75

3.6K 275 16
                                    

Medya: Damien Rice - It Takes A Lot To Know a Man

Aynı günün devamı 22.32

Levent

Öfkeyle telefonu yatağa doğru fırlatıp odanın ortasında turlamaya başladım, kavga etmekten nefret ediyordum ama çenemi de tutamıyordum! Konu Bora olunca çok çabuk kendimi kaybediyordum.

Durdum, ve yorgunca nefes alıp verdim. Ellerimle yüzümü sıvazlarken arkamı dönüp hızla telefonumu kapmış ve odadan çıkmıştım.
Koşar adımlarla merdivenden inip ceketimi aldım hemen, tam kapıdan çıkacakken annemin seslenmesiyle duraksadım

"Levent! Nereye gidiyorsun bu saatte?"

Dönüp anneme baktım, oturduğu koltuktan kafasını bana doğru çevirmiş merakla bakıyordu

"Bora'ya gidiyorum bir şey konuşmam lazım."

"İyi dikkat et." İzlediği diziye ilgisizce dönerken mırıldanmıştı, cevap vermeden hızlıca çıkmış yine koşar adımlarla Boralara doğru gidiyordum. Kapılarının önüne geldiğimde hızlıca çaldım kapıyı, nefes nefese kalmıştım.

Cansu abla kapıyı açtığında önce gülümsedi sonra merakla baktı "Hoş geldin oğlum, iyi misin biraz garip görünüyorsun?"

İçeri geçerken hızla ayakkabılarımı çıkardım "Koştum da ondandır Cansu abla, Bora yukarıda dimi?"

Genişçe sırıtırken televizyonun karşısındaki koltuğa doğru ilerliyordu "Evet sesi çıkmıyor bir saattir."

"Tamam teşekkürler." Cansu ablaya gülümseyip merdivenleri hızla çıktım, kapısının önüne gelince duraksadım. Biraz sakinleşip nefesimi düzene koyabilirdim en azından. Tam kapıyı açacaktım ki kapı zaten açılmıştı, kalbimin ritmini değiştiren çocuk şaşkınca bana bakıyordu.

"N'apıyorsun burada?"

Moralim bozulmuştu "Gelemez miyim sevgilimin evine? Bi kavga ettik diye yüzümü görmek istemiyor musun?"

Ağzını açtı kapattı sonra sırıttı, o sırıtınca benim de bedenim birden hafiflemişti "Onu demiyorum kapının önünde ne yapıyorsun?"

"Ha. Şey, koştum da yorulmuştum içeri girmeden nefesim düzene girsin dedim sonra kesik kesik konuşurum-"

Dudaklarımın üzerine kapanan dudaklar cümlemin yarıda kesilmesine sebep olmuştu, kendimi tutamayıp gülümsediğimde biraz geri çekilmiş ve uzanıp bir öpücük kondurmuştu dudağıma. Elimden tutup beni içeri çekerken çoktan sarhoş gibiydim.

Vücudumu kapıya yaslayıp kapının kapanmasını sağlarken kendisiyle kapının arasına sıkışmıştım, ellerimi boynuna dolayıp kendime çektim ve öpmeye devam ettim. Dillerimiz birbirine çarparken dayanamayıp alt dudağını çekiştirdim.

Ellerini belime yerleştirip beni daha çok kendine çekmişti, üst dudağımı yalayıp küçük öpücüklerle boynuma doğru yol aldı. Kafamı yukarı kaldırıp boynumu ona sundum, hayatımda ilk defa tam anlamıyla kendimi birisine bırakıyordum.

Her şeyimi ona sunmak istiyordum, sadece beraber kalalım istiyordum.

Boynumda hissettiğim acıyla boğuk bir inleme kaçmıştı ağzımdan, dudağımı ısırıp elimi saçlarına daldırdım, daha çok boynuma bastırdım. Kapıyla onun arasında kıvranıyordum.

Kafasını boynumdan çekerken tekrar dudağıma uzanmıştı, dudaklarını açlıkla karşılarken ellerimi yanaklarına getirdim bu sefer, o da ellerini boynuma çıkartmıştı. Alnını alnıma yaslarken son kez uzun bir öpücük verdi bana.

"Özür dilerim."

Biraz çekilip gözlerime bakmıştı, sonra parmaklarıyla yanağımı okşamaya başladı "Siktir et özrü. Çok sıkıldım. Başkalarının aramıza girmesine izin vermeyelim artık."

Sadece başımı sallayabilmiştim, her an daha çok tutuluyordum ona, artık engellemediğim için miydi bilmiyordum ama halimden çok memnundum.
Elimden tutup beni yatağa çektiğinde yanına tırmanıp uzandığı yerde ona sarıldım, odasında sadece başucu lambası yandığı için her şey loş görünüyordu.

Bu bana en son buraya geldiğim geceyi hatırlatmıştı, her şeyi tamamen bitirmek için geldiğim geceyi.
Ne aptaldım ama, ondan ayrılırken ve zor bir hayata adım atarken bile ona ihtiyacım vardı, ama ben bunu görememiştim.

Gözlerimi yumdum istemsizce, çok şanslı bir aptaldım, hala beni seviyordu her şeye rağmen. Bunun kıymetini daha çok bilmeliydim, saçma sapan şeylerden kavga etmek yerine mesela. Gözlerimi aralayıp Bora'dan ayrıldım, meraklı bakışları altında yatakta oturur pozisyona gelmiştim. O da sırtını yatağın başlığına dayarken konuştum

"Bu proje olayları zamanında İrem bana yazıp duruyordu, artık başımdan savmak için söylemek zorunda kaldım, başkasını seviyorum dedim. Sonra geçen gün yazdı yine, nerden ne alaka anlamadım konuyu oraya getirdi bizim okulda mı dedi evet dedim sonra kendince kızları eleyerek bir tek bizim sınıftan olabileceğini düşünmüş ama cevap vermemiştim. Bu kız çok sinsi, kelime oyunu yapmış hep."

Mutsuzca kafamı cama doğru çevirdim, etrafta bir tane normal insan yoktu ki.

Çenemde Bora'nın elini hissettiğimde mutsuzluğum dağılmıştı bile, ona çevirdim gözlerimi "Öyle bir şey söylemeyeceğini biliyordum sadece sinirlendim, kıskançlık insanı aptallaştırıyor."

Sonra uzanıp dudağımın kenarından öpmüştü, geri çekilecekken yüzüne ellerimi sarıp uzaklaşmasını engelledim

"Ama ben o Siroz konusunda hala aptal kıskançlığıma devam ediyorum haberin olsun. Şans mans diyor sikeceğim ağzını yüzünü."

Sırıtırken uzanıp hızlıca dudağımdan öpmüş ve geri çekilmişti, ama sen böyle yaparsan ben sinirli kalamam, resetliyordu çocuk beni resmen!

"Seninle olmasaydık da onun şansı yoktu, boşver artık."

Sinirli kalmaya çalışırken göz ucuyla Bora'ya baktım, dudaklarım benden izinsiz kıvrılırken bir şey demeden onun gibi yatağın başlığına yaslanmıştım

"Ama Suna konusunda haklıydın, araya mesafe koymam lazım. Söz veriyorum sana halledeceğim. Bazen seni çok zorluyorum bunun da farkındayım, insanlara gerçeği söyleyerek yaşamak kolay değil. Ama ben seninle saklanmak istemiyorum, sen saklanılacak birisi değilsin."

Kafamı çevirip Bora'ya baktım, kafasını başlığa yaslamış gözleri bende beni dinliyordu, "Ama seninle saklanmaya da varım. Sen ne zaman istersen ya da hiç istemezsen, fark etmez. Sadece mutlu ol istiyorum."

Gözleri yüzümde dolanırken gözlerime sabitlendi, dudaklarını yalayıp soluk verdiğini duymuşum bu sağır edici sessizlikteki odada "Peki sen mutlu olacak mısın saklanarak?"

Tereddüt etmeden kafamı salladım, "Yanımda sen olduğun sürece nerede nasıl olduğunun önemi yok, asıl önemli olan biziz. Geç fark ettim."

Dudağının ucu kıvrılırken aynı gülümsemeyle kafamı karşı duvara çevirdim, duvarda Bora'nın küçükken babasıyla çekinmiş olduğu fotoğrafını izledim. 5-6 yaşlarında olmalıydı Bora, altında kısa bir şort vardı, bir elinde dondurma diğer elini İsmail amca tutuyordu.

Omzumda hissettiğim kafayla gözlerim yavaşça oraya dönmüştü, kafamı kafasına yaslarken ikimizin arasında duran elini tuttum sımsıkı.

Gözlerim yavaşça kapanırken son gördüğüm yüz, duvardaki fotoğrafta karanlıkta kalmış İsmail amcanın belli belirsiz yüzüydü. 

[ II. Kitap ] Bir Gün (bxb) • [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin