Nisan bana bakıp zorla gülümseyerek kitaplığın yanındaki iki adet bulunan tekli koltukları gösterdi ve birisine kendisi oturup yanındakini bana işaret etti. Bende nisana uyarak oturdum nisan "dışarıdaki kapı tuvaletin kapısı, orada banyoda var" dediğinde kafamı anlamında anlamında salladım. Nisana baktım ve aklımı kurcalayan şeyi dillendirdim
"Seni rahatsız ettiğimin farkındayım, bunun için özür dilerim. İyileşir iyileşmez gideceğim söz." demiştim nisan "kessin gidersin" gibi homurdanınca "bir şey mi dedin? " Diye sormuştum. Nisan "hayır hayır bir şey demedim demiş ve gözlerini devirmişti. Asla iyi anlaşamayacaktık anlaşılan. Kitaplığa dönüp "bu kitaplar ne kitabı acaba, ben kitap okumayı severim. Bende okuyabilir miyim?" diyerek ona döndüm. kaşları şaşkınlıkla kalkmış ama sonrada sinirle çatılınca afallamıştım. "Hayır zaten okusan da anlamazsın "dediğinde alınmıştım çünkü ben çok çeşit roman okumuştum ve biliyordum. Kitap okumayı gerçekten çok seviyordum ama son kalan kitaplarımı hırsızlar çalınca okuyacak kitaplarımda yok olmuştu. Aklıma gelen iğrenç görüntüler ve yaptıkları gelince, gözlerim dolmaya başlamıştı. Kafamı yere eğip kendime gelmeye çalışıyordum. "Gerçekten ağlayacak mısın? Bu bir şaka olmalı, ben nelerle uğraşıyorum ya" diyerek sitem etmeye başlayan nisana bakmaya bile yüzüm yoktu. özür dileyip odadan çıkarak tuvalete girdim. Kapıyı kapatıp klozetin üstüne oturdum ve ağzımı tuta tuta ağladım. İçimdeki her şeyi göz yaşlarımla kusuyordum. Nefes almakta zorlanmaya başlayınca kendime gelmeye çalıştım ama kriz geçiriyordum. Nefes alamıyordum ve başımda dönmeye başlamıştı, aniden kararan gözlerimle mermerin üstüne düştüm. Tek duyduğum ses kapı açılışı ve bir çığlıktı.
Gözlerimi açmadan önce nisanın sesini duydum "benim suçum yok baba ne deseydim büyülü kitapları okuyabilirsin, hatta yanlışlıkla kendini büyülersin falan mı deseydim" dediğinde yanlış duyduğumu varsayarak gözlerimi araladım. Rasim amca nisanı dürtmüş ve nisan bana dönerek bir anlık endişeyle baktıktan sona eski halini alırken. Rasim amca bana doğru eğilerek ateşime bakmış ve geri çekilmişti. Başım o kadar çok ağrıyordu ki gözlerim bile ağrıyordu. Nisan "iyi misin?" dediğinde kafamı sallamaya bile mecalim olmadığından zorla konuşarak "iyiyim" dedim. Nisan" eğer sana bir şey olsaydı, suç benim üstüme kalırdı. Bir daha böyle şeyler yapma "diyerek sitemini belli etti . Rasim amcam nisanı dürterek onu susturmaya çalıştı. Rasim amca bana bakarak "sen onu aldırma kızım gerçekten nasılsın? "diye sorunca. "İyiyim rasim amca sadece başım ağrıyor" dedim rasim amca "kafanı düşerken çarpmışsın ağrıması normaldir ama istersen ilaç verebilirim" demişti. Kafamı sallayamadığımdan "olur" demiştim. Rasim amca da bunun üzerine aşağı inmek için odadan çıkınca nisan bana dönerek kaşlarını düşünceli bir şekilde çattı. sahi az önce nisan rasim amcaya büyülü mü diyordu yoksa ben mi yanlış duymuştum. Kitaplara gözüm kayınca normal shakespeare'in ve Victor hugo'nun kitaplarıda vardı . Sanırım delirmeye başlıyordum, gördüğüm kitaplar bunlar değildi ve bu kitapların büyülü olması imkansızdı çünkü ben bu kitapların hepsini okumuştum. Kitaplarda büyü kelimesi bile yoktu. Tam o sırada rasim amca odaya girmiş, elindeki ilacı ve suyu bana uzatınca yavaşça alıp hapı ağzıma atarak suyu içtim. Rasim amca nisana dönerek "biz çıkalım selen dinlensin" dediğinde nisan kafasını sallayıp birlikte odadan çıktıklarında derin bir nefes aldım. Ağlamamın verdiği yorgunlukla gözlerimi yumup uykunun güzel kollarına kendimi bıraktım.
Neredeydim ben? Neden burası bu kadar karanlıktı? Tam o sırada bir ışık hüzmesi yayılıp annem ve babam belirtince, onlara doğru ilerlemeye başladığımda annem durmam için elini kaldırmıştı. Sadece bakışıyorduk, ne annem konuşuyor nede babam konuşuyordu. Annem elini indirmiş ve babamın elini tutup gitmeye başladıklarında ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Onlara seslenmeme rağmen durmuyorlardı. Anne baba lütfen gitmeyin, beni tekrar bırakmayın. Annem ve babamın "daha değil" demesiyle yataktan hızla doğruldum. Bu bir kabus muydu? Derin derin nefes alarak kendime gelmeye çalıştım ama olmuyordu. Aklımdan çıkmıyordu, bir türlü onları özlüyordum. Tam onlara kavuşacakken uyanmıştım. Rüyamda bile onlara kavuşamıyordum yana doğru döndüğümde nisanın uyuduğunu gördüm. Yataktan sessizce doğrularak odadan dışarı çıktım. Yavaş yavaş basamaklardan inip rasim amcayı uyandırmamaya dikkat ederek kulübeden de çıktım . Dışarısı ılıktı, rüzgarın hafif esintisi tenimi gıdıklıyordu. Masaya oturup, kuzey ışıklarını izlemeye başladım. Kafamı dağıtmaya çalışıyordum ama nafileydi, hep annemle babamın dedikleri söze aklım gidiyordu. neden neden daha değil diyip duruyorlardı ki. O sırada karanlıkta bir ışık görmemle dikkatimi oraya verdim. Işıklar daireler çiziyor gibiydi, sanki onu takip etmemi istiyormuş gibi. Yakınlaşıp uzaklaşıyordu, ayağa kalkıp ışığa doğru ilerlemeye başladığımda yürümekte artık zorlanmıyor aksine rahatça yürüyordum. Başımın ağrıması bile dinmişti. Arkamı dönüp kulübeye baktığımda, uzaklaştığımı görmüştüm. Önüme tekrar döndüğümde, iri siyah gözleri olan ve benim boyundan iki üç santim uzun olan devasa tüylü ağzının her yeri keskin dişlerle çevrilmiş bir canavarla karşılaştım. Ağzından aşağıya damlayan kan damlaları ve elinde sürüklediği geyikle yerime mıhlanmıştım. Işık neredeydi? Veya ben neredeydim? bu bir kabus muydu? Canavar elindeki geyiği yere bırakıp, bana doğru yavaşça adım atınca. Yeri göğü inleten bir çığlık atmıştım. Canavar bir iki adım sendelerken ben ise bayılıyordum. Bayılmadan önce duyduğum nisanın sesiyle rahatlamıştım ama ağzından çıkan sözlerle afalladım çok farklı şeyler söylüyordu, anlayamıyordum. Zaten anlamak için bile çabalayamamıştım çünkü beynim siyah bir pankart göstermiş ve tüm dünyamı siyahlara boyamıştı.
Gözümü oymak isteyen güneşe inat yüzüstü yatmıştım. O sırada dün akşam gördüklerim aklıma gelince hemen doğrulmuş ve ani doğrulmamdan ötürü dönen başıma karşı biraz daha kendimi zorlamıştım. Ayağa kalkıp etrafa baktığımda, nisanın odasındaydım. Her şey aynı gözünküyordu odada gözlerimi gezdirince nisanın odada olmadığını fark ettim. Aşağıda olduğunu düşünüp odadan çıkmış ve lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamaya başladım. Aynadaki yansımama bakınca gözaltımdaki morluklar bana el sallıyordu, yüzüm bembeyazdı saçlarımsa darmadağınık. Kendime çeki düzen verip aşağı inmeye başladım. Minimalist mutfakta çay kaynıyordu, içerde kimse yoktu. bende kulübenin dışına çıktım.
Kulübenin önündeki masada oturan nisan ve rasim amcayı görmemle derin bir nefes aldım. Burdalardı nisan bir anda neşeyle "günaydın" demiş ve şaşırmamı sağlamıştı. Bana iyi davranmıştı, yanlışlıkla yaptığını varsayarak rasim amcanın yanına oturdum. Nisan bana bakarak" iyi uyudun mu? " diye sorunca kafamı olumsuz anlamda sallayıp "hayır hep kabus gördüm" demiştim. Nisan bana samimi ve içtenlikle gülümseyerek "ilk gecen olur böyle şeyler alışırsın" demişti. Bu ikinci şok dalgasıydı galiba veya gerçekten delirmiştim. Rasim amca kahvaltı esnasında hiç konuşmamış kahvaltı bitince de odun toplayacağını söyleyerek ormana gitmişti. nisan ise kahvaltıdan sonra bana hala iyi davranmaya devam etmiş ve benimle sohbet etmeye çalışmıştı. Nisan mutfakta bulaşıklarla ilgilenirken, bende evin etrafını gezecektim. İlerlemeye başlayınca, dün akşam kabusumda gördüğüm yerde durmuştum. Arkamı dönüp kulübeye baktığımda kabusumdaki gibi aynı derecede uzaktı, önüme korkarak dönmüş ama hiçbir şeyle karşılaşmayınca vücudumun verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım. Tam o sırada yerdeki koyu kırmızı lekeler dikkatimi çekti, eğilip baktığımda onların kan olduğunu gördüm. Bu da ne demekti? Dün akşam yaşadığım kabus değil miydi? Ellerim titremeye başlamıştı. O sırada nisanın dün akşam söylediği şeyler aklıma geldi "Fürchte die Hexe als den, der dich töten wird" buda ne demekti yavaşça ayağa kalktım. Bunu nisana soramazdım, kendim öğrenmek zorundaydım. Arkamı dönüp kulübeye doğru hızla ilerledim. Ne de olsa bir ipucu bulmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI KALANLAR (TAMAMLANDI)
Mistério / SuspenseArkadaşlar lütfen iblis kralına aşık olmayalım bu mesuliyeti kaldıramam şdmfkfjflfkflfkdlf İlk bölümün böyle olması diğer bölümlerin gizemli olmayacağı anlamına gelmez... Şehirlerin renklere göre ayrıldığı dünyada, her şeyin yeni farkına varan bir k...