Ne kadar kabustan ibaretti hayat. Hiç ummadığın bir anda hiç ummadığın şeyler çıkarırdı karşına, niyeyse benim karşıma hep kötü olaylar çıkıyordu. Aniden kapı çalınca irkilerek tavana diktiğim gözlerimi kapıya çevirdim. "Gel" komutuyla içeri Burçin girmişti, bana baktı sanki kötü bir şey diyecek gibiydi gözleri. Dudaklarını büzmüş bir şekilde konuştu "Selen sana kötü bir haberim var üzgünüm" gözlerini benden kaçırarak konuşuyordu. Anlamıştım zaten kötü bir şey olduğunu. Yavaşça doğruldum yurttaki yatağımdan. O kadar alışmıştım ki kötü haberlere duygusuzca cevap verdim. "Söylesene Burçin " Burçin tekrar gözlerini bana dikti. Arkadaşım değildi ama uzaktan da olsa merhabalaşma oluyordu aramızda. Oda bana acıyordu, ailesiz büyüdüğüm için yadırganıyordum ama alışmıştım artık yadırganmaya. Burçin
"Yurttan ayrılman gerekiyor"
Dediğiyle kaşlarım havaya kalktı ben nereye giderdim; evim yoktu, ailem yoktu ne yapacaktım. Bunu beklemiyordum . Gözlerimin dolduğunu hissettim bu kadarı da olmazdı dedim içimden, bu kadarı benim için bile fazlaydı.
"Şaka yapıyorsun Burçin öyle değil mi??? ben nereye giderim "
Burçinin de gözleri dolmuştu. Bana öyle bir bakıyordu ki benden daha çok üzülmüştü sanki. Yavaşça kafasını salladı ve odadan çıktı. Kafamı yatağın başlığına yasladım. Ardından yurtta bana verilen odaya baktım. Eski bir odaydı, param buna yettiği için diye düşündüm. Bir yatağım ve yanına birde komodin vardı gardırop diye kullandığın ufak bir dolap vardı onun dışında bir şey yoktu. Çalışma masası olarak kullandığım komodinimin üstü kitaplarımla kaplıydı. Yanaklarımdan yaşların süzüldüğünü hissediyordum, yavaş hareketlerle ayağı kalktım ve gardırobun yanında duran eskimiş ve bazı yerleri yıpranmış olan valizimi aldım, gardıroptan tam olarak 10 parça eşyamı içine koydum . Komodinime dönerek kitaplarımı da valizin üstüne yerleştirdim. Valizimle işim bitince etrafa baktım. Bu kadardı işte hiç eşyam kalmamıştı. Yatağı da toplayıp dışarı çıktım yurttaki diğer kızlar fısırdaşıyordu ama ben çıkınca hemen susmuştular. Onlara buruk bir gülümsemeyle bakıp ilerlemeye başlayınca, müdürü görmüştüm. Müdürün de gözleri doluydu, demek zorunda kalmıştı beni yurttan atmaya. Ona da Burukça Gülümsedim. Artık başımı bile sokacak yerim kalmamıştı. Cebimde 20 lirayla dışarı çıktım. Gözlerimden dökülen yaşlar ardı kesilmeksizin akıyordu. Etrafa baktım, ay gökyüzünde ışıldıyordu ona rağme etrafım zifiri karanlıktı. Sadece aydan ve birkaç sokak lambasının Işığı vardı, sokakta yavaş ve ağır ağır yürüdüm nereye gideceğimi bilmeden. Okula giderken koştuğum yollardan şimdi ayrılıyordum. Son senemdi zaten, büyük ihtimale bu yüzden atmışlardı beni. Gözlerimi silip dik durmaya çalışarak yürüdüm.Yaklaşık 1 saattir yürüyordum, sahil kenarında durmuş ve dinlenmek için bir bank arıyordum. Sahil sessizdi hatta fazlasıyla sessiz, evren bile benim için yas tutuyordu. Banka tam yerleşmiştim ki arkamdan iki erkek sesi duydum, gecenin bir yarısıydı ve ben sahilde tek kızdım hatta tek insandım ta ki o iki erkek sesini duyana kadar. Sakin kalmaya çalışarak derin nefesler alıyordum. Erkek sesleri gittikçe yaklaşınca kalbimin sesi gümbürdemeye başladı, aniden erkek sesi kesilmişti. Ne olduğunu anlamadan bir erkek valizimi tutup fırlattı, yerimden öyle hızlı kalkmıştım ki korkudan . İki kişiydiler diğeri nerde diye düşünürken arkamdan biri beni tutup kumlara fırlatmıştı. Canım acıyordu, bu yaşadıklarım zaten beni yormuşken başımdan eksilmeyen musibetlerle devam ediyordu. Ayağa kalkmaya çalışınca erkek beni daha çok kuma bastırmıştı. Ağıyordum, nasıl aktığını bile bilmediğim göz yaşlarımla ağlıyordum hemde . Erkek beni sırt üstü kuma yatırıp hiç acımadan yüzüme yumruk indiriyordu, arkadaşı onu kolundan tutunca ayağa kalktı ağzıma gelen o metalik tatla daha da ağlamaya başladım. Erkeklere gözüm ilişince valizimi aldıklarını gördüm, ayağa kalktım son gücümle. Kumsaldan çıkmış ilerleyen erkeğin koluna yapıştım.
"Yalvarırım bırakın içinde para yok sadece kitaplarım var "
Erkek beni öyle sert itmişti ki kaldırımın kenarına kafam çarpmıştı, başımın acısıyla yere mıhlanmış gibiydim doğrulmaya çalışınca erkek valizi bırakıp yanıma eğilmiş ve Kafamı iki eliyle tutup kaldırıma öyle sert vurmuştu ki başım dönmüş ve gözlerim kararmıştı, gözlerimi mi kapatmıştım yoksa? neden etraf bu kadar kararmış olsundu ki , arkadan diğer erkeğin sesi kulaklarımı doldurdu
"Olum kızın kafası kanıyor, kız öldü mü lan ne yapacağız? "Başımın yanında olan erkek
"Sakin ol olum atarız denize hallolur "
O kadar duygusuzca söylemişti ki sanki bir çöpmüşüm gibi. Canım acıyordu sadece vücudum değil kalbim de acıyordu, belki de bu benim için iyiydi anneme kavuşacaktım. O beni özlemiş miydi? Gönlüm anında rahatlamıştı, çünkü bu yolun sonu anneme çıkıyordu, annemm.. Beni özledin mi? Ben geliyorum, babama söyle biricik kızın geliyor de, arada mesafe kalmadı de geliyorum annem. Bilincim tam kapanmadan önce havalandığımı hissettim. Demek ki denize atılacaktım, oysaki deniz kenarında eğitim almama rağmen bir kere bile denize girememiştim. Şimdi girecektim hem de annemin yanına gitmeden önce , bilincim biraz açılır gibi olduğunda bırakıldığımı hissettim ve soğuk suyun hissettirdiği o his ile vücudum titredi, deniz hep soğuk muydu? Yoksa bana mı öyle geliyordu? Ağzımla burnuma tuzlu su dolarken hiç keyifli olmadığını anladım. Hem ben yüzme bilmezdim ki bunu engelleyecek gücüm bile yoktu, tekrar gözlerim kararınca bilincimin yine gideceğini anladım. Son bir uğraş vermek istiyordum ama yapamıyordum. Bu kadar kolay olamazdı ama oluyordu, bütün şeyler kararınca suyun içinde battığımı hissettim. İşte bu kadardı, yolun sonuna gelmiştim. Uzun bir aradan sonra annemi ,babamı görecektim, onları çok özlemiştim. Artık kimse bana Yetim öksüz diyemeyecekti çünkü ailemin yanına gidiyordum.Bir anda etraf bembeyaz olmuştu ne oluyordu, yoksa cennete mi gelmiştim, bir anda önüme annem belirince gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı, annem.. Sonunda kavuştuk dedim. Ona doğru hızla ilerlerken annemin arkasından babamı gördüm ; babam, benim ilk aşkım olan adam, ben doğunca ağlayan, beni korumaya söz veren adam. Adımlarım gittikçe hızlandırıp kollarımı açtım, annem ve babam da açmıştı kollarını, uzun bir aradan sonra onlara sarılacaktım. Annem ve babama ulaşınca. İlk olarak anneme sarıldım o cennet kokusunu içime çektim. İçimi huzur kaplamıştı anne böyle bir şeydi işte, en kötü günümü bile aydınlatırdı, babama dönüp ona da sarıldım artık güvendeyim dedim içimden . Çünkü babam beni korurdu hemde her şeyden. babamdan yavaşça ayrıldım ikisinide öyle özlemiştim ki kırılan kalbim anında iyileşmeye başlamıştı. İşte aile bu demekti, yaraları beraber kapatıp beraber sarmak. Annemin gözleri yaşlıydı hem gülümsüyor hem ağlıyordu. Bir anda annemle babam benden uzaklaşmaya başlamıştı, annemin peşinden koşmaya başladım ama nafileydi yetişemiyordum, ne oluyordu neden benden kaçıyorlardı. Annemler gözden kaybolmadan önce annemin o kadifemsi sesini duydum "daha değil" daha değil de ne demekti ölmemiş miydim? Neden gitmişlerdi. Bir anda etraf karardı, başımın ağrısı yine gün yüzüne çıkmıştı. Dişlerimi sıktım, bu ağrı çok can yakıyordu, sonra sarsıldığımı hissettim. Ben denizde değil miydim? gözlerimi açmak için çabalarken sadece minik bir kesit görmüştüm. Havadaydım ve yerle bakışıyordum. Ben nereye gidiyordum? Veya kim beni götürüyordu? Buda neydi beynim yine eror vermiş ve kısa süren hareketlenmeye gözlerimi yummuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI KALANLAR (TAMAMLANDI)
Misterio / SuspensoArkadaşlar lütfen iblis kralına aşık olmayalım bu mesuliyeti kaldıramam şdmfkfjflfkflfkdlf İlk bölümün böyle olması diğer bölümlerin gizemli olmayacağı anlamına gelmez... Şehirlerin renklere göre ayrıldığı dünyada, her şeyin yeni farkına varan bir k...