40.BÖLÜM

190 15 3
                                    

Yazardan devam

Selen elini zorla kaldırıp yüzünü sildi, gözleri etrafı incelerken, kendi yaydığı ışığın solduğunu fark etti, yeni karnına giren kılıca baktı, içi dışına çıkmış gibi hissediyordu, yerin oynadığını fark edip kafasını kaldırdı, Aren yarıklar açarak Selene doğru koşuyordu, gökyüzü simsiyahken duyulan kurt ulumasıyla herkes şok içinde gökyüzüne baktı, Aren selenin tam karşısında durmuş. gözleri simsiyahken gülümsedi, bunu siz istediniz demiş ve gökyüzünde beliren devasa kurdu canavarların üstüne salmıştı, Selen şok içinde kurda bakıyordu, bu-bu tenrir olamazdı değil mi? iskandinav mitolojisinde bahsedilen devasa kurt olamazdı, kurt ise tüm canavarların kafasını kopartırken, Selen yere çöktü. karnında kılıcı tutan adam artık yaşamıyordu, kılıcı yavaşça çıkartırken, Arene baktı. Aren kendisinde gibi gözünkmüyordu, daha bir farklılaşmıştı sanki, Aren tenriri tekrar gökyüzüne hapsetmiş, Selene bakıyordu, sevdiği kadının heryeri kanlar içinde mızrak ve kılıçlarla doluydu. selenin arkasında bir adam belirip, Selene bir şey sokarken, Aren adamı yarı yolda durdurup, havada parçaladı. hemde sadece gözleriyle bunu yapmıştı. Aren selenin yanına hızla ilerlemiş sevdiğine bakıyordu, Selen ise boynuna giren şeyin ne olduğunu çözmeye çalışıyordu, gözleri artık görme yetisini kaybetmiş gibi etrafı göremiyordu, başı dönüyor ve kusmamak için direnç gösteriyordu, boynundaki şeyi çıkartıp yere attı, arenin sesini duymasıyla burdasın demişti. Aren selenin dediğine şaşırırken, evet burdayım demişti. Aren selenin yüzünü tutup diğer kılıcı ve mızrakları çekmem gerekiyor dediğinde, Selen arenin dediklerini pek anlayamıyordu, duyma yetisinide mi kaybediyordu, vücudunu artık  hissedemediğini fark etti, Aren selenin karnından kılıcı çektiğinde Selen hiç bir tepki vermemişti, gözünü bile kırpmamıştı,bunda bir terslik olduğunu anlayınca , seleni sarsmaya başladı, ama sevdiği hiç bir şeye tepki vermiyordu. nisan selenin yanına gelmiş ona sesleniyordu ama Selen hiçbir şey duymuyor, sadece bir hiçlikte olduğunu düşünüyordu. minu selenin sırtındaki mızrakları çıkartıp yanında tuttuğu merhemleri sürmeye başladı, ama arkadaşı buna da tepki göstermemişti, nisan yerde duran hançere baktı. üstünde yazılar yazıyordu, hançeri eline alıp inceledi.
la mort est le cadeau le plus saint yazıyordu, bu sözü biliyordu. ölüm en kutsal armağandır, bu büyüyle yazılmış bir yazıydı, çelikle dövülürken yapılan kara büyüler üzerine dökülmüştü. nisan bu hançeri biliyordu, arkadaşınında tepki vermemesini şimdi anlamıştı. nisan Arene hançeri uzatıp onu kurtarmamız çok zor dediğinde, Aren nisanın nasıl böyle bir şey demeye cüret edeceğini düşünüyordu, eline hançeri aldı üstündeki yazı Fransızca ya benzerken, nisan devam etti, ölüm en kutsal armağandır. selenin annesi olamaz demiş ve kızını daha çok sarsmaya başlamıştı, hayır bu kızına saplanmış olamazdı. herkes şok içinde annesini izliyordu, babası ise sessizce ağlamaya başlamıştı. minunun gözleri dolarken, neler oluyor demişti. nisan arkadaşına bakıp bu hançer diğer dünyadan geldiği düşünülen, kutsal bir hançerdir. üzerinde yazılan yazılar ise hançerin kötü olan bir gücün eline düşmesi üzerine yazılmış bir yazıdır. tüm ırkların bile dayanamayacağı güçte olan karabüyüyle dövülmüş kutsal hazinedir. dediğinde wil nisana dönüp peki nasıl iyileşir dediğinde, nisan ağlayarak hiç iyileşildiğini duymadım. demişti Aren sevdiği kadını kollarına alırken, iyileşmiş yaralarına baktı. Donuk bir şekilde Selen yaşıyor sadece hapsolmuş durumda dediğinde, selenin annesi nasıl yani demişti, kral sevdiği kadını sımsıkı tutup sarılırken. selenin annesine baktı, vücudu iyileşiyor, bu yüzden fiziksel biçimde ölemez, ama ruhani boyutta hapis olabilir ve Selen de kendi ruhani dünyasına hapis olmuş durumda, dediğinde. mert gözlerini silerek krala baktı, onu kurtarabiliriz dimi dediğinde, nisan hıçkırmış ve biraz zor olacaktır, ama kurtarabiliriz demişti. Aren nisana bakıp hazırlıklara bugün başlayacağız demiş ve ayaklanmıştı, Yang selenin aşağı sarkmış koluna burnunu sürterken, mırlıyordu. selenin annesi babasına sarılırken hıçkırarak ağlamaya devam ediyordu, minununda selenin annesinden alta kalır bir yanı yoktu, oda hıçkırarak ağlıyor dualar ediyordu, wil sevgilisini böyle gördüğünde daha çok fenalaşıyordu, Thomas wilin omuzuna elini korduğunda, wil babasının burada olduğunu yeni fark etmişti. babasına sarılırken, liderimi kaybetmek istemiyorum demiş ve göz yaşlarını tutamamıştı. mert sevdiği kadına teselli vermeye çalışırken, kralın arkasından ruh gibi ilerliyordu, çok sevdiği kaptanı cansız bir şekilde kralın kucağında yatıyordu, kolları aşağı sarkıyor hareket etmiyordu. Aren ise kucağında taşıdığı küçük bedene baktı, bu sevdiği kadın olamazdı, o hep gülümseyen iyilik saçan kız gitmiş, sadece bedeni kalmıştı. nasıl olurda sevdiği kadını koruyamamıştı, kendisini suçluyordu, uzun zamandır savaşa katılmadığı için haz almak için alana girip öyle savaşmıştı ama sevdiğini savaşırken görmemişti, sevdiğinin ne tür acılar çektiğini görememişti, onu koruyamamıştı, içindeki kötülük artmaya devam ediyordu, biliyordu çünkü, tek iyiliği vardı ve de şuan onun cansız bedenini tutuyordu. sessizce gözyaşlarının akmasına izin verdi, simsiyah gözlerinden akan kanlar selenin üstüne düşüyordu, kral ilk defa ağlıyordu ve bir daha da ağlamamaya Ant içti. sevdiği kadını kurtaracak ve onu yanından bir dakika bile ayırmayacaktı, eğer fedakarlık yapması gerekecek ise, bunu sonuna kadar yapacaktı. Thomas önceden irtibata geçip uçağı çağırmıştı, uçak önlerinde açık bir şekilde kralı bekliyordu. kralın yanından bir an bile ayrılmayan Yang, selenin kolunun altına kafasını sokmuş onu havada tutmaya çalışıyordu, uçağa Aren binerken, Yangta peşinden girmişti. pilot yangı görünce hemen kabinine girmiş ve kapıyı kapatmıştı, arkasından uçağa diğerleride binmişti, kral sakince seleni uçağın arka tarafında bulunan, yatağa bıraktı. içeri girdiğinde selenin ailesi yan yana koltukta oturuyordu, Thomas ise onların tam karşısında oturuyordu. diğer karşılıklı dörtlü koltukta; nisan, minu, mert ve wil oturuyordu. Yang ise selenin ayak ucunda içeride yatıyordu, kralın gözleri cenki aradı, sadık dostu neredeydi? uçağa yara bere içinde selinle cenk girdi. minu yaralı kızı görünce hemen ayaklanmış ve kızı diğer dörtlü koltuğa oturturup, yaralarını pansuman ediyordu, kral cenkin yanına gidip iyimisin diye sordu, cenk iyiyim demiş ve kralın sorusunu kısaca kesip, sevdiği kadına bakmaya devam ediyordu, kral diğerleri nerde diye sorunca, cenk aniden duraklamış ve gözleri dolu bir şekilde krala dönmüştü. onları kaybettik dediğinde, kral cenke sarıldı, bu lanet olası savaş herkesi yaralamıştı, hemde en derinlerden .

Kral selenin yanına uzanmış, selenin elini tutuyordu, elini bir dakika bile selenin elinden ayırmazken, kendisine kızıyordu, minu kapıyı tıklatıp kral ve selenin kaldığı odaya girerken, uçak havalanacak efendim demişti. kral başıyla onay verirken, minu yangın yanına gidip yarasına baktı, Yang minuya dikkatle izlemiş ve ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. minu içeri gidip elinde merhemlerle dönmüş ve yangın yarasına sürüyordu, Yang onu umarsamamış gibi kafasını selenin bacaklarına koydu, kral ise karşısında duran stokera bakıyordu, sevdiceği bir kötülüğü de adam etmişe benziyordu. minunun işi bitince içeri geçti, ardından uçağın pilotu duyuru yapıp, uçağın havalandığını söylemişti. kral selenin elini daha sıkı tuttu,artık ona zarar gelmesini istemiyordu.

SAKLI KALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin