde gülümsedim. nasıl gidiyor bakalım misafir ağırlamak demiş ve gülümseyerek arabanın aynalarına bakıp arkamı kontrol ettim. aslına bakarsanız lordum, tek bir kız değilmiş dediğinde yok artık demiştim. karşıdan Thomas da gülmüş ve oğlum bir kıza aşık olmuş ama yanında iki kız ve bir adamla beraber gelmişler, hepsi çok iyiler. onları şimdi geçiriyordum. arkadan gelen selenin sesiyle aniden durmuştum. frene basıp sağa geçerken, selenin sesine odaklandım. gerçekten oydu, kraliçeyle konuşması gülümseme neden olurken. resmiyeti sevmediğini tekrardan fark ettim. Thomasın seslenmesiyle, yanındaki misafirler kim diye sormuştum. Thomas size bahsettiğim ve tanışmak istediğim kraliçe Selen ve ekibi demişti, aklıma gelen fikirle peki oğlunun aşık olduğu kız kim dediğimde. Thomas kraliçenin elf elçisi minu demiş ve minuyu övmeye başlamıştı, içimden bir oh çekerken konuyu kapatıp telefonu kapatmıştım. Selenin sesini duymayı özlediğimi de fark etmiştim. gerçi ben seleni tamamen özlemiştim. arabayı tekrar çalıştırıp yola çıktım. buluşacaksak daha güçlü bir kral olarak karşısına çıkmalıydım .
Yazardan
Selen sabah kahvaltısını Rozaline le sohbet ederek yapmış ve tekrardan yolculuğa çıkmak için vedalaşıyorlardı, Rozaline wilin onunla seyahat edeceğini
duyduğunda, gurur duymuştu. Thomas o sırada lord arenle konuşurken, Selen lord thomasın lordum diye hitap etmesinden. Arenle konuştuğunu anlamıştı, onun sesini duymaya o kadar ihtiyacı vardı ki, lord thomasın yanına biraz yaklaşmış ve sohbete öyle devam ediyordu, belki bir umut arenin sesini duyabilirdi ve de duymuştu. onun kadifemsi otoriter sesini duymasıyla gülümsemeye başladı. yolculuğu güzel geçecekti anlaşılan. lord Thomas telefonu kapatıp sohbete katılmış ve artık vedalaşma vakti geldi diyerek, vedalaşma ya başlamışlardı. wil omzuna çantasını geçirip ailesiyle vedalaşmış ve atlara binmek için atlara yönelmişti, wil arabayla gitme fikrini öne atsada, Selen diğer yerel canavar halkını üstten bakıp lüks bir araçla gezmek istemiyordu. atları çok severdi hem. biraz uğraştırıcı olsada, yine de atlarla devam edeceklerdi. Selen atına binmiş ve yola çıkmışlardı, Selen önden giderken arkasındaki çifte kumrular yan yana gidiyordu, onları görünce imrenmiyor değildi. hava yağmur yağacak gibi duruyordu, bulutlar Kararmaya başlamış ve her yeri kaplamıştı. selen diğerlerine seslenip konaklamaları gerekebileceği hakkında uyarmış ve daha hızlı ilerlemeye başlamışlardı, wil hala selenin hafızasına girmeye çalışsa da bunu başaramıyordu. buna öfkelensede güçlü bir kraliçe olduğu için gurur duyuyordu, Selen bunun farkındaydı, bu yüzden arada wille uğraşıyordu. ülke sınırına geldiklerinde, ne ara geldiğini düşündü Selen. Hava kapalı olduğu için saatin kaç olduğunu da anlayamıyordu, wil uyarısını yapıp, sınırın dışında kalan yerin yaman olduğundan bahsedip, vahşi ve saldırıya açık olan canavarlardan bahsetmişti. Selen buna hazırlıklıydı bu yüzden çok dert etmemiş ve sınırı geçmişti. arkasından wil hala bilgilendirme yapmaya devam ediyordu, yağmur çiselemeye başladığında ormana sapmışlar ve sığınacakları bir mağara arıyorlardı, bulduklarında oraya geçmiş ve atlarını da içeri almışlardı, sıcaklığa ihtiyaçları vardı çünkü . herkes mayışmaya başlamış ve oturan atların yelelerine yaslanarak uykuya dalmıştılar. Nisanla mert sarılarak uyuyordu, minuyla wilin de sarılıp uyuduklarını gören Selen. Burun kıvırarak ayağa kalkmış ve yeni dinen yağmurun kokusuyla ormanda ilerlemeye başladı. fazla uzaklaştığını fark eden Selen, geri dönecekken. arkasından gelen hışırtıyla yerine sindi, gözleri tehlikeyi fark edip renk değiştirirken, etrafı dinlemeye başladı. selenin etrafında olan canavar çok hızlıydı, o kadar hızlıydı ki nerede olduğunu kestiremiyordu , aniden karşısına çıkan. kurta benzeyen gövdeli, kafası ile kuyruğu farklı deride olan, akrep kuyruklu, kartal pençeli, aslan yeleli, beyaz gözlü bir canavar tam karşısında duruyordu. canavarın dişleri o kadar keskindi ki neredeyse yansımasını görecekti. Selen sertçe yutkundu, karşısındaki canavarda neyin nesiydi, ilk defa görüyordu böyle bir canavarı. canavar selenin gözlerine bakarak kafasını yana eğdi, Selen canavarı taklit etmiş ve o da kafasını yana eğmişti, canavar Selene temkinli yaklaşınca, Selen geri adım atıp göz temasını koruyordu. canavar ağzını açıp dilini çıkardığında, Selen yılan dili gibi olan diline baktı, bu canavar gerçektende korkutucuydu. canavar dilini havada gezdirmiş ve aniden ağzını kapatıp oturur vaziyet alıp Selene baktı, Selen dik durup canavarın ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordu. Selen kafasını yana eğince canavarda eğmiş, düzeltince canavarda düzeltmişti. Selen bu canavarın çok zeki olduğunu fark etmiş ve nasıl kaçacağını düşünüyordu, selenin arkasından gelen hışırtıyla oraya dönmüş ve karşısına çıkan ayıya baktı, ah bir bu eksikti diye düşünürken. arkasındaki canavar selenin üstünden atlayıp, ayıya saldırırken Selen şok içinde izliyordu, normal boyutlarından daha da irileşen canavara baktı. ayıyı tek pençesiyle yere devirmiş ve Selene dönmüştü. Selene doğru adım atmış ve tam karşısında oturmuştu, Selen canavara şok içinde bakıyordu, ne yapması gerekiyordu şimdi, canavarın arkasında yere boylu boyunca yatan ayıya baktı, ayının gövdesinde pençe izi çok derin ve büyüktü. heryeri kan içindeydi, Selen canavara dönerken. canavarın hala onu dikkatle izlediğini gördü, Selen canavara bakıp neden ayıyı yemiyorsun, ayıyı yesene dediğinde canavar arkasını dönmüş ve ayıya doğru ilerledi. Selen yok artık diye düşünürken, canavarı izledi, canavar Selene tekrar bakıp ayıya dönmüş ve yemeğe başlamıştı. az önce canavar seleni dinlemiş miydi, Selen bunun doğru olma olasılığını tartarken. buradan gitme kararı aldı, yerde yürürken ses çıkaracağını fark edip, havada yürümeye başladı. canavar ayının kemiklerini kırarak yiyordu. her kemiği kırdığında Selen ürperdi, ne iğrenç bir sesti. havada hızla yürümüş ve mağaraya girmişti. mağaraya girdiğinde ekibin uyanmış ve kendi hakkında konuştuklarını duydu, arkadaşları seleni görünce kızmış ve neden haber vermediğini söyleyip azarlamıştı. Selen konuyu kapatarak yağmur durdu yola devam edelim demiş ve atını mağaradan çıkartıyordu, arkasından arkadaşları yine de söylenmeye devam ediyordu, Selen atına binmiş ve wile bakarak bu ormanda nasıl canavarlar yaşıyor diye sormuştu, wil ona bakıp tehlikeli ve çok nadir görülen bir ırk yaşıyor diye duydum. evcilleşmesi en zor ırk ve en tehlikeli, en güçlü olan ırk dediğinde, Selen o ırk ne demişti. wil kafasını kaşımış ve sanırım adı storak demişti. Selen içinden demek scap diye geçirirken, atını hızla sürmeye devam etti.Kraldan
Kırmızı şehire girerken, kapıda cenki görmemle gülümsedim. bu çocuk gerçekten çok sadıktı, arabayı sarayın önüne çekerken, cenk beni beklemiş ve kapımı açarak bana yol vermişti, ona gülümsemiş ve saraya doğru ilerleyip içeri girmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI KALANLAR (TAMAMLANDI)
Mistero / ThrillerArkadaşlar lütfen iblis kralına aşık olmayalım bu mesuliyeti kaldıramam şdmfkfjflfkflfkdlf İlk bölümün böyle olması diğer bölümlerin gizemli olmayacağı anlamına gelmez... Şehirlerin renklere göre ayrıldığı dünyada, her şeyin yeni farkına varan bir k...