60

4.5K 302 123
                                    

Aynı Günün Devamı

Levent

Sanki zaman durmuş gibiydi, ama hayır bu bir film değildi ki, gerçek hayatta zaman durmazdı. Ama durmuştu, ya da en azından sadece benim için durmuştu. Belki sadece birkaç saniye geçmişti, ama sanki saatlerdir o yüze bakıyormuşum gibi hissediyordum.

Aklımda tek soru vardı, neden? Neden gelmişti? Bu kadar ay geçmişti, bir kere bile aramamıştı. Omzumda bir el hissettiğimde zaman tekrar akmaya başlamıştı, belki gereğinden fazla hızlı.
O adama doğru ilerlerken bu sefer hiçbir şey hissetmemiştim, belki derinlerde biraz üzüntü biraz öfke.

Yanına doğru hızla vardığım sırada dışarı çıkmıştı, ben de peşinden gitmiştim. Arabanın önünde durduğunda şimdi ben de tam karşısındaydım.
Yüzüne baktım dikkatlice, üzgün görünüyordu. Bunca ay sonra daha öfkeli olurum diye bekliyordum ama hissettiğim tek şey özlemdi sanırım. Böyle hissetmemem gerekiyordu.

"Levent, seninle konuşmamız lazım oğlum."

Dişlerimi sıktım, gözlerimi anında kaçırırken derin bir nefes aldım, oğlum kelimesi içimi titretmişti. Böyle hissetmemem lazımdı, anneme ihanet ediyormuşum gibi hissediyordum. Hayır asıl ihanet eden oydu. Kafamı ona çevirdiğimde bu sefer öfkeyi hissetmiştim

"Konuşacak bir şeyimiz yok."

"Levent olanlar annenle benim aramda, başka birisini seviyorum diye beni silemezsin hayatından."

Ağzımdan histerik bir gülüş çıktı, hayretle baktım yüzüne "Sence olay gerçekten o kadar basit mi? Unuttuysan söyleyeyim, sen annemi aldattın! Yıllarca yalan söyledin! O kadın senin yüzünden intihar etti! Senin yüzünden beni de bırakacaktı!"

Belime sarılan eller beni geriye çekmişti, sinirle solurken o adamın üzgün yüzünden bakışlarımı çekip Bora'ya baktım, sakin ol, diyordu bana dudak hareketleriyle.
Etrafa bakındım, ilerideki iki üç çocuk dışında kimse kalmamıştı. Sakin kalmaya çalışarak ona döndüm tekrar, "Bir daha gelme."

Bora'yı bileğinden tutup peşimden sürüklerken arkamdan seslenmişti,
"Ben senin babanım Levent, beni kolayca silemezsin. Boşanma davası olacak yakında, velayetin annende kalabilir ama beni de görmek zorundasın. Seni sadece o kadına bırakmayacağım, sen benim kanımdansın."

Dönüp onu dinlerken şaşırmadan edememiştim, tüm vücudumun titrediğini hissediyordum. Tüm olanlardan sonra onu görmek isteyeceğimi mi düşünüyordu? Ona doğru hızla atıldığım sırada Bora son anda tutmuştu beni, o adam da arabaya binmiş uzaklaşmıştı zaten.

Kollarından kurtulduğumda kafamı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldım, sakin ol, sakin ol, sakin ol.

Önümdeki taşa hızla bir tekme savururken sövdüm "Sikeceğim bu işi!"

Bora etrafına bakınıp ileriyi gösterdi "Gel hadi gidelim buradan, tepe boştur."

Bir şey söylemeden Bora'yı takip ederken göz ucuyla yüzüne bakıyordum, o da gerilmiş görünüyordu. Aslında şimdi benzer olaylar tekrarlanınca onu da ne kadar zor durumlara soktuğumu daha iyi fark ediyordum. Hem ondan uzak durmak istemekle hem de uzak duramayıp yine de tamamen yanında olamamakla aslında ona en büyük kötülüğü yapmıştım.

Neden yanımda olmasına izin veremedim ki, neden sadece susup kafamı omzuna koymadım? Şimdi düşününce yapabilirmişim gibi geliyor, ama o zamanlar kendime bile tahammülüm yoktu.

Tepeye yaklaştığımızda çantamı çıkarıp kenara fırlatmıştım kar yağmaya devam ediyordu ama umrumda değildi, banktaki karı temizleyip içim ürperirken oturdum, Bora da hemen yanıma yerleşmişti.

"Recai amca seninle görüşmekte kararlı sanırım."

"Ama ben onu istemiyorum."

Bankta yan dönüp yüzünü eline yasladığında ben de hafiften ona dönmüştüm "Hiç mi özlemedin onu?"

Bir süre bir şey söylemeden yüzüne bakarken düşündüm, özlemiştim, her ne kadar bunu istemesem de engel olamıyordum.
Zorla dudağımı yalayıp sesimi bulmaya çalıştım, bunu itiraf etmek daha zordu "Özledim, ama onu affedemem. Bora ben onun sevgisine güvenemem."

Kafamı önüme eğdim, sonra doğrulup tamamen Bora'ya döndüm, "Yıllarca aşık olduğunu söylediği kadına bile ihanet eden adamın babalığını istemiyorum, o benim annemdi, ve o adam arkasında nasıl bir yıkım bıraktığını düşünmeden siktirip gitti. O yıkıntıyla aylarca ben başaçıktım, o ev her gün beni boğuyordu."

Durup bir nefes aldım, sakin olacaktım, daha çok Bora için sakin olacaktım, onu kıracak bir şey söylemek istemiyordum tekrar "Babalık arada sırada yapacağın bir şey değil, ya da öyleyse de benim umrumda değil. Neyse, boşver. O adam ortalıkta olmadığında bile yeterince bok ediyor günümü."

Tereddüt ederek yüzüne baktım tekrar, sonra aynı tereddütle elini tuttum. Bunu yapmayalı bile aylar olmuştu. Gözleri elimi takip ederken yüzüme çıktığında tüm vücuduma bir ürperti geldiğini hissettim.
o da tereddüt ediyor gibi görünüyordu.

Burnumun üstüne düşen kar tanesi aynı hızla saniyeler içinde erirken uzanıp karşımdaki bu çocuğu öpmek istemiştim. Ama bunu yapacak hakkım var mıydı?

"Ben aptalın tekiyim Bora. Seni kendimden hiç uzaklaştırmamam gerekiyordu ama işin aslı senden bir türlü uzaklaşamamış olmam. Bu belki seni daha çok incitti, bilmiyorum Tek bildiğim bu sefer özür dilemeyeceğim, düzeltmeye çalışacağım."

Gözlerine baktım "Yani eğer izin verirsen."
dudağının hafifçe kıvrıldığına emindim, "Bir daha aptalca bir şey yapmazsan, güzel olur."
Kafamı öne eğip gülümserken çenemde hissettiğim buz gibi parmakların ardından dudaklarımda hissettiğim sıcaklık afallamama sebep olmuştu.

Gözlerim hızla kapanırken ellerimi montuna yerleştirip sımsıkı tutmaya çalıştım. Üst dudağını özlemle emip çekilirken bu sefer uzun, özlem dolu bir öpücük bırakmıştım. Alnımı alnına yaslarken gözlerimi açamadım, bu kadar yakınındayken kokusu da içime işlemişti.

Dudağımda kısa bir süre dudağını hissetmiştim, sonra bir daha ve bir daha. Sonra kafasını boynuma gömmüştü, kollarımı sıkıca boynuna sararken gözlerimi hiç açmadan aynı huzurlu ben de boynuna gömmüştüm kafamı.
Burada olmak iyi hissettiriyordu, sanki her şeyin belli bir yeri varmışta benim de yerim burasıymış gibi.

Geri çekildiğinde yüzüme merakla bakıyordu, ama aynı zamanda çekiniyor gibi de duruyordu, "Ne oldu?" diye sordum.

"Artık aşka inanıyor musun?"

Kafamı önüme eğdim, parmaklarımla oynarken Bora'ya baktım tekrar "Bilmiyorum, ama sana inanıyorum. Seninle olan her şeye."

Uzanıp elini tuttum tekrar, montumu yarıya kadar açıp elini kalbimin üzerine koydum, sonra kendi elimi de onun montunun içinden kalbinin üzerine yerleştirdim.
Yüzümde engel olamadığım bir gülümseme belirmişti, tahmin ettiğim gibi ikisi de aynı deli hızla atıyordu.

"Buna inanıyorum."

Genişçe sırıtırken elini ve benim elimi çekmiş dudaklarıma yapışmıştı tekrar, geri çekildiğinde hala dibimdeydi "Bazen çok şapşallaşıyorsun, ama onu da çok özledim."

Kafamı hafifçe sallayarak ona onay verdim "Ben de. Ve bunların sorumlusu da benim ama telafi edeceğim."

Gülümsedi "Edersin, etmek için çok vaktin var."

Kafamı omzuna koyarken gözlerimi kapattım, eve hiç gitmek istemiyordum. Anneme bugün olanlardan bahsedip bahsetmeyeceğime karar bile vermemiştim, tekrar o üstüme üstüme gelen duvarların olduğu, yüzüne her baktığımda o günleri hatırladığım annemin olduğu eve gitmek istemiyordum.

Ben sadece bu anda kalmak istiyordum, zaman gerçekten donsa ve biz sonsuza kadar bu anda kalsak. Ama imkansızdı. Bora'nın kafasını kafamın üzerine hissettiğimde gözlerim hala kapalı tebessüm ettim. Gerçek dünya da ancak erteleyebilirdin.
Dünyanın geri kalanını erteleyebildiğim kadar ertelemek istiyordum.

[ II. Kitap ] Bir Gün (bxb) • [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin