59

4.3K 292 96
                                    

Medya: Coldplay - Gravity 

28 Şubat Cuma 15.30

Levent: Bora

Levent: Çıkışta beklesene konuşalım

Levent: Biliyorum sinirlisin hala

Levent: Ama konuşmamız lazım

Bora: Tamam

Bora: Beklerim. (Görüldü 15.31)

Telefonu kapatıp arkama yaslandım, kafamı kaldırdığımda ilk gördüğüm yine o Siroz'un kafası oluyordu ama artık o kadar sinir olmuyordum. Tabi ki bunun sebebi Bora'nın Siroz'un yanından kalkmış olmasıydı.

Üzerine konuşmamıştık ama o gün olanlar yüzünden olduğunu tahmin ediyordum, hatta Siroz'un yüzüne bakmıyordu bir keresinde baya terslemişti bile. Ben sadece keyfini çıkartıyordum, kimde bir bok var desem gözüm tutmasa aynı düşündüğüm gibi çıkıyordu ulan.

Öbür taraftan, Bora'yla o günkü kavgamızdan sonra çok düşünmüştüm. Bana korktuğumu söylemişti, sevmekten korkuyormuşum.

Hep yıkıntıya dönüşecek olan kişinin Bora olacağını düşünüyordum, onu üzmek istemediğimi söyleyip duruyordum. Anneme olanlar gibi şeyler yaşansın istemiyordum.

Ama sonra bunun benim başıma gelmesinden de çok korktuğumu fark etmiştim, ya o kadar çok seversem sonunda da bir yıkıntıya dönüşürsem? Beni asıl en çok korkutan buymuş. Kendini aşka teslim etmek.

Bu açık açık bir insana kendini teslim etmekti, sana zarar verip vermeyeceği onun elinde oluyordu.

Aşka inanmadığımı söylerken aslında sanırım sadece aşktan korkuyordum. Çünkü inanmadığım bir şeyden korkamazsın ki.
Tüm bunları Bora'ya da anlatmalıydım, çünkü belli ki başından beri uyguladığım taktik, yani sessizce uzak durmak, sadece aramızı daha çok açıyordu.

Zil çaldığında ellerim titrerken eşyalarımı çantama doldurdum, kalktığımız sırada Çetin'in koluna dokundum "Çeto bugün Bora'yla biraz konuşmam lazım kardeşim."

"Tamam kanka takılın siz benim zaten eve uçmam lazım Duru'ya bakacağım annem alışverişe çıkacakmış."

Bora'ya uzaktan el sallayıp sınıftan koşarcasına çıkarken biz de Bora'yla kısa bir bakışma yaşamıştık. Kuruyan dudaklarımı yalayıp yanına adımladım, yeni yeri orta sıranın en arkasının 3 önüydü.

Artık aynı hizada olduğumuz için en sevdiğim şeylerden birisi kafamı sıraya yatırmak olmuştu, böylelikle yap yatıyor hem de onu izliyordum.

Tabii sık sık Bora'ya yakalanıyordum o da ayrı mesele.

Yanına gittiğimde neredeyse sınıfta sadece ikimiz kalmıştık. Hazır olduğunda sessizce yürümeye başladık, her seferinde bu kadar gergin oluşumun bana hiçbir faydası olmuyordu.

"Söylediklerini çok düşündüm." Ellerim cebimde yavaş yavaş, tane tane konuştum, o da can kulağıyla beni dinliyor görünüyordu.

"Bu en son konuştuklarımız yani."

Bahçeye çıktığımızda derin bir nefes aldım, "Sevmekten korkuyorsun dediğinde haklıydın ama ben tam olarak farkında değildim sanırım. Ben sadece..." kafamı eğip her adımda üzerine bastığım karı izledim, "Sadece onlar gibi olalım istemedim. Eğer aşk buysa hiç aşık olmak istemiyorum diye düşünüyordum."

Kafamı kaldırıp Bora'ya baktım, o da üzgün görünüyordu ama sesini çıkarmadan beni dinlemeye devam ediyordu

"Senden özür dilemiyorum yanlış anlama, bok gibi bir sene oldu, özür dilenecek bir şey değildi bu. Ama ben sadece kendi bildiğim yöntemimle idare etmeye çalıştım.
Arkadaşlık aşk gibi değil, hayatından çıkartmak zordur ama ayrıldığın an eskisi gibi olamazsın, kaybedersin aşkı, aşkını, aşık olduğun kişiyi. Ben seni kaybetmek istemedim, hala da istemiyorum. Ama çırpındıkça daha çok kaybediyormuşum gibi geliyor."

Bahçenin kapısına az kala durdum, bahçede sadece ikimiz kalmıştık, kar yavaşça yağıyordu bugün o da benim gibi sakindi anlaşılan.

"Yani biliyorsun çok sık evde değildi o adam, benim her anımda yanımda olan bi sizler vardınız. Sırf bu yüzden bile gidişinin bu kadar koyacağını düşünmemiştim ama Bora tüm sene o kadar koydu ki bu, ağır ağır her gün."

Duraksadım, kafamı yukarı kaldırıp gözlerimin dolmasını engelledim kendimce sonra Bora'ya baktım tekrar.

"Sonuçta o adam benim babamdı, ve ona güveniyordum. Her anlamda. Ama hepsi gitti. Hiçbir şey sandığım gibi çıkmadı." Nefesimi verip toparlanmaya çalıştım "Neyse anlatmak istediğim ben ne yapacağımı bilemedim ama sana olan hislerim hiç değişmedi. Hala toparlanmaya çalışıyorum çoğu zaman saçma sapan davranıyorum ama senin tüm bunların dışında kalman gerekiyordu."

Sessizlik. Söylemiştim işte. Söylemiştim değil mi? Bora'nın yüzüme şaşkınca baktığını düşünürsek, söylemiştim, içimden değil yani, dışarıdan söylemiştim.

"Söyledim dimi?"

"Hı? Neyi?" hala şaşkın görünüyordu, ulan söylemedim mi? Yoksa bir saattir ben sessizce yüzüne mi bakıyorum çocuk ondan mı şaşkın bakıyor

"O kadar konuştum neyi neden yaptığımı anlattım sonra seni hala sevdiğimi söyledim. Söylemedim mi yoksa ulan?"

Ben az önce seviyorum mu dedim ulan!

"Beni-" durdu, sonra kafasını eğerken güldü, tekrar gözlerime baktığında bu bakışı ne kadar özlediğimi daha çok hissetmiştim  "Söyledin."

Sıcacık bir şey tam kalbimin yanından geçerek bütün vücuduma yayılmıştı, şuan okulda olmasak dudaklarımı tüm yüzünde gezdirmek isterdim. Burnumu boynuna gömmek isterdim. Sadece anı yaşamak isterdim, artık hiçbir şeyden endişe duymak istemezdim.
İstemiyordum da.

Sadece normale dönmek istiyordum ama henüz çok işim vardı. Söylediğim ve yaptığım her şeyi telafi etmek istiyordum. Ben dağılmıştım belki ama dağılırken Bora'yı da dağıtmıştım. En çokta bunun için.
O yüzden her şeyi eski haline getirene kadar çabalayacaktım, elimden geleni yapacaktım.

"Levent!"

İçimdeki bu huzurla tam bu anda donmak istiyordum, sonra birisinin adımı seslendiğini duydum, ilk başta çıkaramamıştım, çok tanıdıktı ama sonra hatırladım.
Babamdı.

*
Şaka gibi bunlar Yarına Kadar'da da 59. Bölümde bir araya gelmişlerdi jfkdkd ayarlamaya çalışsam olmazdı herhalde

[ II. Kitap ] Bir Gün (bxb) • [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin